Dünya, sefillerin talip olduğu, talip olmayana da dünyanın talip olduğu yeryüzü küresi. Yüzlerceden bir tanesi, güneşin etrafında el pençe duranların üçüncüsü, etrafında dönüp dönüp yüzeyini kızartıp içi hala çiğ kalanların, "Domatesim biberim de bu sayede iyi oluyor, kemer patlıcanım ile fasulyelerim de zırıl olmuş" diyenlerin en yuvarlağı, magma ile deprem ile tehdit edip tepesinden ve tabanından buz sarkan, göbeği hararetli, dönme yorgunu, koskoca semada bir uyduruk aydan başka kendine biat edecek bulamamış, milyarlarcanın her gece birbirlerine binyıllardır "Aha bak ay, birkaç güne hilale döner, dünyanın uydusu" dediği dilsiz dişsiz, şekli belirsiz, dünya artık beni tanıyıp da daha adımı ağzına almasın diye her gece şekilden şekle giren bir ağzı açık halayık. Bunca zaman geçti ama Homer'in üstünden, kıyılar bile başka şekillendi, bazısı kıyıda olduğunu bile unuttu dalgalara rağmen, sular ona değmez oldu sırılsıklam etmesine rağmen, kum ne zamanın kumu ise sanki hiç kaya değildi de hep kumdu, böyle olmaya gözlerini yumdu, mitolojik kahramanlar kültüre masal oldu. Zeus bile, onca diyalogda koca filozofların "Zeus aşkına evet, Zeus aşkına hayır" dedikleri Zeus bile hiç mezar yerinden sorulmadı, "Hayırlı kabir kaybolandır" sözü hiç olmuş mu olmamış mı, olan o muymuş değil miymiş bilinemeyince kainatın tozuna karıştı, kulaktozunda ince bir silis gibi kaldı. Sağırlık bundan mıdır?