Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sardı yüreğimi bölük bölük dert... Esir etti beni, gam ve kasavet. Aldı yavrunu da elinden gurbet Ah çeker, hep seni andıkça anne.
Sayfa 103
PRENSES Ah! Pek tesiri olmuyor dinlemenin aklı, Gönül tattığında böylesi hoş bir zehri! Hasta seviyorsa hastalığını, Acı çeker verilirse ilacı.
Sayfa 24 - İş Bankası Kültür Yayınları ~ II. Perde - 5. Sahne - Prenses, Leonor.Kitabı okudu
Reklam
Hasan Şevket'in dostu anlatıyordu: « Ben Allah, diyorum, siz, tabiat deyiniz. Bir müntekim bir mânevi kuvvet var, beyim. Ah ü enin ile kuruldu Avrupa ah ü enin ile yıkılıyor. Harcı göz yaşıyla yuğrulan yapıdan hayır gelmez. Zalim babanın evlâdı çeker. Meselâ, bizim İznik derebeylerinin perişan sürünüyor bugün çocukları. Kiminin parasıyla beraber aklını aldı Allah, siz, tabiat deyiniz.
Sayfa 20 - Cem yayınevi II Kitap
Herkes kendisinin egemen olduğu bir dünyanın özlemini çeker. Ah , o insanı büyüleyen güzel hayal , çiçeklerle bezenmiş "özgürlük ülke­si" ve "özgür bir insan soyu" hülyası! Bu hayalleri kurmayan insan var mıdır? İsterler ki, insanlar özgür olsun, hiçbir zora koşulma­dan, tamamen özgürce yaşasın!.. .
Sayfa 198 - Kaos YayınlarıKitabı okudu
GAYEV: (Sessizce, nutuk çeker gibidir.) Ah, doğa, ne müthişsin, sonsuz bir ışıkla parlıyorsun! Ah, seni güzeller güzeli, değişmez olan, anamız, içinde doğumu ve ölümü bir arada var eden; canı veren ve alan...
Taşlamalar.
TAŞLAMALAR   "ATA'M İZİNDEYİZ!" Atam, hâlâ yaşıyorsak: Edepsizlik sayesinde!
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Karlarda yatarlar şerefli şanlı Kimisi vurulmuş nur yüzü kanlı Kimisi nevcivan, taze nişanlı Boynu buruk, melül, gözü yoldadır.. Yollara düşenin gelmedi sesi, Analar ah çeker atalar yası. Yad değil bunlar hep ciğer paresi Acep bilen var mı ne ahvaldedir."
Nazikçe, dikkatli ve saygılı bir şekilde bu hazinenin sayfalarını çevirirdi. Böylesi anlarda hiç kimse onu rahatsız etmeye cesaret edemezdi, tıpkı kendini duaya adamış bir keşişe benzerdi ve aslında bu tanımlama doğruydu da, çünkü kitaba dalgın dalgın bakıp onukoklarken, sayfalarına göz atıp eliyle tartarken dinî bir ayin yapıyormuş gibi görünürdü. Kendini böyle kaptırdığı sırada kafasını sağa sola sallar, kendi kendine mırıldanır, arada sırada merakını veya hayranlığını dile getirmek için "Ah!" diye iç çeker ya da bir sayfasının eksik yahut da bir böcek tarafından yenmiş olduğunu görünce "Aman Tanrım!" diye ünlerdi.
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Reklam
Yağmurla gelen... (EFELYA'dan...) . Dışarıda inceden bir yağmur yağıyor, ne çok severdin yağmuru... Kâinatla birlikte arınıyoruz, şiirler oku bana hemen şimdi, derdin ve en çok da Olvido'yu severdin. Ben telin ucunda, "Hoyrattır bu akşamüstüler daima..." deyince içini çeker, "hoyrattır... hele sensiz..." diye araya girer; gerisini birlikte mırıldanırdık: "Gün saltanatıyla gitti mi bir defa, bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan, lavanta çiçeği kokan kederleri..." Dışarıda inceden bir yağmur yağıyor, hâlâ uyumadım, gözlerim tuz biber... Özlemek sözcüğü hafif kalıyor duyguları anlatmaya, belki hasret, ah hayır, hicran demeli buna... İnsanlar uyuyordur bu saatte; tekmil kuşlar, kediler, köpekler... Bir ben naçar kalmışım kör bir gecenin kıyısında, bir de saksı çiçekleri... Hüzünle bakıyorlar, yağmurun sesini duydular ya, gözlerimin içine bakıyorlar... Susamışlar belli ki, tıpkı benim sana susadığım gibi... m.binboğa
Ah şu Hassaz yüreklerimiz...
"peki yürekler, insanlara düşlerinin peşinden gitmek zorunda olduğunu neden söylemiyorlar?"diye sordu delikanlı Simyacı'ya. "Çünkü bu durumda en çok, yürek acı çeker.Ve yürekler acı çekmekten hoşlanmazlar."
Balık Ağzı
Bu bir kılıçbalığının öyküsü Yazılmasa da olurdu Ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu Uskumrunun arkasından gidiyorduk Sürünün içinde ben de vardım Sırtımda bir zıpkın yarası Mutlu olmasına mutluydum
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
945 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.