_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
Nefis nere derse ora varırdım
Ama lâkin havf -i Rahmân olmasa
Bir lahza ayrılmam nefsin yolundan
Eğer bir kişide imanolmasa
Tutuştu ciğerim yandı derinden
Havfim yoktur cehennemin nârından
Korkulur şeytânın mekr ü şerrinden
“Herkes yalan söylemenin bir usturubunu bulmuş Aziz, iyi görünmenin de, ben bulamadım, o yüzden öfkeliyim, üstelik bunların yalan olduğunu da bile bile, göre göre imreniyorum, benim de olsa diyorum. İşte benim hayatımın tiksinilecek yanı.
Bunlara imrenmesem de baş çevirsem şahane bir adam olabilecekken şimdi işte şu gördüğün, bak, bana bakıyorsun değil mi, aha şu kıskanç haset adamım. Tuzaklara hem de hepsine gördüğü, bildiği halde tutulanım, ökseye zamka hayranım."
"Hani," dedim, "Kemal Paşa gelecekti, siz burayı okul diye mi yaptınız? Kandırıverdiniz mi siz beni? Bıktım okuldan, burası da mı okul olacak?"
"Yok aslanım, kandırmadık. Bu sıralar Paşa'yla arkadaşları otursun diyeymiş. Valla ben de anlamadım ama başka eşya alacak para yok herhal. Okullardan sıra toplayın dediler. Çatıyı kapattık ya dün, kiremitleri de milletin evinin çatısından söküp getirmişler. Aha şimdi de gaz lambası toplamaya gidiyoruz, hayrolsun sonumuz" dedi usta.
Bizim evin çatısında sağlam kiremit olsa ben de getirirverirdim ama yoktu ki.
Saatte ancak 15 km hız yapabilen çok eski bir Mercedes-Benz arabayla, beraberinde karargâh subayları, Havza'ya doğru yola çıkar.
Yolda Kavak nahiyesine uğrar, halkla ilk teması, Kavak Nahiye Müdürlüğü binasında yapar. Buradaki bir-iki saat zarfında, ne yapıp edip halkla birlikte olur, düşmanın yurttan kovulacağını, bunun için fedakârlık yapmak gerektiğini söyler.
Havza yolu boyunca arabası birkaç kez arızalanır. Arızanın giderilmesini beklerken, tarlada çift süren bir köylüyü görür. Aralarında şu ilginç konuşma geçer: Mustafa Kemal Paşa , köylüye yaklaşır.
"Hemşeri, düşman Samsun'a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun (...)" diye takılır.
"Paşa, Paşa (...) Sen ne diyorsun?" der çiftçi. "Biz üç kardaştık. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile yetim, üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sapanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da aha şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme (...)"
Bu yanıt aslında tüm Anadolu'nun içinde bulunduğu durumu özetliyordu. Her evden 3-5 şehit verilmişti, her evde 8-10 yetim vardı. Ve insanlarımız yoksuldu. İşte Mustafa Kemal bu halka dayanarak bir kurtuluş savaşı vermeyi planlıyordu.
TOHDUR BEĞ
Avrat yeğin sayrı, benim karnım aç,
Keyf için gelmedik bura tohdur beğ.
Fukara harcından yaz da bir ilâç,
Olsun derdimize çare Tohdur Beğ.
Tama vatandaşık, gardaşık tama...
Bunca pahılm'olur adam adama?
Çocuk “annem misafirin yanında beni azarlayamaz, utanır."
gerçeğini bildiğinden, dokunmasının, karıştırmasının yasak olduğu ne
varsa dokunur, karıştırır, yapmaması gerekenleri yapmak için önüne
gelen fırsatı değerlendirir.