Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mithat Bülent Özmen

Mithat Bülent Özmen
@Mithat_Bulent_Ozmen
Mithat Bülent Özmen. Kitap okur..
19 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
·
Puan vermedi
RASKOLNİKOV NE YAPMALI?
Binlerce kurgu kahramanla tanıştım, onlarla heyecanlandım, sevindim, üzüldüm. Ama Kafka’nın Gregor Samsa’sı dışında, biri hariç hiçbirinin ismi ilk anda aklıma gelmiyor. O “biri hariç” ise Dostoyevski’nin Raskolnikov’u. Rodion Romanoviç Raskolnikov. Suç ve Ceza’nın esas oğlanı. Suç ve Ceza’yı elinize aldığınız andan itibaren yedi yüz küsür
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
BİZİ KÖR KUYULARDA BIRAKAN YAZAR
Okuduğum kitapları bir zaman sonra kıyısından köşesinden ya da tastamam tekrar okuma huyum var. Ama Hasan Ali Toptaş’ın Beni Kör Kuyularda romanı öyle bir roman değil. Bir hafta sonunun sabahı elime aldım kitabı, akşam son satırı okuyup kapattım kapağını. Metaforların ve dahi betimlemelerin efendisi Toptaş “anne sütünden yapılmışa benzeyen
Beni Kör Kuyularda
Beni Kör KuyulardaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202010,2bin okunma
·
Puan vermedi
ANA, TROMPET OLMAK İSTİYORUM
Hasan Ali Toptaş’ı ilk Heba’yla tanıdım. Aslında çok da tanıdım denemez. Çünkü hala tam tekmil okuyamadım romanı. Yıllar evvel elime aldığım ama belki on defa başlayıp her defasında bir yerlerde yarım bıraktığım üç kitaptan biri Heba. Diğer ikisi Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı ve Jack Kerouac’ın On the Road’u. James Joyce’un Ulysses’inin dahi
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa NoktaHasan Ali Toptaş · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20021,717 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
·
Puan vermedi
ANA, TROMPET OLMAK İSTİYORUM
Hasan Ali Toptaş’ı ilk Heba’yla tanıdım. Aslında çok da tanıdım denemez. Çünkü hala tam tekmil okuyamadım romanı. Yıllar evvel elime aldığım ama belki on defa başlayıp her defasında bir yerlerde yarım bıraktığım üç kitaptan biri Heba. Diğer ikisi Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı ve Jack Kerouac’ın On the Road’u. James Joyce’un Ulysses’inin dahi
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa NoktaHasan Ali Toptaş · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20021,717 okunma
·
Puan vermedi
POLİKUŞKA: TALİHSİZLER MANZUMESİ
Uşaklar için yapılmış ve her biri taş çatlasa on arşınlık taş odalar.. Odalardan birinde Polikuşka ya da tam adıyla Polikey İlyiç ve ailesi: Akıllı, becerikli ama talihsiz karısı Akulina ile çocukları Anyutka, Nikita, Maşka, Mişka ve bebek Smoyka. Bir de tavuklar ve bir dana. Kuzeyin ayazına karşı büyüklerin çalışarak, küçüklerin koşarak ısındığı
Polikuşka
PolikuşkaLev Tolstoy · Can Yayınları · 20192,896 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
KRAL MACBETH: UYUMAK ÖZGÜRLÜKTÜR
“Her gece korkunç rüyalar saracaksa uykularımı, Varsın her şey çığrından çıksın, Bu dünya da yıkılsın, öteki dünya da, İnsana rahat nefes aldırmayan kuruntularla Beynimizi bir işkence masasına çevirmektense Ölüp rahat etmek daha iyi, Rahat etmek için öldürdüklerimizle..” Ronald Emmerich’in Anonymous’u kışkırtıcı bir film. Onu izledikten sonra ne
Macbeth
MacbethWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201922,3bin okunma
·
Puan vermedi
YÜZLEŞMEK BİR KERE ACITIR, KAÇMAK HEP
Elimizde bir günlük var. 1900 yılında kaleme alınmış. Günlüğün sahibi Leo Colston o tarihte on iki yaşındadır. Yıllar sonra, altmışlı yaşların ortalarında günlüğünü buluverir. Günlüğünün ilk sayfasını çevirmeye ve okumaya başlaması çok kolay olmasa da, Pandora’nın kutusu bir kere açılmıştır. Anılar ve iç hesaplaşmalar artık kaçınılmazdır.
Arabulucu
ArabulucuL.P. Hartley · Sander Yayınları · 197241 okunma
·
Puan vermedi
MÜFETTİŞLER MÜFETTİŞİ
Kudret Yanardağ. Orhan Kemal’in Müfettişler Müfettişi 1 ve Üçkağıtçı (Müfettişler Müfettişi 2) adlı iki kitaptan oluşan roman serisinin baş kahramanı. Bence bir isim ve bu isimle tasvir edilen cismin bu kadar uyduğu karakter azdır. Azdır çünkü adı gibi kerli ferlidir Kudret Yanardağ. Fiyakalıdır, afralı tafralıdır. İster kasabanın şarapçısı olsun,
Müfettişler Müfettişi
Müfettişler MüfettişiOrhan Kemal · Everest Yayınları · 2007349 okunma
·
Puan vermedi
MÜFETTİŞLER MÜFETTİŞİ 2 (ÜÇKAĞITÇI)
Kudret Yanardağ. Orhan Kemal’in Müfettişler Müfettişi 1 ve Üçkağıtçı (Müfettişler Müfettişi 2) adlı iki kitaptan oluşan roman serisinin baş kahramanı. Bence bir isim ve bu isimle tasvir edilen cismin bu kadar uyduğu karakter azdır. Azdır çünkü adı gibi kerli ferlidir Kudret Yanardağ. Fiyakalıdır, afralı tafralıdır. İster kasabanın şarapçısı olsun,
Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)Orhan Kemal · Everest Yayınları · 2016310 okunma
·
Puan vermedi
Kendine Kaçış
ÖNCEKİ HAYAT: PERİ MASALI “Buck gazete okumazdı.” diye başlar roman. Eğer gazete okusaydı (ya da okuyabilseydi) güçlü kaslara ve kalın bir kürke sahip bütün köpekleri bekleyen tehlikeden haberdar olurdu. Ama Buck neden gazete okusun ya da büyük tehlike neden onu ilgilendirsin ki? Çünkü Buck Santa Clara’da Yargıç Miller’in evi diye bilinen geniş
Vahşetin Çağrısı
Vahşetin ÇağrısıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202332,1bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Kivi Gibi
Kivi meyvesi gibi bir kitap. Ağızda bıraktığı tad ekşi mi tatlı mı bir çırpıda karar veremeyeceksiniz. İlk otuz sayfa ilerlemiyor. Sarmıyor. Yazar ve dolayısıyla okuyucu esas meseleye girmekte zorlanıyor sanki. Sonra sular seller gibi akmaya başlıyor kitap. İçine alıyor, sarıp sarmalıyor okuyanı. Ta ki son otuz sayfaya kadar. Başa dönüyoruz yine. Tempo düşüyor. "Birşeyler aceleye gelmiş sanki?" düşüncesi arkalarda bir yerlerde yeşermeye başlıyor. Nihayet son satırlara gelindiğinde, o son düğüm iyi atılmamış, final olması gerektiği gibi kotarılmamış hissi ağır basıyor. Ama ilk ve son otuz sayfa arasındaki satırlar hakikaten sanki başka kalemden cıkmış gibi. Tempo inanılmaz hızlanıyor. Harfler kelimelere, kelimeler cümlelere kavuşmak için birbiriyle yarışmaya başlıyor. Hikaye akmakla kalmıyor; çok açık ve anlaşılır bir hal aliyor. Sırf iki otuz arasında gelişen olayların temposunu yaşamak ya da yakalamak için dahi keyifle okunacak bir kitap Fahrenheit 451. Çünkü sayfaları merakla ve heyecanla peşpeşe çevirirken, parmaklarınızın ortaya çıkardığı ısının neredeyse 451 fahrenayta kadar yükseldiğini hissedebilir; güzelim kitabın alev alacağından ürkebilirsiniz. Son olarak kitabın bence en kuytuda kalmış ve aslında meselenin özünü anlatan hikayesi anka kuşuyla ilintili metaforda gizli. Bunu burada yazmak yeni okuyucuya ipucu ama detayını yazmak o okuyucuya haksızlık. Son söz: Kitap güzeldir ve okunmak içindir.
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,1bin okunma
·
Puan vermedi
İlmik
Ben ve Kitap Birkaç gün önce bir sohbette adı geçti kitabın. Az önce kitaplığımda aradım buldum. "Mithat Bülent Özmen bu kitabı okudu" seçeneğini işaretlerken ne zaman okumuşum? diye tekrar baktım. Tam otuz yıl olmuş. Sayfalarını çevirdim. Ön kapağı hafif hırpalanmış olsa da sayfaları hâlâ temiz. İyi bakmışım Debby'e. Deborah'ın Hikayesi Deborah "uyumsuz"dur. Ondaki bu uyumsuzluk hali aslında "sosyal ve entelektüel bir sapma"dır (delilik?). Bir diğer ifadeyle o bir "kaçık"tır. Ama öte taraftan "kendi" dünyasının en uyumlusudur Deborah. Bu durumda belki de diğer dünyanın (dış dünya) insanlarıdır asıl kaçık olanlar? Oysa ister o dünyadan olsun ister bu dünyadan, kaçık kişi dediğin belki de "boynundaki ilmiği kopmuş" (koparmış?) kişidir. Kendi dünyasından diğerlerinin dünyasına dönsün diye akıl hastanesine kaldırılan 16 yaşındaki Deb sonunda "iyileşir." Artık sağlıklıdır ve "dışarıdadır." Ama o, boynundaki ilmiğin aslında hep farkındadır. İlmiği koparmak mı yoksa onunla yaşamak mı? Belki de en güzeli ilmik hiç yokmuş gibi yapmak. Kimbilir?
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Sana Gül Bahçesi VadetmedimJoanne Greenberg · Metis Yayınları · 202113,9bin okunma
·
Puan vermedi
Zenginler Niye Zengin? Yoksullar Neyi Başaramıyor?
Kısa bir özet hemen aşağıda. Uzun bir analizini okuyayım derseniz; daha aşağıya yazdım iki satır. İki satır derken epey bir satır. O kadar çok satır ki, belki kitabı alıp okumak daha yeğdir. KISA BİR ÖZET Perulu iktisatçı Hernando de Soto, 2000 yılında yayınladığı ve bir dizi saha araştırmasının sonuçlarını irdelediği Sermayenin Sırrı adlı
Sermayenin Sırrı
Sermayenin SırrıHernando De Soto · Leman Kitap · 200521 okunma
·
Puan vermedi
Kendini Bulan İnsan
"...kendini bulan insanın, bu dünyada kaybedecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir defa kendi içindeki insanı anlamış insan, bütün insanları anlar."  Stefan Zweig'ı onun cümleleriyle anlat deseler, sanırım Olağanüstü Bir Gece adlı öyküsünün bu son cümlelerini kullanırdım. Çünkü Zweig'in derdi insanları tanımak. Daha doğrusu insanlığı anlamak, bilmek, çözmek. Bir yerlerde "insanlığı anlamak için insanları tanımak gerekir" anlamına gelen bir sözünü okuduğumu hatırlıyorum. Zweig bu tanıma işini de insanın iç dünyasını anlatarak yapıyor. Nihayet, Balzac, Dickens, Dostoyevski'den, Hölderlin, Kleist, Nietzsche'ye; Marie Antoinette'den Fouche ve Stendhal'a daha bir çok ünlü figürün biyografisini yazması da, çokça bundan olsa gerek. Gelelim öykümüze. İstediği her şeye kolaylıkla erişme lüksüne sahip (tam da bu nedenle heyecanını kaybetmiş) bekar ve genç bir adamın başına, bir gün hiç beklemediği bir şey gelir. Kendisine yabancı ve kendince "yüz kızartıcı" bu yeni ve olağanüstü durum, yitirdiği heyecanını yeniden kazanmasını sağlar. O artık mutlu bir adamdır.  Kimbilir belki de bu kısacık kitap, okuyan herkese, aslında insanın kolaylıkla mutlu olup öyle kalabileceğine dair; belki mütevazi belki kocaman bir ipucu verebilir. Bence okuyun. İyi gelecek.
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023143,5bin okunma
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ön notta yer alan kendi ifadelerimi buraya alıntılayayım. Fikir verecektir. "Günün sonunda akademik yayın. Ciddi. Ağırbaşlı. Epeyce de sıkıcı.  Ama benim için çok satan roman tadında.  İlk göz ağrım sonuçta.  Biraz tabi kendimce önemsiyorum da.  Önemsiyorum çünkü,  - karınca kararınca bilimsel bir temele oturan,  - istatistiki sonuçlara dayanan,  - hesap, kitap, matematik barındıran;  ama bunların ötesinde,  - koca bir ömrü "ailecek başımızı sokacak bize ait bir evimiz olamayacak" kabullenişiyle geçiren dar gelirli hanehalkları için; Susan George'dan da esinlenerek, "başka bir dünya mümkün! Eğer..." iddiasında bir çalışma söz konusu olan. Kitabın ortaya koyduğu temel yaklaşımın, pratik hayat içinde uygulama imkanı bulmasını hep ümit edeceğim; ancak bu alanda akademik çalışma yapacaklar için kaynak kitap olması da bir o kadar umut verici olacak."
Erişim İmkanı Sınırlı Hanehalklarının Barınma Amaçlı Konut Edinmesine Yönelik Finansal Model Önerisi
Erişim İmkanı Sınırlı Hanehalklarının Barınma Amaçlı Konut Edinmesine Yönelik Finansal Model ÖnerisiMithat Bülent Özmen · Türkiye Bankalar Birliği Yayınları · 20160 okunma
·
Puan vermedi
337 Satır: Bir Ezel Soru Bir Ebedî Cevap
TARİHSEL ARKA PLAN - MÖ 5000-4000 yılları arasında Sümerler ve Sâmi kökenli halklarla birlikte Mezopotamya uygarlığı şekillenmeye başlar. - MÖ 3000' yaklaşırken Sümerler, insanlığa yazıyı armağan eder.  - Tam da bu dönemde (MÖ 3000) ilk Sümer yerleşimlerinden olan Uruk kentinin kralı Gılgamış tarih sahnesine çıkar.  - Tabi "ölümsüz
Gılgamış Destanı
Gılgamış DestanıAnonim · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20215bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Dünde Kalmayanlar
Bir dilin gücü bence yalınlığında saklı. Kemal Tahir'in roman dili tam da böyle. Bu yüzden de her bir satırı çok güçlü, çok sahici. Yazarın Yol Ayrımı romanı da bundan çok farklı bir yerde değil. Romanın sivrilen kahramanlarından saray şoförü Çorumlu Delal Efendi mesela. Sonuçta bir dönem kitabı, Delal Efendi dünde kaldı diyorsunuz. Ama sayfaları çevirdikçe, hem Delal Efendi'nin hem de diğer karakterlerin; aslında bugün de gürül gürül yaşadığını hayretle farkediyorsunuz.  Cumhuriyetin ilk yıllarını, Serbest Fırka'nın kuruluş süreci içinde ve herbiri yekdiğerinden renkli karakterlerin hikayeleri üzerinden kurgulayan bu roman, aslında bir üçlemenin son ayağı. Mutlaka bir sıralama yap deseler sanırım Yol Ayrımı'nı ilk sıraya koyardım. Böyle olunca da ilk onu yazmak istedim. Henüz okumadıysanız, sadece yazarın derdini anlatma gücüne şahitlik etmek için değil; Türkçemizi daha çok sevmek için de  okuyun derim.
Yol Ayrımı
Yol AyrımıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20192,863 okunma
·
Puan vermedi
Veli Ağa'nın öküzleri ve kentli birey Bay C.
"Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, "-Veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur" demesini isterdi." Aylak Adam 1959 yılında yayımlandı. Anayurt Oteli'yle bildiğimiz tanıdığımız Yusuf Atılgan'ın ilk romanı. Yunus Nadi ödüllü. O günden bugüne kentli bireyin, kendiyle kavgasını herhalde bundan daha güzel anlatan bir roman yazılmadı.  Çünkü aylak adam Bay C çok tanıdık. Bir o kadar da yabancı.  Çünkü farkındayız ya da değiliz; ama şehirlimiz ya da değilimiz, yakası beyazımız ya da mavi yakalımız (tabi  bir de yakasız olanımız), kadınımız ya da erkeğimiz, yani hepimiz az biraz Bay C.'yiz. 
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,6bin okunma
·
Puan vermedi
Bilinmeyen Bir Kadının Acıları
Bir kitap ama aslında bir mektup.  Tanınmış roman yazarı R.'ye yazılmış. Mektup, Olağanüstü Bir Gece'deki gibi bir günü ve geceyi anlatmıyor. Yaklaşık iki deste sayfada, önce yeni yetme bir genç kızın, sonra bir kadının ve nihayet bir annenin onulmaz bir aşka adanan ömrünü işliyor.  Goethe'nin o çok dokunaklı Genç Werther'in Acıları kadar şiddetle tasvir edilmemiş olsa da; en az onunki kadar şiddetli ve aslında (dilim varmıyor ama) hastalıklı bir aşk ve aşık var. Ama yollar ve yıllar birden fazla kere sabırla ve taammüden (asla tesadüfen değil) keşisse de; Bay R.'nin bu aşka ya da bedbaht aşığına dair hiçbir bir fikri (aslında hafızası) yok.  Kitabın (mektubun?) özellikle son sayfalarına doğru, Bay R.'nin neler hissettiğini anlamaya çalışırken bulabilirsiniz kendinizi. Hatta kendinizi  onun yerine koyduğunuzu hayretle farketmeniz de olası.   Cünkü aslında, bir tarafta mavi bir  vazonun içindeki beyaz güllerle de olsa, biteviye arzuladığı dünyaya senede bir kere misafir olabilen bahtsız bir aşık varken;  diğer tarafta girdabından çıkamayacağı bir alt üst oluş yaşaması muhtemel ama bunda çok da günahı olmayan Bay R. var.  Bay R.'nin bu olağanüstü yeni durum karşısındaki iç dünyasını belki kitaptan öğreneceksiniz; belki de satırları ya da satır aralarını siz kendiniz yeniden anlamlandıracaksınız. Ama Bay R.'nin öleni (ten) ve ölmeyeni (aşk) ürpererek hissettiğini her koşulda farkedeceksiniz.  
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,8bin okunma
·
Puan vermedi
Mirko ve ötesi: Dr. B
Hikaye New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde geçiyor.  İlk kahramanımız amatör bir satranç oyuncusu. O belki sıradan bir satranç oyuncusu ama çok iyi bir anlatıcı (Zweig?). Diğer iki kahramanın hikayelerini ve gemide yaşananları ondan öğreniyoruz.  Sonra sahneye ağır çalışan beynine rağmen çok özel bir yeteneğe sahip dünya satranç şampiyonu Mirko Czentoviç çıkıyor. Tamam diyorsunuz, hikaye Mirko'nun hikayesi. Çünkü on iki yaşında yetim kalan ve köyün rahibine sığınan o. Algısı çok düşük olduğu için okula gidemeyen, ev hizmetlerini katı bir disiplinle yapıp, yeni bir "görev" verilene kadar bomboş bakışlarla öylece oturan o. Ama tesadüfen çok özel bir yeteneği keşfedilen ve dünya satranç şampiyonu olarak o müsabakadan bu müsabakaya koşturan da bizim Mirko. Zaten gemide bulunma amacı da, "dünyanın parasını yapmak" için yeni bir müsabakaya yolculuk.   Ama sonra Dr. B.'nin sesini duyuyoruz. Sessiz ve ürkek bir şekilde "Tanrı aşkına! Sakın yapmayın!" diye fısıldayarak ve aslında çok da istemeyerek karşımıza çıkıyor. İşte o zaman, bu hikayenin Mirko'nun çok ötesine taşınacağını fark ediyorsunuz.  ve yanılmıyorsunuz..
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,5bin okunma
·
Puan vermedi
Asklepios'a bir horoz borçluyuz Kriton!
"Asklepios'a bir horoz borçluyuz Kriton. Parasını ödeyin, sakın ihmal etmeyin." Dostlarının onu şehrin dışına çıkarma ve uğradığı iftiranın kaçınılmaz sonundan kurtarma ısrarına rağmen; bunu reddedip mahkemenin hakkında verdiği haksız hükmü kendi elleriyle yerine getiren Sokrates'in; olanca soğukkanlılığıyla baldıran zehrini içip,
Sokrates'in Savunması
Sokrates'in SavunmasıPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202052,6bin okunma