Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dile Kolaydır
Akılsız diyerek dost beni taşlar Artık adam olmak dile kolaydır Ne bilsin belayı belasız başlar El davulu çalmak dile kolaydır Kim istemez nazlı yari sarmayı Kim istemez her gün bayram görmeyi Çocuk bile bilir akıl vermeyi Hakk'a secde kılmak dile kolaydır Evim yok barkım yok sermaye sıfır Vücudum müslüman kaderim kafir Sağımdan solumdan yağıyor küfür Gayri rahat bulmak dile kolaydır Ömrüm oruç geçti bayram görmedim Mevla'm ayak vermiş bir gün gitmedim Çok ham yetiştirdim kendim yetmedim Kayadan su almak dile kolaydır Mahzuni Şerif'im zordur bu dünya Düşünce görülür Hanya'yla Konya Ne İngiliz koydum ne de Almanya Gayri insan kalmak dile kolaydır Aşık Mahzuni Şerif
Dördüncü Söz~Sözler
Namaz, ne kadar kıymettar ve mühim hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat'î anlamak istersen şu temsili hikâyeciğe bak, gör: Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, her birisine yirmi dört altın verip iki ay uzaklıkta has ve güzel bir
Namaz öyle ki olmazsa olmazımız olmalı, insanın ruhunu ferahlatan, daralan kalbini genişleten bir nefestir. Böyle bir bilet varken değerini bilip güzel işlerde harcayalım. :)Kitabı okudu
Reklam
İkinci Bürhan (ikinci delil,hüccet)
Gel, bütün bu ovaları, bu meydanları, bu menzilleri süslendiren şeyler üstüne dikkat et! Her birisinde o gizli zattan haber veren işler var. Âdeta her biri birer turra, birer sikke gibi o gaybî zattan haber veriyorlar. İşte gözünün önünde, bak; bir dirhem pamuktan ne yapıyor. Bak, kaç top çuha ve patiska ve çiçekli kumaş çıktı. Bak, ondan ne kadar şekerlemeler, yuvarlak tatlı köfteler yapılıyor ki bizim gibi binler adam giyse ve yese kâfi gelir. Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü, bakırı, gümüşü, altını gaybî avucuna aldı, bir et parçası yaptı; bak, gör. İşte ey akılsız adam! Bu işler öyle bir zata mahsustur ki bütün bu memleket, bütün eczasıyla onun mu'cize-i kuvveti altında duruyor, her arzusuna râm oluyor.
Bilgelerden birinin, talebesine şöyle yazdığını işitmiştim: — Hayırsızlarla beraber yaşayan, onlarla dost olan adam, riskli bir deniz yolculuğuna çıkan malum kimse gibidir. Bu yolcu, neticede batmaktan kurtulsa bile korkulardan kurtulamaz. O, kendisini tehlike ve dehşete attıkça akılsız eşşeklere benzemektedir. Hatta daha da aşağı! Zîrâ hayvanların tabiatında yararı zarardan ayırt etme özelliği vardır. Bu yüzden zarar görecekleri şeyden çekinir, tehlike kokusu aldıklarında korunmak için derhal uzaklaşırlar.İşte, sizi böyle bir durumdan ötürü topladım. Siz benim ailem, sırdaşım ve bilgi dağarcığımsınız. Size dayanır, size güvenirim. Kendi görüşüyle hareket eden ve tek başına kalan kimse zayi olur, yardımcı bulamaz. Akıllı adam ise bulduğu çarelerle, başkasının at ve askerle beceremediğini becerir.
dış baskı ve içgüdüsel yansım
Eğer bir kişiyi etkisi altına alan şey onu gereğinden çok baskılıyorsa, ister beklenmedik korku ister sürekli bir ruhsal baskı şeklinde olsun, bu kişinin aniden "aklını kaçırması" beklenebilir. Feryat figan bağırmaya başlayabilir, aslında bakıldığında bu, bir çocuğun bağırışından farksızdır; "körü körüne" bir tehlikeden
191 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 günde okudu
Sükûnetle Yaşayıp Coşkuyla Ölmek
“Dünya sana verecek ne dert, ne zevk bulabiliyor, dünyayı perişan ediyorsun.” İnsanlar vardır. Bir de başka insanlar vardır. Yazarlar vardır. Bir de ‘başkalarını’ yazanlar vardır. Bu başkalarını sokaklarda yürürken, lokantada yemek yerken, okulda öğretmenin sorusuna cevap verirken, bir bankta oturup denizi seyrederken ve hayatın daha nice
Coşkuyla Ölmek
Coşkuyla ÖlmekŞule Gürbüz · İletişim Yayınevi · 20211,889 okunma
Reklam
...Benim çok sevdiğim bir karikatürü sizlere de anlatmak isterim. Karikatürün ilk karesinde bir kadın, bir erkek ve bir eşek yan yana yürüyor; kenardan onları izleyenler de, "Aaa, ne akılsız insanlar bunlar, eşek varken ona binmiyorlar!" diyorlar. İkinci karede erkek eşeğe binmiş, kadın yanlarında yürüyor; kenardan onları izleyenler de, "Aaa, ne biçim bir adam bu? Kadıncağızı yürütüyor, kendisi rahat ediyor..." diye eleştiriyorlar. Üçüncü karede kadın eşeğe binmiş, adam yürüyor, kenardan onları izleyenler, "Aaa, ne biçim bir kadın bu? Kocasına hiç önem vermiyor mu? Asıl kocasını rahat ettirmeli" diyorlar. Son karede ise kadın ve erkek eşeği sırtlarında taşırken kenardan izleyenler kişiler, "Aaa, bu ne biçim iş? Baksanıza eşeğin onları taşıması gerekirken onlar eşeği taşıyorlar," diye eleştiriyorlar. Kısacası her zaman bizi beğenmeyenler ve eleştirenler olabilir. Önemli olan bizim neleri beğendiğimiz,uygun bulduğumuz ve takdir ettiğimiz olmalıdır.
Sayfa 216Kitabı okudu
Birinci Kitap
330 a (Kephalos) Aklı başında bir adam, yoksulluk içinde ihtiyarlığa zor katlanabileceği gibi, akılsız bir adam da istediği kadar zengin olsun hiçbir zaman rahata kavuşamaz.
191 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Dört öykü değil danki üç roman okudum. Akılsız Adam ve Akılsız Adamın Oğlu Sadullah Efendi isminden de anlaşılacağı üzre birbiriyle bağlantılıydı. Dört erkek karakter, dört kendini, çevreyi, olanları sorgulayan adam. Düşünceleri, sadece kendi içlerine konuşmaları, olanı kabul ederken, olduğu gibi yaşarken, içlerinde kopan fırtınaların anlatımın çarpıcılığı kitabı okuttu. Cümleler düşündürcüydü. Aslında hep düşündüğümüz pek çok şeyin dillendirilmesiydi. Babanın gözünden oğul, oğulun gözünden baba, yaşam ilginçti. Karakterlerin hepsi merdümgiriz geldi bana. Belki bu kelimeyi araştırdığım için bilmiyorum psikolojik derinliği olan bir kitaptı. Alıntı paylaşmadım çünkü neredeyse her cümle bir alıntıydı.
Coşkuyla Ölmek
Coşkuyla ÖlmekŞule Gürbüz · İletişim Yayınevi · 20211,889 okunma
Aklı başında bir adam, yoksulluk içinde ihtiyarlığa zor katlanabileceği gibi, akılsız adam da istediği kadar zengin olsun hiçbir zaman rahata kavuşamaz.
Reklam
Gel, bütün bu ovaları, bu meydanları, bu menzilleri süslendiren şeyler üstüne dikkat et! Her birisinde o gizli zattan haber veren işler var. Âdeta her biri birer turra, birer sikke gibi o gaybî zattan haber veriyorlar. İşte gözünün önünde, bak; bir dirhem pamuktan ne yapıyor. Bak, kaç top çuha ve patiska ve çiçekli kumaş çıktı. Bak, ondan ne kadar şekerlemeler, yuvarlak tatlı köfteler yapılıyor ki bizim gibi binler adam giyse ve yese kâfi gelir. Hem de bak, bu demiri, toprağı, suyu, kömürü, bakırı, gümüşü, altını gaybî avucuna aldı, bir et parçası yaptı; bak, gör. İşte ey akılsız adam! Bu işler öyle bir zata mahsustur ki bütün bu memleket, bütün eczasıyla onun mu’cize-i kuvveti altında duruyor, her arzusuna râm oluyor.
Sayfa 340 - Zehra YayıncılıkKitabı okuyor
Kaçınılmaz son
Riose'un sesi öfkeden titriyordu. "Yani Seldon'ın şu zanaatı benim Vakıf a saldıracağım ve falanca savaşı filanca nedenden dolayı kaybedeceğim kehanetinde mi bulunuyor? Benim önceden belirlenmiş bir felaket rotasını takip eden akılsız bir robot olduğumu mu söylüyorsunuz?" "Hayır," diye sertçe yanıt verdi yaşlı asil. "Bilimin kişisel eylemlerle bir ilgisinin olmadığını belirttim. Öngörülen şey çok daha muazzam olan arka plandır." "Demek ki, Tarihsel Gereklilik Tanrıçası'nın amansız pençesinde kısılıp kalmış haldeyiz." "Psikotarihsel Gereklilik'in," diye düzeltti Barr tatlı tatlı. "Peki, ya ben özgür irademi kullanırsam? Ya gelecek yıl saldırmaya karar verirsem ya da hiç saldırmazsam? Bu tanrıça ne kadar esnektir? Ne kadar marifetlidir?" Barr omuz silkti. "İster şimdi saldırın, ister hiç; ister tek gemiyle saldırın, ister İmparatorluk'un tüm gücüyle; ister açıkça savaş ilan edin, ister kalleşçe vurun. Özgür iradenizi sonuna kadar işletip dilediğinizi yapın. Yine de kaybedeceksiniz." "Bir ölünün laneti yüzünden mi?" "İnsan davranışlarının durdurulamayan, saptırılamayan ya da ertelenemeyen matematiğinin laneti yüzünden." İki adam bir kördüğüm içinde baktılar birbirlerine, ta ki general çekilinceye kadar. "Bu meydan okumayı kabul ediyorum,” dedi basitçe. "Ölü bir lanete karşı canlı bir irade."
Barr ve Riose Vakıf'ın kazanmasının Kaçınılmazlığını tartışırkenKitabı okudu
...neyin var benim sevgilim derdim ona ellerin buz gibi rengin birdenbire soldu unut bütün bunları insanlarla gerçekleştirmek istediğin bütün hayallerini bana söyle bütün bunları seni dinlemek istiyorum o kadar çok yarım kalmış yaşantı birikti ki canım Günseli onların hepsini anlatsam kaldığım yerden yaşamağa kalksam benden kaçarsın hayır
"Hayır, kul Nakata, hayır, burada ağırladığınız şair ve bilgelerin şu salonun tavanında asılı kalmış seslerini duyabiliyor olsaydınız 'gören bir adama', yalnızca 'hakikati gören bir adama' derdiniz. Çünkü hakikat cevheri ancak hakikat aynasına yansır. Hayıflanmam odur ki, keşke bana hesap soran bir muhafız değil, benimle
1.355 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.