“ O kadar soylu meslekler vardır ki bunları para için yapamazsınız, yaparsanız buna layık görülmezsiniz. Savaşçılık mesleği böyledir; öğretmenlik mesleği böyledir.”
Hakikaten şu insanlar pek müz’iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini , zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı.
“Başka şeylerin, mesela matematik gibi güzellik taşıyan şeylerin önemli olduğunu, parasızlığın değil Fuzuli’nin ciddiye alınması gerektiğini düşünüyordu belki de.”
Adı yok,şehit!
Kefenin; Vatan,
Tabutun; Cihan,
Düşünüp övün,
Yaşıyor ünün...
Damarında kan, Bir alev midir?
Yaşaman; roman,
Ölümün; şiir.
Sana yok ne taş,
Nede bir mezar,
Bu hayat; savaş,
Ebedi uzar...
Eşit olduğun,
Şu güneş; Tuğun, Tabutum;
Vatan, Mezarın;
Cihan Adı yok yiğit,
Ebedi şehit...
Bazen bir sevgili için her şey bırakılır yüzbaşım. İnsan bir öfke ânında arkadaşını, bir buhran dakikasında kendisini öldürebildiği gibi, aşk denen hastalığın şiddetlendiği bir sırada da istikbalini, hâlini, mazisini, her şeyini feda edebilir.
Yazarın kitabın sonunda yaptığı açıklamayı da göz önüne alırsak bu kitaptan şunu çıkarıyoruz : Ezik bir şekilde kötülerin cezalandırılmasını her şeyin iyi olmasını beklemek mi yoksa yoksa şerefli bir şekilde kötü olan her şeyi geride bırakıp gitmek mi ?
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,3bin okunma
“Massachusetts’ta bir duruşmadan. Oldukça ısrarlı bir çapraz sorgu sırasında patoloğa hastanın otopsiye başlamadan önce öldüğünden kesinlikle emin olup olmadığı soruluyor. Patolog kesinlikle emin olduğunu söylüyor. Ya, peki nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ? Çünkü, diyor patolog, beyni masamın üzerinde duran bir kavanozun içindeydi. Peki hasta buna rağmen canlı olabilir miydi sorusu geliyor ardından. Cevap şöyle: Aslında olabilir, belki sağdı ve bir yerlerde hukukçuydu.”