“Aşk; bir kişiyle felaket, iki kişiyle saadet, üç kişiyle cinayettir. Aşksız hayat ise tam bir sefalettir.”
Aleksandr Puşkin
İncelemeye bu alıntıyla başlamak istedim çünkü bu eserin hikayesine tam olarak uyuyor. Mehmet Rauf, üç aktörlü bir aşk hikayesini etkileyici ve psikolojik bir anlatımla bizlere sunuyor. Bu eseri lise yıllarımdan beri edebiyat
Şeyy sınavlar var ve ben biraz stresliyim -_- . Bu iletinin altınada her mola verdiğimde bir şeyler yazcam. Emoji, şarkı, kelime ne olursa olsun😌. İşte bu yüzden rahatsız olmamanız adına isterseniz akışta gizleyin☺️
“Ah, kalbim soğuktan, yalnızlıktan, etrafımda kimselerin olmamasından nasıl da acıyor!„
(S:75)kıtabın ortasından seslenmiş yazar okura..
Pekii arka kapak bıze ne söylüyor,
Devrim zamanı Rusya… Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir. Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş… Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov'un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşür
Buyurun #OKUYUN #OKUTUN
Kader benim için ağır sınavlar düşünmüş. Yine de ha gayret! İçini rahat
tutmak, her şeye katlanır. İçini rahat tutmak?
bu sözün kalemime takılması, beni güldürüyor.
Ah, birazcık sakin bir kan, beni güneşin
altındaki en mutlu kişi yapardı.
Ah nasıl başlamalıyım bilmiyorum... Bu kitabı ilk kez 27 Eylül 2020’de elime aldım. O zaman sınavlar vs. bir türlü ilerleyemedim. Başları da sıkıcı gelmişti. Daha sonra bu sene büyük bir kararlılıkla kendimi cesaretlendirdim ve başladım yeniden... Yine başta biraz sıktı beni. Fakat bunun sebebi kitabın ne tür hayatlara değinebileceğini tahmin edemeyişim veyahut da ihtimal vermeyişimdendi. Önyargı... Bu kitaba Raif Efendi’nin geçmişten şimdiye olan yaşantısının üzerinde durulacağını bilerek başlarsanız daha sağlıklı bir şekilde okursunuz diye düşünüyorum. Kitabın hislerime, duygulanımlarıma olan etkisine gelirsek... Raif Efendi’nin birçok tarafında kendimi buldum. Ona kendimi yakın hissettim. Yaşadıkları, yaşamaya devam ettikleri beni çok üzdü. Kitap bittiğinde onunla karşılıklı olarak sadece oturmak, belki de ağlamak, dertlerini paylaşmak, onu rahatlatmaya, teselli etmeye çalışmak istedim. Bir insanın sessiz sedasız bu dünyadan geçmesi... Bütün her şeyi içinde hapsetmesi, çok zor. Ayrıca Maria, onunla da tanışmış olmayı isterdim. Onun için de çok üzgünüm... Nedense kelimelerim tükeniyor, cümleler boğazımda ,ya da klavyede, düğümleniyor... En iyisi mi kitapla başbaşa bırakmalı sizi. Mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Geç başladım ama belki de tam zamanında başladım. Teşekkür ederim Sabahattin Ali!
Serra.
Ah Serra.
Adım adım büyüyorsun ve bu kitapta da kendini buluyorsun ama öyle güzel buluyorsun ki son sayfalarında da ilk sayfalarında da seni deli gibi kıskandım itiraf ediyorum. Bu kitap Serra’nın İzmir’e gidip kuzeni, arkadaşları ve erkek arkadaşı Cüneyt ile Akdeniz turuna çıkmasıyla başlıyor ve Serra’nın katıldığı yazı yarışmasından
Sinan Küfeoğlu: 7 yıldır Finlandiya'dayım 70 tane Türk heyeti gördüm. Her sene geliyorlar ama bir şey almıyorlar. Yaptıkları tek şey bol bol yemek yemek, fotoğraf çekip eve dönmek.
(Cambridge'te akademisyen)
“Küçük bir kuzey ülkesini eğitimde zirveye taşıyan temel ilkeler ve uygulamalar”dan bahseden bu kitap, bir matematik öğretmeni olan Pasi
Bu kitabı size nasıl anlatsam ki.Aşık oldum.Hem kadın hem erkek karakterine bayıldım.Ama erkek karakterini çok daha fazla sevdim.O yüzden Rhys benim.Kimse sulanmasın,tadımız kaçmasın.Ah benim biricik yiğit korumam
.
Eldorra prensesi Bridget,biraz daha normal hissetmek adına Amerikada eğitim görüyor.Yıllardır yanında olan koruması Eldorra’ya dönmek
Asaletin parada olduğunu düşünen bir zihniyet, çok sonraları asaletin yürekte olduğunu anlayan Kara Mahmut torunları... Göçerken ebedi hayata gitmemişti servetleri onlarla. Asalet zannettikleri bu uğurda vuslatı geciken ve imtihanlarla sınanan sevdalar bırakılmıştı arkada. Ağır sınavlar ve akıtılan yaşlar sonrası karşılamıştı onları VuSLaT.
Gönülden sevenler Hakk’a ermişti eninde sonunda.
Parayla saadeti arayanlar da vardı mutlaka. Binbir “AH” larla uğurlanmıştı onlarda. Nasıl ki geçmişte çatlak topraklar arasından ulaşmıştı yeryüzüne , selamlamıştı güneşi GERÇEKLER. Bugünde yolcu etmişti günbatımında Güneş’ i. Gizlenememişti , gizlenemedi, gizlenemeyecekti gerçekler.
Keyif alarak okuduğum, etkisinde uzun bir süre kalacağım bir romandı. Bu romanı okumama vesile olan kişi iyi ki varsın.
Kalemine sağlık Ahmed Günbay Yıldız. İlk romanınla babam sayesinde tanışmıştım. Çok da keyif almıştım. Yine sevdiğim bir kişi tarafından kitabını okumak nasip oldu. İyi ki de olmuş. Daha nice romanlarını okumaya..!
Okuyun okutun. Okuyan herkese şimdiden keyifli okumalar
Bize tarih kitaplarında- ilkokuldan başlayıp mezun olana kadar -salt bilgi öğretirler ve genellikle sınavlar için ezber yapar geçeriz. Örnek vermek gerekirse 3.Ahmed'den sonra 1.Mahmud padişah olmuştur, bu bizim lisedeki tarih kitabımızda yazan düz bilgidir olayın görünen yüzüdür oysa Katre-i Matem'de bize olayın kamera arkası gösteriliyor, bir
Farkındayım, farkındayım, kader benim için ağır sınavlar düşünmüş. Yine de ha gayret! İçini rahat tutmak, her şeye katlanır. İçini rahat tutmak? bu sözün kalemime takılması, beni güldürüyor. Ah, birazcık sakin bir kan, beni güneşin altındaki en mutlu kişi yapardı.
Bir de böyle nobran olmasaydı, her şey iyiydi. Farkındayım, farkındayım, kader benim için ağır sınavlar düşünmüş. Yine de ha gayret! İçini rahat tutmak, her şeye katlanır. İçini rahat tutmak? bu sözün kalemime takılması, beni güldürüyor. Ah, birazcık sakin bir kan, beni güneşin altındaki en mutlu kişi yapardı. Ne o! başkalarının bir damlacık güçleri ve yetenekleriyle önümde kabara kabara dolanıp durmaları karşısında, kendi gücümden, kendi yeteneklerimden kuşku mu duyuyorum? Bana bütün bunları ihsan eden güzel Tanrım, niçin bunların yarısını alıp da, onun yerine bana özgüven ve kanıklık vermedin!
Sabır! Sabır! düzelecek.