Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
12 Mart 1971: Ordu Yönetime El Koyuyor 1971 yılıyla birlikte anarşi hızlanır. 1970 sonlarında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Mahir Çayan ve arkadaşları Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) adlı yasa dışı bir örgüt kurarlar. Örgüt mensupları, 11 Ocak 1971'de İş Bankası'nın Ankara'daki Emek şubesini soyar. Atsız müdahale
Aşkın yaraladığı bin türlü talihsizler içinde en çok bu hiçe giden kurbanlara acımalı. Çünkü bu zavallılar birbirleriyle evlenmemesi lazım gelenlerin sadece aşıklar olduğunu bilmiyolar. Üstadım Gourmont'un dediği gibi, aşk ile evliliği karıştırmamalı. Aşk vahşi bir hayvandır. Kanunların dışında, isyan ve ihtilal dağlarında yaşar. Ancak gece karanlıklar basınca gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin düzenini, ağaçlı caddelerin kanepelerini alt üst eder. Hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silahlandırır. Halbuki evlilik, bir şehir kurumu, güvenlik sistemidir. Sirklerde gösteri yapan, dişi sökülmüş, tırnakları eğelenmiş, zararsız aslan; orman canavarına göre ne ise, aşka göre de evlilik odur. Aşk geçici, evlilik ise süreklidir. Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice saf çiftler, üç ay geçmeden hislerin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan şaşkınlığa düşmüşlerdir. Aşk değişmeyince ölür. En eski edebiyattan en yenisine kadar, her dilde, şiirin konusu evli çiftler değil, sevgililerdir. Hayaller ve semboller, hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanları evli çiftler ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir?
Reklam
Tahta kurusuna saygım arttı yalnız... :)
Küçük böceğe dokunmadım ve çetin talihi, müthiş cesareti hakkında hayretle düşünceye daldım: Hiç şüphe yok ki aslan bile bu bir kahve damlası kadar küçük hayvandan daha fazla cesur değildir. ............ Her hayvanın avı kendisinden daha küçük ve daha müdafaasız bir mahlûkken; tahtakurusunun gıdası kendisinden bir milyon defa büyük kuvvetli olan insanın derisi altındadır. Ne ağlanacak talih!
Şamil, Allah tarafından vazifelendirildiğine emindi ancak şah­sen hırslı bir mizaca sahip değildi. Güç ve itibarı, sadece Allah'ın iradesini uygulamak için istiyordu. Müritçiliği ihya edebilece­ğine ve Kafkasya'yı bağımsızlığa kavuşturabileceğine inandığı herhangi bir liderin emrinde tevazuyla hizmet edebilirdi. Bu iki dava söz konusu
LOĞMANNAN GURUGAFA
Vahdın birinde bir Loğman Hekim varıydı. Bu çayın kanarında çiçeh tofluyurdu. Bahdı, suyun üsdünde bir Gurugafa üzereh gelir Bu Gurugafa dědi; "Gırh gan ělemişem, gırħbirinciyi de ělesem, gerehdi." Loğman Hekim dědi, "Yav, bu gafa, derisi tökülmüş, içi çürümüş bu ne děmehdi?" Bu guru gafanı getdi bir daşın altına ġoydu, ezdi.
Sayfa 185Kitabı okudu
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
Reklam
Susan aslan kadını
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Müslümanlara sorsam Kur'an'da birçok peygamber var. Başı Muhammed'in ve İsa'nın (tartışmalı bir konu) dışındakilerin hiçbirinin varlığı bilimsel olarak malum değildir. Daha önce bunu söyledim diye beni savcıya şikayet etmişlerdi. Fatih'in (Altaylı) Şanlıurfa'da yaptığı bir programa katılmıştım. Beni, felsefeci Ahmet Aslan hoca ve bir de arkeoloji profesörü Mehmet Öztürk konuktuk. Mehmet Öztürk, aynı zamanda o bölgede rehberlik yapıyormuş. O bize harran'ı anlatırken konu döndü dolaştı, ibrahim'e geldi. Ben de dayanamadım, "Mehmet bey bir dakika, İbrahim dediğiniz kişiyi tarihi tanımıyor, Yok böyle bir adam. Hatta ibrahim'i tanımadığı gibi musa'yı da tanımıyor. Ne Mısır tarihinde var ne de başka bir yerde, bu Yahudilerin milli destanıdır.
Sayfa 59 - MasaKitabı okudu
-Kadın mı güzel, erkek mi? Bu beyhude soru, dünya dünya olalı, belki yüz binlerce defa sorulmuş ve o kadar defa da cevabı verilmiştir. Estetik, meseleyi erkek lehine halletmiştir. Tabiatın gözlemi de este-tiğe hak veriyor. Çoğu hayvan türlerinde erkeğe göre dişi çirkindir. Bunu kim bilmez? Keçi cılız, sarkık etleri ve ahmak çehresiyle erkeğinin
Güneşin hararetinden kaçanlar deniz sularının serinliğine sığınıyor. Deniz, tehlikeli deniz, uslu bir fil gibi hortumunu toplamış, toprağın çıplak çocuklarını sırtında eğlendiriyor. Kumsallardan birine gittim ve koskoca denizle insan zerrelerinin dostça oynaşmalarını neşe bulmadan seyrettim. Denizin çıplak insana bu aşağılanmış itaati ne gülünçtü! Morfinle sinirleri uyuşturulmuş, uyuklayan ve çoluk ve çocuğa gösterilen kafes aslanı kadar gülünç! Büyük kuvvetlerin itaat halinde görünüşü ruha ne ağır bir eza veriyor! Ölgün yaz denizini seyrederken bu ezayı ruhu pençeleyen bir kuvvetle hissettim. Denizin bu halsizliği karşısında şehrin beyaz etli, âcizlere acımayan insanı ne cesur ve ne küstahtı! Sarkık etli, iri karınlı kadınlar, saçı dökülmüş erkeklerle bu dişsiz tırnaksız sular içinde boğuşuyor, takla atıyor, batıyor, çıkıyor ve bir aslan leşiyle oynayan sineklerin neşesiyle zıplıyordu. Muazzam tekneleri hafif oyuncaklar gibi sallayan deniz, hakiki çocuklarına tunçtan daha sert kırmızı bir ruh yoğuran deniz, geniş kollarıyla kıtaları birbirinden ayıran deniz, bin türlü ejderlerin vatanı deniz, kalabalık bir şehrin nevrastenik halkına tehlikesiz bir havuz vazifesini görmeye razı oluşu ne hazindi.
Sayfa 53 - Deniz KıyısındaKitabı okudu
Reklam
III. Murat'ın israf ve sefahetinin en ibretli örneklerinden bir diğeri de, Şehzade Mehmet'in sünnet düğününde (1582) olmuştur. Bir seneden fazla hazırlıkları süren bu düğüne Asya, Avrupa ve Afrika'dan hükümdarlarla, ülkenin valileri davet edilmişti. Peçevi İbrahim Efendi: "Bu düğünde harcanan paralar pek çok... Bunu tasvir
Sayfa 147Kitabı okudu
23 Ekim 1919, Amasya: Öğleden sonra Amasya panayırında pehlivan güreşi vardı. Oraya davetliydik. Meydanda büyük bir kütle (topluluk) kendisini alkışladı. Bu teveccühten (sevgiden) çok mütahassis oldu (duygulandı). -Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın? Bu palasparelerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki olmaz şey! Çanakkale'yi kurtaranlar bunlardır. Kafkas'ta, Galiçya'da, şurada burada aslan gibi çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır. Şimdi bu adamcağızların seviyesini içtimaan (toplum olarak) yükseltmek herhangi bir hükûmetçilik hırs-ı câhından (mevki hırsından) daha iyi değil midir? Bu insani mücadelelerin yanında siyasi mücadeleler bayağı kalırlar değil mi ya? Siyasi cidallerin (mücadelelerin) çoğu bisûddur (boştur). Fakat içtimaî (sosyal) mesai (çalışma) her vakit için müsmirdir (faydalıdır). Bizim münevverler buna çalışmalı, neden Anadolu'ya gelip uğraşmazlar! Neden milletle doğrudan doğruya temasta bulunmazlar! Memleketi gezmeli, milleti tanımalı, Eksiği nedir görüp göstermeli. Milleti sevmek böyle olur. Yoksa lâfla muhabbet (sevgi) fayda vermez." dedi. Bu esnada pehlivanlar meydana çıkmıştı. Davul, zura her tarafı inletiyordu.
Sayfa 77 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
79 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.