Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Merve Sönmez

Merve Sönmez
@Szmerve0108
İstanbul
1 Ağustos
7 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Reklam
14 yaşımdayken karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığımda beni zindana attılar ve orada tam 6 ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti budur.
Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terkedilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun, ne de ben seninkileri. Senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin...
Nereye gitmeliydi? Vâkıa içindeki sefaleti beraberinde taşıdıktan sonra her yer birdi.
Sayfa 329 - Dergâh yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Büyümekte olan bir çocuğun zamanı başkadır, bir hastanın zamanı başka... Biz umumî zamanın dışındayız...
Sayfa 265 - Dergâh yayınlarıKitabı okudu
Bu dünyada insan insana ancak kötülük edebiliyor...
Sayfa 365 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
İnsan bazen öyle bir sınıra gelir ki, onu aşmaz mutsuz olur ; aşar, bu kez belki daha mutsuz olur!..
Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, "Bu böyle olmayabilirdi!" düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.
Sayfa 161Kitabı okudu
Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum, biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii hakları imiş gibi insandan birçok şeyler istedikleri için... Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil... Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, bulasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki... Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kâfidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek... Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey veremeyiz... Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz?
Reklam
- "Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi. + "Tamamen yalnızım...Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..."
" En önemli günahım kuşkudur. Her şeyden kuşku ediyorum, içim kuşkularla dolu. "
Hâlâ kadına sadece ev işlerini yapan, çocuk doğuran, konuş denildiğinde konuşan, sus denildiğinde susan bir makine gibi bakanlar var.
Neşeli fakirlik, iyi bir şeydir. Neşeliyse o fakirlik, fakirlik değildir zaten! Çünkü çok az şeyi olan değil, hep daha çoğunu isteyen fakirdir aslında. Zenginliğin sırrı nedir? Diye mi soruyorsun? Önce gerekli olana, sonra yeteri kadarına sahip olmaktır.
Dünya, benim gibi insanlarla dolu mahallelerden meydana gelseydi, bir beton çölüne dönerdi. İnsanlığın ve insansızlığın yüz karasıydım. Kendime acımak istedim. Mutlak bir ümitsizliğe düşmek istedim. Belki tam düştükten sonra çıkmak kolay olurdu. Fakat, bütün bu düşündüklerimin, kelimelerden ibaret olduğunu biliyordum. Pencereye yaklaştım, başımı yukarı kaldırarak gökyüzüne baktım. Ay oradaydı. Bildiğim ay. Hayır, ben adam olamazdım. Gerçek bir acı duyduğumdan bile kuşkum vardı. Bununla birlikte, bütün gece bunları ve buna benzer şeyleri düşündüm; hiç uyuyamadım. Radyoyu açtım; bütün melodilerin güzel yerlerini, radyo bittikten sonra ıslıkla çalmağa çalıştım; olmadı. Kendime kötü birini örnek almıştım herhalde; sürekli olarak onun hayatını yaşamak, hayattan bir sonuç çıkarmak ve gece yarısı ıslıkla melodiler çalarak birilerine benzemek istedim. Hep kötü olaylar, can sıkıcı yaşantılar tekrarlanıyordu; güzellikler, bir kere görünüp kayboluyordu.
Reklam
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
"Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor."
Düşünün ki yalnız uyumakla bitebilir yüreğin bütün acıları, insanoğlunun çektiği bütün kahırlar. Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü! Çünkü o ölüm uykularında yaşamak kaygısından sıyrıldığımız zaman, ne düşler görebilir insan? düşünmeli bunu. Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Çok yol aldım bunu biliyorum ve daha gidecek çok yolum var. Sürünerek gitmek zorunda da kalsam bu yolu gideceğim.
Ve sıkıntıdan kurtulmak yoktur hiçbir yerde. Oysa belki daha iyi olan öbür taraf, Karanlıkta ve gecenin peçesi örtmüş yüzünü! Ve biz ona vurgunuz talihsizce, Bir alacadır bizi dünyada tutan Çünkü hiç kimse öbür tarafla ilgili Bir şey bilmez, keşfedemez de, nedir Bu masallarda çılgınlaşan toprağın gizlediği.
Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok.
Reklam
Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birilikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.