Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ibrahim gündoğdu

Ben şimdilik yaşamlar gibi düşüncelerin de gelecekten yoksun oldukları bir dünyadan söz etmek istiyorum yalnızca.
Reklam
Ona içerlediğimi sanmasın diye gülümseyerek konuştum. Ama bu gülüşün dudaklarımda pek yapmacık durduğunu farkediyorum, rahat değilim.
– Kuşkusuz bir dine inanıyorsunuz, değil mi, diye sordum. – Evet, Presbiteryenim. Vicdanım rahat.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bugünlerde, her uydurma öykünün gerçek olduğunu öne sürmek âdet oldu; benimki ama, gerçek.
Ayyaş içer, edebiyatçı yazar, yontucu taşı yontar, acısını dindirmek için her biri, en kuvvetli iç güdüsünden medet umar ve gerçek sanatçı, kendi bağrından şaheserler yaratır.
Reklam
Hayallerim, düşüncelerim yeryüzü nesnelerinin ağırlık ve bağlarından kurtuluyor, sessizlik ve huzur göklerine yükseliyordu. Bir yarasanın yaldızlı kanatlarına koymuşlardı da beni, boş ve parıltılı bir dünyada engelsiz yasaksız uçuyordum sanki.
Kentten görüp gördüğüm, pencereme karşı bir zavallı kasap dükkânıdır ki, her gün iki koyun satar. Ne zaman pencereden baksam bu kasabı görürüm.
"Bak" dedi Tanrı, "ben seni olduğundan başka türlü kullanamazdım. Sen benim adıma gezip durdun, benim adıma bir yerde oturan insanlara bir parçacık özgürlük özlemi götürdün, benim adıma çılgınlıklar yaptın ve kendinle alay ettirdin; sende benimle alay edildi; sende ben sevildim. Sen benim çocuğumsun, kardeşimsin, benim bir parçamsın. Sen hiçbir şeyi bensiz tatmadın, hiçbir acıyı bensiz çekmedin. Hepsini ben de seninle birlikte yaşadım."
Çocukken benim için lüks, kürk mantolar, uzun el­biseler ve deniz kıyısındaki villalardı. Daha sonra, bunun entelektüel bir yaşam sürmek olduğuna inandım. Şimdi bana öyle geliyor ki lüks aynı zamanda, bir erkeğe ya da bir kadına olan tutkuyu yaşayabilmektir.
Bir şairin yaşamı bir yere varamaz. Gücünü, girişmediği her şeyden, ulaşılmazlıkla beslenen tüm anlardan almaktadır. Var olmadaki mahzuru mu hissetti? Bu sayede ifade yeteneği sağlamlaşır, soluğu genleşir.
Reklam
BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE BiR BULUTUN Başımızın üstünde bir bulutun Güneşe asılmış gölgesi, Uzakta toz halinde dağılan Yoğurtçu sesi, Gün bitmeden başladı içimizde Yarınsız insanların gecesi.
Sayfa 76 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Hem de gece gündüz demeden avurtlarını tıpkı bir körük gibi şişire şişire öyle çok uyuyor, kalkıp ellerini yüzlerini yıkayınca öyle uykulu bakıyor, kapıları uyuşuk uyuşuk açıp sokaklara çıkınca öyle uykulu adımlarla yürüyor ve içlerinden geçen herhangi bir şeyi söyleyecekleri zaman kafalarını kaşıya kaşıya öyle hımbıl kelimeler seçip öyle uykulu cümleler kuruyorlardı ki, artık ister istemez sokaklara, meydanlara ve evlere, milyonlarca kişinin uykusundan oluşan kapkalın bir uykunun ağırlığı çöküyordu.
Öyle sözcükler vardır ki, diğerlerinin arasına gizlenmiş, taşa benzerler.
Bu bitmek bilmeyen sokak hüzünlü bir yara gibiydi, dibinde de biz, bizler, bir uçtan bir uca savrulan, bir acıdan ötekine, asla göremediğiniz sonuna doğru, dünyanın tüm sokaklarının sonuna doğru.
Uykuya dalıverdi, mumun gölgesinde. Dayanamayıp yüz hatlarını ışıkta iyice incelemek üzere doğruldum. Uyurken başkalarından farkı yoktu. Çok sıradan gibiydi. Oysa iyileri kötülerden ayırt etmeyi sağlayacak bir şeyler olsaydı hiç de fena olmazdı aslında.
39 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.