Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cehape halkçı değildir
Cumhuriyet bürokratları sadece siyasi kararları uygulamakla yetin­memişler, siyasi kararların alınmasını sağlayan tüm yetkileri de ellerine almışlardı. Tamamıyla halkın olduğunu söyledikleri ve söylemekten bü­ yük bir zevk duydukları otoriteyi, "halk adına ve halka rağmen" ellerine alıp, derin bir "iman" ile kabullendikleri
Yani bu zavallılar için, ölçüsüzce uzun bir iş gününün - çünkü en az on beş saat yorgunluğuna, her gün yapılan bu çok zahmetli gidiş gelişlerin bitkinliği de ekleniyor. Bunun sonucunda, akşam uykusuzluktan bitmiş vaziyette eve varıyor ve ertesi sabah da açılış saatinde atölyeye yetişebilmek için tam dinlenemeden yola çıkıyorlar.
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Doyamadık açılışlara :)
Zaten yeni bina icin ayrı bir açılış töreni daima yapilabilir! Bu gibi törenler ne kadar sık yapılırsa o kadar faydalıdır!
Sayfa 270Kitabı okudu
"İnsan henüz epeyce gençse ve yaşam denen müzik parçası hâlâ açılış notalarındaysa, yaşamın şurasını burasını değiştirip yeniden yazabilir, karşısındakiyle motif değiştokuşu yapabilir."
Sadrazam Eşek
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir zamanlar memleketin birinde bir padişah varmış... .. Memleketin birindeki bu padişah, herzaman ve heryerdeki padişahlar gibi, açılış törenlerinde bulunmak, geçit resimlerinde selam vermek, başkalarının yazdığı nutukları okumak, seyahat etmek gibi çok önemli memleket izlerinden vakit bulabildiği zamanlarda ava çıkarmış.
Sayfa 115Kitabı okudu
En eski Osmanlı rivayetleri, Orhan’ın imamı İshak Fakîh’in oğlu Yahşi Fakîh’in aktardığı rivayetlerdir.(...) 27 Temmuz 1302: Osmanlı Devleti’nin Gerçek Anlamda Kuruluşunun Hikâyesi ( Yalova Osmanlı Sempozyumu Açılış Konuşması, 27.07.2009 )
Reklam
(...)Osman’dan beri gazilik, beyliği meşrulaştıran ideolojik bir iddia olarak kullanılmıştır. 27 Temmuz 1302: Osmanlı Devleti’nin Gerçek Anlamda Kuruluşunun Hikâyesi ( Yalova Osmanlı Sempozyumu Açılış Konuşması, 27.07.2009 )
Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihini araştırırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan tarihi gibi belli bir tarih tespitine çalışmak anlamsızdır.(...) 27 Temmuz 1302: Osmanlı Devleti’nin Gerçek Anlamda Kuruluşunun Hikâyesi ( Yalova Osmanlı Sempozyumu Açılış Konuşması, 27.07.2009 )
İnsan henüz epeyce gençse ve yaşam denen müzik parçası hala açılış notalarındaysa, yaşamın şurasını burasını değiştirip yeniden yazabilir, karşısındakiyle motif değiştokuşu yapabilir. ( Tomas’la Sabina’nın melon şapka motifiyle yaptıkları gibi ); ama Franz ile Sabina gibi daha geç yaşta karşılaşan iki insanın müzik parçaları az çok tamamlanmıştır ve her motif, her eşya, her sözcük her biri içi farklı anlam taşır
Mutlak biçimde olaya hâkim, mutlak biçimde kendinden emindi kadın. Ne mutlu böyle kadınlara, diye geçirdi içinden.Konuşmalarına gerek yok, zarif açılış cümleleri kuracağım diye uğraşmalarına gerek yok, hadi içki içelim, dans edelim, konuşalım gibi saçmasapan davetlere gerek yok. Tek yapmaları gereken, güzelliklerini konuşturmak.
Reklam
Besmele Yalnız Allah'a dayanılarak yapılan işin, vazifenin açılış formülüdür ve mana, hikmet, güzellik, gerçeklik,tesir, tembih bakımlarından hiçbir dinde böyle bir anahtar mevcut değildir. Aksiyonun anahtarı, efendim!
Sun Tzu'ya göre savaşın ilk ilkesi tromperie , yani hiledir. İnan bana , bütün Çingeneler yalan söyler. '' '' Mm? Sana inanayım ha? Yunan paradoksu gibi bir şey mi? '' '' Ceza kanunundan fazlasını bilen bir polis ; bir yaşıma daha girdim. Bütün Çingeneler yalan söylerse ve ben Çingene'ysem , bu durumda tüm Çingenelerin yalan söylediği doğru değil. Doğru söylüyorsam , bütün Çingenelerin yalan söylediği doğru demektir. Yani yalan söylüyorumdur. Bu döngüyü kırmak imkansız. Hayatım aynen böyle işte ve yalnızca bu doğru. '' Adam hafif neredeyse kadınsı bir sesle güldü. '' Açılış hamlemi gördün işte. Sıra sende? ''
Harika bir açılış
Serin ekim sabahında gökyüzü, ısrarlı gri rengiyle epey inatçıydı. Huysuzluk ediyordu öfkeli lodos. Tüm haylazlığıyla denizi alabildiğine dalgalandırıp çalkalıyordu. Üstelik dalga geçercesine cadde ve sokak aralarına sokulup ıslık çalıyor, ağaçların sararıp kuruyan yapraklarını üfürerek etrafa savuruyor, ardından özür dilercesine yolları süpürüyordu. Utangaç güneşse saklandığı yerden bir türlü başını kaldırıp çıkamıyordu.
Sayfa 9 - Dorlion YayınlarıKitabı okuyor
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.