Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif Nur Demir

Elif Nur Demir
@Nurdmr_
bidünyakitapgrubu
bidünyakitapgrubu
Şiirlerimin hepsi bana aittir.
İlk üç vişneyi verdiğinde bahçedeki ağaç Annem sevindiydi hatırlarım. Ah demişti. Ah Üç küçük dünya verilmişti sanki ona. Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, Rengârenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. Annem çok sevinmelerin kadınıydı, Sıcak yemeklerin. Başına diktikleri o taş, Ne zaman dokunsam soğuktur oysa. Ben okşadığımda ama, ısınır sanki biraz. İç ses! Bu bahsi kapa!
Reklam
Yetimim, beni göğsüne yasla
Neşet Ertaş’ın bir “düz göğüslü saz” hikayesi vardır. Sazlarını yaptırdığı Tavşancı Hüseyin’den düz göğüslü bir saz ister Neşet. Hüseyin usta yapmaz… Aklına yatmaz nedense. Sazın göğsü bombeli olur çünkü. Neşet de onun çırağına yaptırır. Müthiş bir saz… daha sonra herkes o saz gibi saz ister… Neşet Ertaş, niye düz göğüslü saz istediğini şöyle açıklar: “Sazların zamanla döşleri çöküyordu… Göğüs çökünce teller yukarıda kalıyor. Kavisli olunca da eşiğin altı yukarıda kalıyor, göğsü aşağıda. Göğüs çökünce daha içli daha derinden bir ses geliyordu. Oradan hatırlayarak düz göğüslü saz istedim…” Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor.
Hayatımız, “bir yumağın sürekli sarılmasıdır.” Yaşadığımız her şey, ardımıza takılıp gelmekte ve doğal olarak da birikmektedir. Yol boyunca ne yaşandıysa toplamaktır çünkü. “Bugün” diye adlandırdığımız şey, “geçmiş ve geleceğimizin toplamıdır.” Yani geçmişimiz; elimizden uçup gitmiş, kaybolmuş bir zaman değildir. Şimdiki zamanın içinde duran, bekleyen bir şeydir. Bu duran şeyin “bilinç” olduğunu ve aynı zamanda “ belleğimizi” de kapsadığını, bu hikayeleri yazmak için sandalyeme oturduğum her seferinde hayretle fark ettim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ölüm
Ölürsem mezarımda çok durmayın, Budur sizden istirhamım. Üzülüyormuş gibi de görünmeye çalışmayın. Yaşamaktan keyif almadım, öldüğümde rahat bırakın.
Sayfa 40 - Odessayayınevi
“Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.”
Reklam
Şimdi konuşmuyorum, seneler sonra da konuşmayacağım. Hiçbir zaman karşılarına geçip intikam almayacağım. Düştüklerinde iyi olmuş bile demeyeceğim. Benim kelimelerim sesimden çıkıp kimseye çarpmayacak. Keşke bunun anlamını biraz bilseydiniz.
En yakın yabancı sendin, Daha sürülmemişken ışığın biberi Yaramıza, Yaslanırken boşlukta duran bir merdivene henüz. Güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız, İlkyaz derken -kışı gözden kaçıran Yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız en güçsüz kollarla- Çözüldü aşkın zarif ilmeği Bulandı aynalar duruluğu. Çok gizli doğru bir gecenin toyluğunda Bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık Olduğunu… Yabancıların en yakınıydın sen!
Beşinci Şarkı
Eller boşta kalıyor, tutunamıyorlar toprağa Anlatamıyorlar anlatılamayanı. Anlatmak gerek: düşman sarmış her yanı Oysa, meselâ Selim Işık Anlatmadan anlaşılmaya aşık
“Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.”
Sayfa 598Kitabı okudu
İnsanlar, kendilerine baktıkları İçin yaşadıklarını sansalar da aslında sadece sevgiyle yaşadıklarını anladım.
Reklam
Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir. Bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer tüm acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak bir şekilde yayılır. Eğer umutsuzca âşıksak, baba kaybından en sıradan talihsizliğe, mesela anahtarımızı kaybetmeye kadar her şey, diğer bütün acılar, dertler ve huzursuzluklar, her an yeniden kabarmaya hazır olan bu asıl ıstırabımızın tetikleyicisi olur.
“Hissiz değiliz, merhametsiz hiç değiliz. Sadece bu çağa denk gelmenin neticesinde duygularımızı saklar olduk, Yeni bir insan tanımanın verdiği yükü taşıyacak takâtimiz yok. Sanki; tek bir hakkımız var da, Bir tek o mutluluğu bekliyormuşuz gibi.. Gerisi yorucu, gerisi üzücü, gerisi fani..”
ÇOK SATAN
Koskoca evrende bir ben mi yalnızım? Umudum sönük, yok yaşamak için bir amacım… Aşk şiirleri çok satarken İntihar şiirleri yazmaktayım.
Sayfa 49 - Odessayayınevi
Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.
Sayfa 151Kitabı okudu
“Başka bir göze değdi diye gözlerin, Gözlerin beni terk etti. Kaldıramadım seni bir türlü. Başka bir eli avcunun içerisine alacaksın diye Ellerim seni terk etti. İkna edemedim. Sensizlikle seni yaşadığım aşka karışıp Hiçlikte sen olduğum ruhum seni terk etti. Bir şey diyemedim. Dinlemedi, Beni de terk etti.”
116 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.