Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif ÖZSAYIN

Elif ÖZSAYIN
@Kitaplardanehaber
Bu kadar telaş, göçebe bir ruha fazla değil mi ?
O an taş kesildim. Çünkü o insanın o sırada nereye gittiğini hemen anlamıştım: ölüme. Böyle ayağa kalkan biri, otele geri dönmez, bir şarap evine, bir kadına, bir tren kompartımanına, hayatın içinde var olan herhangi bir yere gitmezdi, ancak derin bir boşluğa atlamaya giderdi. Bu cehennem salonunda en duygusuz biri bile, bu insanın herhangi bir yerden, evden ya da bankadan ya da akrabalardan destek almadığını, son parasıyla yaşamını tehlikeye atarak burada oturduğunu ve şimdi sendeleyerek bir yere gittiğini, başka herhangi bir yere, ama kesinlikle bu yaşamın ötesinde bir yere gittiğini anlardı.
Reklam
Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kafesteki kuş özgürlük şarkıları söylese de tutsaktır.
Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer.
Reklam
Sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bütünüyle, dağılmaksızın koruyabilirler, ötekiler, duygularını başkalarıyla beraberlik atmosferinde gevezeliklerle harcarlar, yakınlıklarla köreltirler, aşk hakkında çok şey okumuşlardır, duymuşlardır ve aşkın ortak bir kader olduğunu bilirler. Onunla bir oyuncakmışçasına oynalar, tıpkı ilk sigaralarını içen erkek çocukları gibi, onunla böbürlenirler. Oysa bana gelince, benim içimi dökebileceğim kimsem yoktu, kimse bana birşey öğretmiş ve beni uyarmış değildi, deneyimsizdim ve her şeyden habersizdim: kendimi kaderime bir uçuruma atlarcasına teslim ettim. İçimde dallanıp budaklanan, su yüzüne çıkan ne varsa, kendine yakın olarak yalnızca seni biliyordu, sana ilişkin hayali biliyordu.
İnsan yaradılışı kusurludur. En parlak yıldızların bile üzerlerinde lekeler vardır. Bazı insanlar yıldızların parlaklığını göremezler de ancak ufak tefek lekeleri görürler.
Özgürlüğün temelinde itaatsizlik yatar. İtaat edenlerden ancak köle olur.
Onlar bana, hayatta ededî imişler gibi geliyor. Onların bir kuvvet var. O kuvvet bana da geçiyor. Onlar Allah'la yaşıyorlar. Allah'la yaşarken dağ gibi heybetli görünüyorlar. Ben de her nefesimde Allah adını anarak yaşamak istiyorum. Gözlerime sevinç yaşları doluyor. Savaşmak ve yaşamak istiyorum. Niçin yaşayacağımı, neyin uğrunda savaşacağımı bana o çalıların arasında namaz kılan sekiz on Özbeğin birden ağzından çıkan "Allah" adı gösteriyor.
Reklam
Kendime eziyet etmiyorum. Yaralarımın ancak cesaretle üzerlerine gidersem iyileşebileceğini uzun zaman önce öğrendim. Kendimi affetmeyi, hatalarımı düzeltmeyi de öğrendim. Fakat bu yolculuğa çıkalı sanki dev bir yapboz var karşımda; aşktan, nefretten, fedakârlıktan, affetmekten, sevinçten, mutsuzluktan yapılmış parçaları yavaş yavaş karşıma çıkıyor. İşte bunun için seninle buradayım. Öğrendiklerimi özümseyemediğim için şikâyet etmektense ruhumun, krallığımın peşinde koşmak bana çok iyi geliyor.
Birleşmediğin bir şeyin akışını dönüştüremezsin. Hem bedeninle hemde bilincinle ve her ne yapmakta isen, o an sana ne getiriyorsa onu yap. Birinci kural bu. Eğer o an ne getirdiyse orada olmayı beceremezsen, kabul ile o anın içine giremezsen, gerçekten içinde olmak istediğin anları kendine çekmene imkan yok.
Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.
Eğer Shakespear’le tanışmak Cennet’ten gelen bir esintiyse, Shaw’la karşılaşmak Mart ayından denizden esen serin rüzgar gibiydi.