... Büyüklere " Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı..."derseniz eğer, bu evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara denilmesi gereken şudur: "Milyonluk bir ev gördüm." İşte o zaman, "Ah, ne kadar güzel!" derler size.
Dünya sorunları bin sene önce de böyle miydi? Kendimi bildim bileli dünya hep bir kaosun içine sürükleniyor. Sürekli olarak bu evrensel sorunları anlamaya çalışmak, gizemleri çözmek için kafa yoruyorum. Sanırım bu durumdan çok sıkıldım.
Uykularımda dahi sorun çözmeye çalışıyorum.Kendi hayal alemimde kendi hayallerim peşinde koşmak gerekirken başkasının kabusunu yaşıyorum. Sahneyi hep başkası kuruyor, elime de bir diyalog verilmiş onu oynuyorum.
Keşke inceden şöyle uzaya doğru uzayabilsem. Saf bir sessizlik içinde, zihnimi oyalayan hiçbir şeyin olmadığı bir yerde kafamı dinlesem. O zaman belki küskün hayallerim geri döner bana.
"ayışığı mavisi dudaklarından mı
o ışık zenginliği mi giydiğin
uzay tozları mı yıldızlardan mı
elime dokunduğu an elin
güneşler açıyorum sahi ondan mı
aydınlık neyin oluyor senin "
"...Değil mi ki kendini Allah'ın cennetinden sürdürmeyi başaran ademoğlu , yine de kıyamayıp ona cennet kadar güzel bir dünya hediye eden Allah'a bir kere daha sırtını dönmüş ve yeryüzünü peynir arayıp durduğu bir labirentler cehennemine çevirmiştir , eh , ders başlayınca görür ebesininkini."
...
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda,derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne cellâdın,
Fırsatçının, fesatın, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile.
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Hiçbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim.
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?