Kâinat muhteşem bir devinimle hareket ediyor.
Ne noksan ne de fazla; her şey ölçülü.
Bir küçük sinek de, bir ulu dağ da aynı sistemin dişlileri.
Hani Yahya Kemal'in bir dizede özetlediği gibi;
"bir tel kopar, ahenk ebediyyen kesilir.."
YouTube kitap kanalımda Wolfgang Borchert'in hayatını ve kitaplarını kronolojik okuma önerimle birlikte yorumladım: ytbe.one/yAaaSmtCYn0
"İnsanın her gün yaptığı en iyi şey intihar etmemeye karar vermektir." Albert Camus
Hayatımda bir kitabı nadir olarak 4 kez okurum. Ama evet, "Kapıların Dışında" kalmış
Merhaba sevgili kitap dostları bugün sizlere sevgili yazarımız
Muhammed Tarık Koç 'un kitabı BİR HAYALİN ARDINDA kitabı ile geldim. Okurken çok duygusal anlar yaşadım. Sizlere bu güzel eseri tavsiye ederim.
Sümeyra ve Burak çocukluk arkadaşıdır. Burak Almanya'ya okumaya gider ve Sümeyra ile karşılaşır bu karşılaşma sevgiye dönüşür ve nişanlanırlar hayalleri vardı bütün Ülkeleri gezip dolaşmak için planları vardı ama gelin görün ki onlar plan yaparken kaderde kendi planını yapıyordu. Sümeyra amansız hastalık kansere yakalanmıştı halbuki ne güzel hayalleri vardı
Alıntılar
Diri diri, üzerine toprak atılarak öldürülen kor ateşler gibi üfleyerek söndürdüm hayalimi ve mumun alevini
Ölüm hayat olmadan bir hiçti. Bir ahenk, ölümü tıpkı suya atılan taş gibi hayatın üzerine atıyor, ölüm seke seke onun üzerinde ilerliyordu
Hammaddesi insan olan fabrikaya benziyordu morg. Ölüm tekrar tekrar üretiliyordu.
Ölüm ölümcül olmayan basit bir hastalıktı sanki
Gece ve gündüz birdir, gece ve gündüz eşsiz bir dengedir.Gün artmaya başlarken gece azalır , gece artmaya başlamışsa gündüz azalır. Biri diğerine akar, dolar, boşalır.. Aralarında muazzam bir ahenk , müthiş bir dans vardır.
BİR HAYALİN ARDINDA
Ölüm, hayat olmadan bir hiçti. Bir ahenk, ölümü tıpkı Suya atılan taş gibi hayatın üzerine atıyor, ölüm seke seke onun üzerinde ilerliyordu. Ne hayatın içine karışacak seviyede onunla temas kuruyor ne de hızını kaybediyordu. O küçük dokunuşla bile ölüm hayattan çok şeyi alıp götürüyordu.
Yok edici bir hastalığın pençesine düşünceye, ölüm güneş fevkaladeliği ile parlak ve apaçık ortaya çıkıncaya dek ona kimse inanmıyordu. Ölüm, namını çok duyduğumuz ama yüzünü bir türlü görmediğimiz ünlü mafya babaları gibi birden çıkıvermişti yaşamın karşısına.
Sümeyra ve Burak.. İki birbirine aşık ve nişanlı gençler.. Ve yarım kalan hikayeleri. Yaşayabildikleri kadar yaşadılar hayallerini ve sonra ölümün soğuk yüzü ile tanıştı Sümeyra, Burak ise ayrılığın acısını tattı.
Almanya’da yaşayan aynı mahallede yıllarca bırbırınden habersiz büyüyen ve bir kafede tevafuk tanışan, başarılı okul hayatları olan, gezmeyi seven iki sevdalı.. Burak’ın efsane betimlemeleriyle “ölüm sen ne yaman şeymişsin” deyip durdum. Burak anlattıkça gezdikleri her yeri bende gezdim.. Ve sümeyra, Burak için hayallerde ve hatıralarda kalacak ardından bakacaktı.. Buruk bir hikaye.
Yazar kelimeleri adeta dans ettiriyor. Hani çayın yanında kış gecelerinde okutur türden. Severek okudum.
"BİR HAYALİN ARDINDA"
Ölüm, hayat olmadan bir hiçti. Bir ahenk, ölümü tıpkı suya atılan taş gibi hayatın üzerine atıyor, ölüm seke seke onun üzerinde ilerliyordu. Ne hayatın içine karışacak seviyede onunla temas kuruyor ne de hızını kaybediyordu. O küçük dokunuşla bile ölüm hayattan çok şey alıp götürüyordu."
"Ölümün ardında
Okuyup bitireli yaklaşık iki hafta oldu. Bu süre zarfında notlarımı tekrar gözden geçirmek için de çokça sürem vardı. Livaneli nasıl başarıyor bilmiyorum ancak etkili eserler üretebiliyor. Fakat bahsedeceğim bu kitabı kurgu ve ahenk yönünden, öncekilerin ya da benim önceki okuduklarımın biraz gölgesinde.
En baştan belirtmek istiyorum ki
Aslı Fransızca'dan çevrilen (Le Dernier Jour d'un Condamné) bu opus magnumun orijinali, V. Hugo tarafından bir takma ad ile 1829 yılında yayımlamıştır.İçerik bakımından son derece yalın ve açık olan 132 sayfalık kısa roman, idam cezasının insanlık dışı yönlerini - ki bu yönler çoğu zaman münferit boyutunu terkedip bedellerini kitlelere