Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şaziye KAYA

Bir insanı “ tanıyorum” diye birilerine tavsiye ettiğimizde o şahısla iş ilişkisi yaşadınız mı , yolculuk yaptınız mı? diye sorulur. Yani her şey yolunda gittiği zamanlarda, insanların kalite yapısı anlaşılmaz. Ne zaman ki farklı pozisyonlar oluşur işte o zaman insanların sabır, fedakarlık, anlayış, güvenilirlik veya benzeri özelliklerinin kullanılması gerekebilir. Bu durumda tercih ettikleri yaklaşıma göre değerlendirme yapılabilir yani muhtelif yer ve zamanlarda karşılaştığımız olaylara verdiğimiz tepki gösterdiğimiz tavır turnosol kağıdın renk vermesi gibi bizim yapımızı yansıtır. Alışkanlıklar kişinin kimlik kartı gibidir yapılanlar yapılacakların teminatıdır ve insanın iyisi zor zamanda belli olur. Bunlar gibi daha pek çok atasözü, vecize , turnusol kağıdı niteliğindeki ayraçlar işaret eder. Kimse anlamazsa, bilmese ve hatta engellese bile Erdemli yaşamak bütün test yöntemlerini iflas ettirir. Doğru düşünmek, doğru anlamak ve doğru yaşamak toprağı yediveren güler ekmek gibidir. Yeter ki tohum toprağa düşsün, devamını Allah getirecektir. Bilinçli bahçıvanlarımız bol, güllerimiz muhteşem ve testlerimiz olumlu olsun inşaAllah.
Sayfa 386Kitabı okudu
Reklam
İnsan taşıdığını yansıtır. Kendine layık olduğu standarda göre davranır. Bu asil bir tarzdır ve kişilere göre değişmez eğer değişiyorsa, burada bir arıza var demektir
Sayfa 346Kitabı okudu
Telafi Tesellisi
Bir musibetin, ona en hazırlıklı bulunduğumuz, onu en iyi kaldırabileceğimiz, onunla zorlanmadan baş edebileceğimize en uygun şartlara ve zamanlara takdir edilmiş olduğunu anladığımızda ayrı bir şükürle daha mükellef oluruz. Bunu görmezden gelmek, kadirbilmezliktir.Zorlukları göğüsleyerek taşıyabilmek bir nasip meselesidir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
NİHAN’A SÖYLEYECEKLERİM
Şimdiki gibi kunt, yapışkan değil, hafif ve akışkan birşeydi hayat. Benden tutamayacağım sözler almaya, orama burama zamklar, tutkallar, bulamaya kalkmazdı. Sanki kâinatla aramda karşılıklı birbirimize üzmeyeceğimize dair görünmez bir mukavele vardı. Hoş bir hafifliği vardı günlerin. İşlerin, insanların, ilişkilerin. Eve omuzlarım çökmüş, üstümden tırlar geçmiş gibi dönmezdim. Mutlu olup olmadığımı düşünmeye lüzum duymayacak denli mutlu biriydim. Şimdiyse…. Eskiden dediğim o zamanla şimdiki zaman arasında artık ne olduysa, bazı kararlar alması, rüzgârı kırbaç gibi yüzünde şaklatması gerek bir sefilim.
Sayfa 173Kitabı okudu
Gelgelelim iletişim çağının aşırı iletişim imkanları ile bu özgünlük belki dağa kaçtı, kim bilir belki de unutturuldu. Hatta kim bilir belki “ Özgürlük “ yaftası altında dahi unutturulmuş olabilir. İşte bugün bunun bedellerini ödüyoruz.Evinde her gün çok çeşitli ve çok güzel yemekler yapan biri, çok yiyip bir türkü kilo almayan biri ( nereden biliyoruz), çocuğunu her gün başka oyun alanlarına götüren biri, her gün ayrı kombin yapan , her gün çok aktif bir iş kadını olan, çocuğu Amerikan aksanıyla İngilizce konuşan, çocuğuna her gün ayrı etkinlik yaptıran, her gün jimnastiğe götüre(bile) n biri, birileri gönül dünyamıza ayrı ayrı yük oluyor. O kadar çok görüntüye; aşırı eğlenen, aşırı keyifli, kusursuz gülüşlü porselen yüzlere tanık oluyoruz ki tüm gerçekliklerimizden uzaklaşıyor, aynı anda onlarca hevesin peşinde yoruluyor, günün sonunda sıfır aksiyonla koltuğa mutsuzca uzanıyoruz.
Reklam
Hiçbir insanın damar haritası da diğeri ile aynı değil. Çok benzesede hiç bir insan diğerinin tıpkısı değil. İlk bakışta “ simaların” benzerliği anlık bir yanılsamaya neden olsa da, durup bir kez daha bakarsak; ses tonu, ten kokusu, ruh alemi, hayat perspektifi, gülüşü ile her insanın “ biricik” olduğunu biliriz. İşte tamda bu yüzden “ Her insan bir alemdir. ” denir ya. Gerçektende birer Ülke gibiyiz her birimiz; dağlarımız, bir o kadar düzlüklerimiz, çarşaf gibi denizlerimiz, bir o kadar şelalelerimiz var. Keşmekeşimiz, tenha koylarımız, doğal afetlerimiz ve doğal güzellerimiz var. Bazımız mesafeli, bazımızın içi taşıyor sevgiden. Birimizin sınavları, bir başkası için aşılamaz dağlara denk. Şu alemde bizden bir tane daha yok.
“Her güzel şey, bir insanı sevmekle başlar. ” hakikatine inanırdı bütün varlığıyla. Ona göre, her şeyi sevilmeliydi memleketin. İnsanı, hayvanı, kurdu, kuşu, dağı, taşı, tarihi, coğrafyası… Zira onun son ve en büyük bildiği Peygamber aleyhisselâtu vesselam, “ Sevmeyen ve sevilmeyen müminde hayır yoktur” buyurdu. Gerçektende yüreksizdirler, sevgisiz olanlar, Güvenilmez kişilerdir, zira geçimsizdirler; aşksız, şevksiz ve heyacansızdırlar. Dolayısıyla dostluk nedir bilmezler.
Bu Hayal Kimin?
“Sokaktaki insan için adaleti düşünemiyorsanız adliyede avukat olmanızın, merhamet duymuyorsunuz doktor olmanızın, insana değer vermiyorsanız öğretmen olmanızın bir anlamı yok . Komşunun yanından selamsız geçiyorsanız, akşam sofradan eline sağlık demeden kalkıyorsanız, markette sırasını kaptıran birinin hakkını gözetmiyorsanız diplomalarınızın hiçbir önemi yok” diye hatırlatıyorum kendime her seferinde ne istediğinizi bilin, ne istemediğinizi de bilin. Kararı siz verin ama önce insan olun.
Sayfa 32 - Cezbedici kitapKitabı okudu
Karar vermeden önce üç bardak su için, 30 dakika bekleyin ya da 3000 adım atın sonra karar verin. Kimse sizi sizden daha çok düşünmeyecek. beklenti yoksa üzüntü de olmaz. Annenize, babanıza, çocuğunuza, eşinize daha çok zaman ayırın. En derin keşkeler onlar için oluyor çünkü. Az insan çok huzur demektir mümkün olduğu kadar az insanla arkadaş olun. Sürekli derdini anlatan insanlara bir ayna hediye edin size değil kendini, kendine benzetsin Sevdiğini sevdiğinize her fırsatta hissettirin.
Hayata Bağlayan Sebepler
İnsan ne ile meşgul oluyorsa zihni onu düşünüyor hiçbir sesin ve meşguliyetin olmadığı bir evde dertler ne çok olurdu değil mi?
Reklam
Bedeni ve Ruhu Doyuran Anne
İlhan BERK “ Ne yaparsa yapsın sevmediklerim var benim, bir de çanıma ot tıkasada sevmekten vazgeçmediklerim“ demiştir. Anneden ihtiyacını alamayan çocuk, yetişkin olmak zamanı geldiğinde kendisine iyi gelmese de vazgeçemediği şeylerle dolu mazinin yeni hallerini tekrar tekrar üretmeye devam edebilir. Bildiği tek senaryoyu farklı oyuncularla yeniden yaşar, taki başka seçeneklerinin olduğunu keşfedip cesaretle yeni hikayesini yazmaya girişine kadar.
Sayfa 105 - Kapı
Günü yakala diyorlar, Günü avuçlarının içine al, bu bence çok mühim bir prensip tasavvufta buna “İbnü’l vakt” diyorlar, yani vaktin evladı olmak... Çünkü hayat uzun bir şimdiden ibaret. Şu konuşmayı yaptığımız anda dahi kelimelerimiz geçmişte kalıyor. Hayat çok hızlı bir şekilde akıp gidiyor dolayısıyla mevsimleri, insanların, kelamın bir sohbetinde letafeti, torunumuzun gülüşündeki letafeti evladımızın yüzündeki neşeli bir kıvrımı kaçırmamak lazım. Dikkati asıl olandan ayırmamak lazım.
Helen Keller bir keresinde “ Hiçbir köle yoktur ki, soyunda bir yerlerde bir kral bulunmasın ve hiçbir kral yoktur ki soyunda bir yerlerde bir köle bulunmasın. Bu dünya, tepeler ve vadilerle doludur. Yaratılmış hiçbir şey kalıcı değildir. Dünyanın gelip geçici akışında kalıcı şeyler- övgü gibi- bulmak için zaman ve enerji harcamak, diğer taraftan da Yaratıcımızın huzurunda ebedi olan ihmal etmek, ahmaklığın zirvesidir.
İbret Almayı Bilen Daha Huzurlu Yaşar
Hayatın sırrını çözmek için bilim insanı olmaya gerek yok. Bırakman gerekenleri ve elinde tutman gerekenleri iyi bilirsen, gördüklerinden ve yaşadıklarından ibret alabilirsen, hayat sana daha yumuşak ve daha huzurlu yüzünü gösterecektir.
Sayfa 42 - OlimposKitabı okudu
İş insanı temizliyor, güzelleştiriyor, kendisi yapıyor etrafıyla arasında bir yığın münasebet kurduruyordu. Fakat iş aynı zamanda insanı zapt ediyordu. Ne kadar abes ve manasız olursa olsun bir işin mesuliyetini alan ve benimseyen adam, ister istemez onun dairesinden çıkmıyor, onun mahpusu oluyordu. İnsan kaderinin ve tarihinin büyük sırrı burada idi.
Sayfa 363 - Her Mevsimin Bir Sonu VardırKitabı okudu
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.