Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş. Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de "mutlaka" isteyecek bir şeyimiz olabileceğini, bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar.
"Sen akıllı bir adamsın, dostum John; iyi mantık yürütürsün ve nekān gözüpektir, ama çok fazla önyargılısın. Gözlerinin görmesine ya da kulaklarının duymasına izin vermiyorsun ve günlük yaşamınin dışında olan şeylerin senin için değeri yok. Anlayamayacağın, ama yine de var olan şeyler olduğunu düşünmüyor musun; bazı insanların görebildiği,
Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş. Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de “mutlaka” isteyecek bir şeyimi olabileceğini, bir türlü akıllarıma getirmek istemiyorlar.
- Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söylemeye
başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz , kadınları insan sırasına koymuyoruz. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkıyoruz. Serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluyoruz. Ve bir
taraftan da kendimizi onlara güldürüyoruz. Çünkü bazı kurnaz kadınlar var "Bu ne budala şeymiş, dur bununla biraz eğlenelim" diyerek bizi maymun gibi oynatırlar.
Sayfa 45 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okudu
Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş. Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizimde "mutlaka" isteyecek bir şeyimiz olabileceğini, bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar.
Ah erkekler , sizin yoksulluğunuz ve ruhunuzun cimriliği ! Sizin dostlarınıza verdiğiniz kadarını ben düşmanıma veririm ve yoksul da düşmem bu yüzden .
Erkekler tıpkı çocuk gibiler. Çünkü onlar görünüşlerine çok fazla kafalarını takıyorlar. İnsanların hepsi aslında çocuk. Walheim'e gelmistik, hanımlar arabayla gitmişlerdi. Ama yürüyüş sırasında sanırım charlotte 'un kara gözlerini görmüştüm. Ben bir aptalım ama beni affet keşke onları görsen ah o gözler ancak kısa olmak için Çünkü gözlerimden uyku akıyor hanımlar tekrar akrabalarına bindiklerinde genç w. Seldstast Andran ve ben kapıda bekliyorduk.
Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söyle meye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz , kadınları insan sırasına koymuyoruz.
Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğenmişlik. Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de “mutlaka” isteyecek bir şeyimiz olabileceğini, bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar.
Ah, bu erkekler! Hepsinde aynı gurur, aynı kendini beğeniş. Bizim de bir kalbimiz olduğunu, bizim de "mutlaka" isteyecek bir şeyimiz olabileceğini, bir türlü akıllarına getirmek istemiyorlar.
Geçimini tarımdan sağlayan Tolgonay Ana ve ailesi mutlu mesut yaşarken bir gün savaş haberi gelir. Erkekler askere çağrılmaya başlar. Tolgonay Ana'nın eşi ve üç oğlu da gider. Gelini Aliman ile yoksulluğun, umutsuz bekleyişlerin ortasında kalırlar.
Yazar, tüm karakterleri çok güzel işlemiş; abartısız ve bir o kadar da gerçek. Savaş karşıtı, kurgusu iyi ayarlanmış bir metindi.Okurken bir an önce bitsin istedim. Sıkıcı olduğu için değil kendimi onların yerine koyunca kitap elimde ağırlaştı çok etkilendim.
Savaş, ne ağır bir yük ve de ne büyük bir kıyım... Giden ölür, kalan da sağ kalmaz ki. Barışla kalın...
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,4bin okunma