Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çok yazmaktan, sağ elimde on yedi yıldan beri "yazar krampı" denilen bir hastalık vardır. Başka her işi kolaylıkla yapan sağ elim, yazı yazarken, bir iç dirençle karşı koyar. Onun için daktiloda yazmayı yeğlerim. Sandalyenin üstünde bağdaş kurup yazdığım, belki okurlara ilginç gelebilir. Çocukluğumda, yoksul evimizde hep bağdaş kurarak oturduğum için, bu alışkanlık o zamandan kalmadır. Bağdaş kurmada, boyumun kısalığının da etkisi var sanırım. Sandalyede otururken, ayağım yere rahat dayanamadığı için, sağ ayağımı altıma alır, öyle otururum. Eh, yine de oldukça acaip sayılabilir.
Nasıl Yazıyormuşum?Kitabı okudu
Alman edebiyatı da, 1830 olaylarından sonra Avrupa'yı hoşnutsuzluğa kışkırtan siyasal çoşkunluğun etkisi altında kalıyordu. Çağın hemen tüm yazarları, iyi sindirilmemiş bir anayasacılık ya da daha da kötü sindirilmiş bir cumhuriyetçilik vaaz ediyorlardı. İkinci derecedeki bazı edebiyatçılarda, yazınsal yapıtlarının kötülüğünü, ilgi çekecekleri kuşkusuz siyasal anıştırmalarla kapama gitgide bir alışkanlık oluyordu.
Reklam
En küçük bir kendine acıma, sızlanma belirtisine duyduğu tiksintiye bağlı, eski bir alışkanlık bu: Herhangi bir talihsizlikle karşılaşınca şaka yapmak, işi maskaralıa vurmak. Bunusa yaşanan talihsizliği hem küçültmek hem de artırmak gibi paradoksal -ve bence hesaplı kitaplı- bir etkisi oluyor.
Sayfa 289 - Everest (3. Baskı)Kitabı okudu
"Kapitalizmin mi, yoksa sosyalizmin mi kazanacağını bütün bir tarihsel çağı alacak, uzun ve dolambaçlı bir mücadelenin sonucu tayin edecektir." Mao'nun bu önemli önerisini Marks'da, özellikle Lenin'de görmekteyiz. Marks, Gotha Programının Eleştirisi'nde kapitalizmden sınıfsız topluma geçişin ancak proletarya diktatoryası altında
Çok yazmaktan , sağ elimde onyedi yıldan beri '' yazar krampı '' denilen bir hastalık vardır. Başka her işi kolaylıkla yapan sağ elim , yazı yazarken , bir iç dirençle karşı koyar. Onun için daktiloda yazmayı yeğlerim. Sandalyenin üstünde bağdaş kurup yazdığım , belki okurlara ilginç gelebilir. Çocukluğumda , yoksul evimizde hep bağdaş kurarak oturduğum için , bu alışkanlık o zamanlardan kalmadır. Bağdaş kurmada , boyumun kısalığının da etkisi var sanırım. Sandalyede otururken , ayağım yere rahat dayanamadığı için , sağ ayağımı altıma alır , öyle otururum. Eh yine de oldukça acaip sayılabilir.
Davranışlarımızın üstünde alışkanlıklarımızın etkisi olduğu gibi, düşünce tarzımızın üstünde de zihinsel alışkanlıklarımızın, önkabullerimizin etkisi vardır. Önkabulümüzün vahye ya da vahiy dışı verilere dayanmasına göre düşüncemiz biçim alır. Davranışımız yinelendikçe alışkanlık haline dönüşür.
Sayfa 81
Reklam
Psikolog Philip Zimbardo tüm ömrünü uydumculuk ve itaat konularını tüzel dünyadan Nazi Almanyası ve Irak'taki Ebu Gureyb hapishanesine kadar çeşitli durumları araştırmaya adamış ve aralarında gönüllülerden gardiyan veya mahkûm rollerini oynamalarının istendiği ve gardiyan rolünü üstlenenlerin gittikçe sadistleştiğinin görüldüğü ünlü 1971 Stanford Üniversitesi hapishane deneyinin de bulunduğu birçok deney gerçekleştirmiştir. Zimbardo, grup etkisi altında kalmaya karşı kopuş (kuşkuculuk ve eleştirel düşüncenin kullanılması), tevazu (kişisel sınırlılıkları ve hataları kabule yanaşma), dikkatlilik (alışkanlık edinilmiş dikkatsizliği uyanıklık alışkanlığına dönüştürme), özerklik (gruplar içinde bağımsızlığın korunması) ve hepsinin üzerinde, sorumluluğun bir araya gelişiyle karşı konulabildiği sonucuna varmıştır: "Daima kişisel sorumluluk hissini korumak ve eylemlerimizden sorumlu tutulmaya açık olmak suretiyle istenmeyen toplumsal etkilere karşı daha dirençli hale geliyoruz.
Dolayısıyla alışkanlık insanın yaşamının büyük klavuzudur. Deneyimlerimizi bize yararlı kılan ve gelecekte de olayların geçmiştekine benzer şekilde cereyan etmesine yol açan bu ilkedir.Alışkanlığımızın etkisi olmasa belleğimiz ve duyularımızla doğrudan ulaşabildiklerimizin ötesinde olgusal durumlar hakkında tek kelime bilgi sahibi olamazdık.Araçları amaçlara uydurmayı ya da bir sonuç üretirken doğal güçlerimizden yararlanmayı asla bilemezdik.
Sayfa 44 - iş bankası yayınlarıKitabı okudu
Kadın, kısa bir süre sonra, cinsel çekiminin son derece zayıf bir silâh olduğunu öğrenir; alışkanlık sonucu bu silâhın etkisi azalmaktadır; ve ne yazık ki, yeryüzünde arzulanacak daha başka kadınlar vardır! Ama kadın, buna rağmen çekici olmaya, hoşa gitmeye çalışır: çoğu kez, gururunun kendisini itelediği soğuklukla, göstereceği ateşliliğin kocasını kendisine daha sıkı bağlayacağı düşüncesi arasında bocalar durur. Ayrıca, alışkanlıkların gücüne, erkeğin hoş bir yuvada bulduğu çekiciliğe, iyi yemeklere düşkünlüğüne, çocuklarına duyduğu sevgiye güvenir; konuklan ağırlayışıyla, giyinişiyle, verdiği öğütlerle, üzerindeki etkisiyle kocasına "onur kazandırmaya" çalışır; elinden geldiğince, gerek toplumsal ilişkilerinde, gerek işinde vazgeçilmez bir yardımcı olmak ister. Ama koskoca bir gelenek, özellikle, "bir erkeğin nasıl tavlanacağını" öğretmektedir kadınlara; zayıf yanlarını bulup ortaya çıkarmak, pohpohlamak, övgüyle küçümsemeyi birarada götürmek, uysallıkla direnmeyi, uyanıklıkla hoşgörüyü dengeli tutmak gerekmektedir.
Sayfa 90 - Payel YayıneviKitabı okudu
... Kısa bir sessizlik. "Fazla geciktirme. Beni demir ciğere bağlamalarından önce görmek istiyorum seni." Gülüyor. En küçük bir kendine acıma, sızlanma belirtisine duyduğu tiksintiye bağlı, eski bir alışkanlık bu: Herhangi bir talihsizlikle karşılaşınca şaka yapmak, işi maskaralığa vurmak. Bununda yaşanan talihsizliği hem küçültmek hem de artırmak gibi paradoksal - ve bence hesaplı kitaplı - bir etkisi oluyor.
Reklam
Nasıl yazıyormuşum ?
Çok yazmaktan, sağ elimde on yedi yıldan beri "yazar krampı" denilen bir hastalık vardır. Başkaher işi kolaylıkla yapan sağ elim, yazı yazarken, bir iç dirençle karşı koyar. Onun için daktiloda yazmayı yeğlerim. Sandalyenin üstünde bağdaş kurup yazdığım, belki okurlara ilginç gelebilir. Çocukluğumda, yoksul evimizde hep bağdaş kurarak oturduğum için, bu alışkanlık o zamandan kalmadır. Bağdaş kurmada, boyumun kısalığının da etkisi var sanırım. Sandalyede otururken, ayağım yere rahat dayanamadığı için, sağ ayağımı altıma alır, öyle otururum. Eh, yine de oldukça acaip sayılabilir.
Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Alışkanlık etkisi
“Başkalarının ıstırabına vazife ve iş dolayısı ile alâka gösteren, meselâ, hâkim, polis, doktor gibi insanlar zamanla ve alışkanlıkla o kadar merhametsizleşiyorlar ki, isteseler bile, kendileri ile münasebette bulunan müşterilerine formel bir muameleden daha başka türlüsünü yapamazlar. Onların bu bakımdan, avluda koyunları ve danaları kesip de kanlarının aktığını fark etmeyen bir mujikten zerre kadar farkları yoktur.”
206 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.