Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Fatma
Fatma
@Okuyan_cahil
Hayat koca bir düğüm,uğraşma çözemezsin.
Lise mezunu
Şanlıurfa
3 Eylül
491 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Öncelikle incelememe bir alıntıyla başlamak istiyorum.
"Aynı şeyi tekrar tekrar söyleyebilirim; bu hayatımda duyduğum (okuduğum) en çılgın hikaye."
Doğruyu söylemek gerekirse ben de daha önce Wulf Dorn okumamış biri olarak kitabın beklentilerimi karşılayacağından emindim.
Kitapta sayfalar ilerlerken ben böyle kaldım 🤤diyebilirim.
Aslında inceleme yapmayacaktım, çok yorucu bir kitap olduğu için, dayanamadım küçük çalıntılar yaparak yazacağım.
Gabrıel Garcia Marquez'le tanışmama vesile olan ilk eseri ..
Kafamı karıştırıp ağrılar yaratan zorlayıcı bir o kadar da sürükleyici eserle geldim bu kez 🤕 Aklımda türlü düşünceler ve nasıl toparlayacağımı bilemeden başlayacağım.
Santiago'nun kanıyla yıkandığı kırmızı pazartesi günü, dehşet çanlarının çaldığı bir namus cinayetini konu alıyor. Okudukça anı yaşatan kendini kitaba hapsolmuş hengamenin içinde koşturuyor bulacaksınız.
Marquez, bu kitabında kendi mahallesinde önceden yaşadığı bir olayı anlatıyor. Olay denildiğine bakmayın resmen vahşetttt... Polisiye roman gibi duruyor ancak katiller kitabın en başında belli kim oldukları. Toplumun işlenen bir cinayete engel olmamasını, kayıtsız kalmasını vurguluyor. Biraz karışık ve kitabın ince olmasına aldanmayın benim aldandığım gibi, kalın kitaplarlardan dolayı dinlenmek amacıyla seçmiştim lakin 1000 sayfalık kitap okumuşum gibi yoruldum. Bol karakterli bir senaryosu var dikkatle okunulması lazım. Okuyun ama sessiz kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği bir zamanda okuyun. Konsantrasyon muhakkak gerek yoksa hiç bişey anlamazsınız.
Bunu yazmakta bile yoruldum kusur varsa affola ancak bu kadarına kafa çalışıyor :)
Kitabın bitmesine üzüldüm açıkçası her güzel hikayeyin sonunda bu da bitti dedim kendime. Başlarındayken okuduğum bir yorumda kitabın sonu açıkça belirtilmişti ne yalan söyleyeyim soğudum ama kitabı yarım bırakmaya gönlüm el vermedi. Nevzat Başkomiser sağolsun :)) sonunu bile bile devam ettim. İyi ki de etmişim dedim heyecanla nasıl bitirdiğimi anlamadım.
Başkomiser Nevzat (Nevzat başkomisere de zaafım ayrı bir gerçek de neyse konumuz kitap ) ve ekibi Zeynep ve Ali yine birbirinden aksiyonlu olay akışı ile her zaman ki gibi merakla okuduğum bir kitaptı. Son zamanlarda güncel olan pedofili konusunu profesyonel ve kendine özgü üslubu ile anlatan yazar, öyle farklı karakterleri ve farklı olayları birbirine ustaca bağlıyor ki aslında gerçek hayattan kesitler sunuyor okurlarına. Okurken bu ve benzer olayların yaşanmış veya halen maalesef yaşanıyor olduğunu bilmek acı verici bir gerçek. Kitap okumayı bekletilmeyecek kadar güzel ve okunası. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Her daim olduğu gibi kitabın sonuna gelince her ne kadar yüksek oranlı katili bulduğunuzu düşünseniz de yazar yine ters köşe yapıyor bütün düşüncelerinizi allak bullak ediyor. Sonunu bildiğim halde yine de heyecanlandım. Her zmn ki sözüm okuyun derim kaybetmezsiniz.
Okur Takip Önerileri
Kitap bittiğine göre gelelim yorumumuza, kitaba başlamadan önce yanınıza mendil almanızı tavsiye ederim. Zira salya sümük olup da kitabınızı yıpratmanızı istemem. Konu aşk olunca ağlamamak mümkün değil ve okudukça aşk için mi aglayacaksınız ona siz karar verirsiniz. Yorumuma spoiler vermeden nasıl başlayacağımı bilemiyorum ve bir yerden başlamalıyım diye düşünüyorum.
Aşk konulu bu tarz kitaplar ilgimi çekmese de okuduktan sonra ön yargılarımı bir kenara bırakıp iyi ki okumuşum dedim kendime, okuyun bir şey kaybetmezsiniz demek geliyor içimden.
Karakterimiz olan Eylül'ün annesiyle aynı kaderi paylaşması ve nişanlısının terk edişinden sonra bunalıma giren kızın karşısına çıkan gerçek aşkı olan Ömer'le yaşayacağı güzel bir aşkı anlatan akıcı ve sürükleyici bir hikaye. Çoğu zaman gülüp kahkaha atsam da daha çok salya sümük ağlamama sebep oldu. Aşkın, sevginin, nefretin, hasretin, güvensizliğin getirmiş olduğu yıkılışın hikayesi ve süregelen bir çok duyguyu barındıran çok güzel bir eser.
Eylülün bir puzzle gibi olan hayatının sonlarında yok artık diyebileceğiniz süprizlerle dolu okuyacagınız bir roman.
Okumanızı tavsiye edebileceğim güzel eserlerden biri.
Bir serüve'nin daha sonuna geldim.ama kitabın bitmesine çok üzüldüm hikaye de ki karekterlerle bir bütün olmuştum en başta da Nevzat komiserle ona karşı farklı bir sempati duydum. her neyse 2 gündür 2 saat uyku uyudum. ve çok yorgunum uzatmayacağım tek söyleyeceğim okuyun derim zamanınızı harcamaya değecek bir eser..
İyi geceler
Ahh... Nevzat komiser
Kayra ile Kinyas birbirlerini tamamlayan ve kendilerini dış dünyadan soyutlamış iki dost. İkisi de 20’li yaşlarının başlarındayken evlerinden ayrılıp Afrika’ya gidiyorlar ve orada yasa dışı işler yapıyorlar. İnsani duygulardan arınmış bu iki karakter için adam öldürmek veya kadınlara tecavüz etmek yemek yemek kadar normal bir şey.
Kitap genel
Montag adlı itfaiyecinin (Eserde yaratılan dünyada itfaiyeciler yangını söndürmüyorlar, onun yerine kitapların yakılmasına neden oluyorlar) sanatla ilgilenen Beatty ile tanışmasını ve Beatty’nin Montag’ta bıraktığı izleri bizlere Montag’ın bakış açısıyla sunuyor. Günümüz toplumuna dolaylı yoldan sert bir eleştiride bulunan eser, büyük televizyonlu
Dayanabilen yüreklere….
Her gün okuyucularımdan onlarca mektup ve mesaj alıyorum. Bu da onlardan birisiydi.
Ama öylesine ibretli, öylesine yakıcıydı ki, ilk okuyuşta, kelimenin tam anlamıyla şaşırıp, kalmıştım.
Hiç düşünmeden “bu mutlaka kitap olmalı” diye geçirdim içinden… Yazıyı gönderen okuyucumla görüşüp, hayat hikâyesini dinleyince de; şaşkınlığım büsbütün artmıştı.
“Allah’ım ! Olamaz böyle bir şey” diye inledim, hayretler içinde kalarak….
İşte insanın kanını donduran, aklını uçuran ve herkese müthiş bir hayat dersi sunan bu yaşananlar, kitap haline geldi.
Gençlerden yaşlılara, evlilerden bekârlara, patronlardan işçilere her kesim, bu kitabı mutlaka okumalıdır. Çünkü hepsine de yetecek hayatın gerçekleri ve ibretli örnekleri vardır.
Dayanabilen yürükler, buyurun…
Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi…
Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada’nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde “savaşı ve şiddeti”, savaşın içinde de “aşkı ve inancı” ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı’nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor.
Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp’tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada’ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise “Kalbimde iki kişiye yer yok” cevabını almıştı.
Takvim yaprakları 6 Nisan 1992’yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu… Sonra da kader onu bir zamanlar ‘hayır’ dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış “Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?” demişti.
Gel gelelim benim kitap hakkındaki yorumuma ..
Evet bir solukta okunuyor şayet bu kadar ruhsuz ve duygusuz bir kitap okumamıştım.hikayeleri kesik kesik ne oldugu belli etmeyen saçmalıklarla dolu bir aşk hikayesi ve insanı duygu kırıntısı bile yaşatmayan bir kitap begenmemekle kalmayıp bu kitaba ayırdığım vakte üzüldüm ..
Psikiyatrist ve hastası arasında geçenler; samimiyet-samimiyetsizlik arasında güzel bir kurgu ile anlatılıyor. . Divan bildiğiniz hastaların uzandığı Josephine koltuk. Uzanıp anlamaya başlıyorsun tabi; bağımlılıklar, aile bağları, terk edenler, kalanlar, kayıplar, iç hesaplaşmalar, suçlamalar, mahremiyet, ölüm, cinsellik yani hayatta ne varsa
"İnsan ancak ihlaslı bir aşk ile farkına varır kendisinin. Ve o aşkın duasal kelimeleri ile yürür sevdiğinin ruhunda. Aşkın kelimeleri ile huzura erişir. İnsan hep 'bir' aşk arar ya sevdiğinde. Bu aşkı bulduğu an ona âşık olur. Aslında âşık olduğu o insan değildir. O hep tek 'bir' aşka aittir. Ey en sevdiğim Fatma! Bu dünyada birbirimizi ne kadar sevdiysek hep o 'bir' aşk içindir."
Ali hep sevdi. Coşkuyla sevdi. Aşk ile sevdi Fatma Zehra'sını. Kalan ömrü eninde sonunda bir "veda"ya sığdırılmış bir kadının gözlerinden yükselen dumanın dilini hiçbir söz çözemez.
"Yalnızlık, benim ebedi istirahatgâhım. Suskun gözlerimi dağların mor dudaklarına dikmişim. Ve sen, benim yaralı güvercinim!
Ay yârim! Gözlerini bana dikme ah Ali'm, kapat!"
"Ah canım! Canımı ne de güzel acıtıyorsun!"
"Ey Ali, ey aşkım!
En sevdiklerinden ayrılmayı göze alamayınca
'En Sevgili'ye ulaşamazsın."
Ah kalbim! İnlemenin, ağlamanın insanı nasıl kuş gibi hafiflettiğini bilemezsin. Yalnızlık yaşar! Çığlık yükselir!
Gözyaşı insanın aşkını, acısını, yalnızlığını gösteren en sadık sözdür.
Kendimden bir şeyler buldum ve ağladığım bir kitap oldu ne kadar güzel bitse de başında ağladım hemen içine alıyor okumalısın bence ..Ayvalık’ın denize uzanan taş sokaklarından, nice yaşamlar görüp geçirmiş zeytin ağaçlarından, hayatın kaynağından akan suyundan, eski evlerinden doğmuş bir aile hikâyesi Üç Kız Kardeş. Bir mutsuzluk hikâyesi değil; neşeli günleri yâd ede ede iyiliğe dönüşün hikâyesi. İyileşmenin yolculuğu ve bana duygu katan güzel bir kitap oldu ...
Cahit Zarifoğlu'nun şiiri bunca anlaşılmaz, kapalı ya da zor anlaşılır bulunmasına rağmen, şimdiye kadar hiçbir aklı başında şiir okuyucusu (eleştirmen ya da okuyucu olarak) bu şiirleri reddetmek, yok saymak cesaretini gösterememiştir.
-Rasim Özdenören-
Kısa bir süre önce Semerkant'a gelen Ömer Hayyam, bir kavgaya karışarak kendini kadının önünde bulur. Ancak kadı onu tanır. İbn-i Sina'nın öğrencisi bu bilge insana ceza vermekten kaçınır ve onu zamanın hükümdarı, şiire önem veren bir sultan olan Nâsır Han ile tanıştırır. Han, dönemin şairi olan Cihan adlı bir kadının şiirlerinden etkilenmektedir.
Kitap aslında ilk bölümlerde sıkıcı bir giriş ile karşıladı. Zorlama ve olağan konuşmalar mevcuttu. Eseri henüz okumamış olanlar için her hangi bir şekilde hikayenin akışı ile ilgili bilgi vermeyeceğim. Spoiler kasmıyorum merak etmeyin yani :)
Maya Duran (36) karakteri hikayemizin baş kahramanı. Z. Livaneli hikayeyi anlatırken kahramanımızın
