İlk birkaç sayfada Doru'nun dramına üzüldüğümden bırakmak gelse de içimden, yüzleşmek istedim yine de Anadolu vefakar insanı kadar vefakar hayvanlarının çilesiyle..
Başlığından beklenmeyen bir şekilde, Anadolu kültürü, İslam ve tarikatlarla ilgili özet ve faydalı bir girişle başlıyor kitap. Kalanında, Atatürk ile ilgili açıklanması zor pekçok ilginç ayrıntıyı sunuyor.
Sahip olduğu kararlılık ve kararlarındaki şaşırtıcı derecedeki isabet oranı, ölümünden sonraki olayları dahi doğruluk payıyla öngörmesi insanı, yüce önder hakkında tekrar tekrar düşünmeye yöneltiyor.
Hiçbir konu hakkında boşuna söz sarf etmemiş olması, bugün halen anlaşılamayan çalışmalarında ve sözlerinde, geleceğimize ait pekçok ipucunun olacağını düşündürüyor.
ŞU ÇILGIN TÜRKLER...
Bir milletin romanını yazmak zor olmuş olsa gerek.
Bu, kütüphanelerimizin baş köşesinde durması gereken, Türklerin yeniden kurtuluşunun romanı.
Yirminci yüzyılda yeni bir Türk Destanı yaratarak bağımsız bir devlet kuran Türkler ' in romanı...
Kitaba başladığınız andan itibaren siz de bir şekilde bu romanın içerisinde yer
Yıllar önce hani aklımız kazı kazıyı vermişlerdi ya o tümceyi Hatırlayalım. "Taşı Toprağı Altın İstanbul un". İşte buydu belleğimize Yeşil Çam filimleri ile, günün medya organları ile mecmuaları ile yerleştirdikleri. Anadolu insanı çareyi, umudu hayata çıkan yolu o sihirli kentte bulacağına inandırılmıştı.
Anadolu nun en ücra köşelerinden başlayan yolculuk Haydarpaşa garın da biterdi. pılı pırtı, yatak yorgan sırtta ekmek kavgası peşine düşülmüştür İstanbul yollarına.
Orhan Kemal Edebiyatımızın devi, Türk hikayeciliğinin en usta kalemi işte bu devri ne güzel anlatıyor kitabın da,
Sadece bu romanla bir hikaye anlatmıyor, O devrin sosyal sıkıntılarını, Siyasi yaklaşımlarını, politik varyasyonlarını ( 6- 7 Eylül olayları misali), sosyal olgularını, devrin toplumsal algılamalarını mükemmel bir tahlil, gözlem gücüyle, tam bir Anadolu dili ile, nükteleri ile, duygusallığı ile anlatıyor Romanlaştırıyor.
Harikulade akıcılıkla kendine has yarattığı terim ve deyimlerle destekleyerek bir soluk da okunacak eser sunmuş bizlere...
Orhan kemalin her yapıtı gibi bu da mükemmel bir kitap....
Gurbet KuşlarıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20201,074 okunma
Anadolu insanı âlim değildir. İçinden istisnalar çıksa da genellikle ariftir, zekidir. Espriyi bilirler, aşkı bilirler, vatan sevgisini hiç unutmazlar. Toprakla haşır neşirdirler. Çiçeği görüyor, yaprağı görüyor, akan suyun yanı başında eğilip dizüstü su içiyor bu insanlar. Yani dünyanın bir nimet olduğunu biliyorlar. Büyük şehirlerimizde artan ekmekler çöpe gidiyor. Anadolu insanı yolda bir ekmek görse, üfler ya yer onu zayi olmasın diye, yada götürür ayakaltında bulunmayacak bir yere bırakır. Bark budur işte, Anadolu insanı ile büyük kentin insanları arasındaki... Anadolu insanı severse de güzel sever. Bu onuncu sevgilisi, yirminci sevgilisi diye anlatırlar şehirde. Yahu olur mu onuncu sevgili, sevgili bir tane olur. Dönder aktar sev. Bu nedir, bu kepazeliktir doğrudan doğruya, ama Anadolu insanı bunu yapmaz.
Sayfa 127 - Abdurrahim Karakoç ile yapılan söyleşidenKitabı okudu
Elif şafak doğu kültürünü batı kültürüne en çok yakınlaştıran ve birbirleriyle kaynaştıran nadide yazarlardan. Bunun yanında Anadolu insanının siyasi ,sosyal ve kültürel kimliğini en iyi yansıtan bir gönül insanı mütevazı, sakin ve alçak gönüllü..
Bu kitabında inanılmaz bir dil ziyafeti bir aşk bir maneviyat hissedeceksiniz.
Osmanlı İmparatorluğunun sonunu kesin olarak getiren Büyük harpde Cemal Paşa'nın emir subayı olan Falif Rıfkı Atay'ın anılarının yer aldığı eseri okurken Anadolu insanının can ve malıyla verdiği kahramanca mücadelenin sonuçsuz kalması insanı hüzne sevk ediyor. İttihat ve Terakkinin 3 kudretli adamının yaptığı hataların nelere mal olduğunu anlıyor, İmparatorluk topraklarında yaşanan açlık ve sefaleti birinci ağızdan dinliyorsunuz.
Kanal karekatı esnasında yaşanan zorluklar, çöllerde çekilen ızdıraplar, yitirilen Ahmetler ve tüm bunlara rağman kaybedilen topraklar. Ne hazin...
Bir arkadaşım mesaj attı sabah; Mehmed Niyazi vefat etmiş yazmış. Onun da sevdiği, okuduğu bir yazardı Mehmed Niyazi.
Ömrünün son demlerine dek evlenmemiş, kendini okumaya, yazmaya adamış bir adamdı. Çok üzüldüm; yaşı vardı, son yıllarında hastaydı. Tanışıp, sohbet etme imkanı bulduğum hatta birkaç kare fotoğraf çekindiğim biriydi. 2010
Ercan Kesal'ın ilk kitabı benim için. Doktor olarak doğduğu ve görev yaptığı coğrafyada yaşananları anlatmış. Anadolu insanı var satırlarında..Bir solukta okunuyor.
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,064 okunma
Yaşar Kemal'in okuduğum ilk kitabıydı. Böylece yazarın kaleminin ne kadar güçlü olduğunu öğrenmiş oldum.Kitabı okurken içine çekildim diyebilirim.
Kitapta Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik efsanelerinden bahsediliyor. İnsan Köroğlu'nda sevinirken, Karacaoğlan ve Alageyik'te hüzünleniyor.
Kitapta eskiden aşıklara ne kadar değer verildiği, onlara nasıl saygı duyulduğu anlatılıyor.
Alageyik efsanesinde insanın vazgeçemediği tutkuları ve alışkanlıkları yüzünden başına neler gelebileceği gözler önüne serilmiş.Kitapta da beni en çok etkileyen Alageyik efsanesi oldu.Son sayfada yazılan türkü insanı hüzünlendiriyor.
1974 basımı bir kitaptı benim okuduğum. Diyaloglar anadolu şivesiyle yazılmıştı, belki hala öyle basılıyordur bilmiyorum...
Köy hayatı ve karakterler öyle iyi anlatılmış ki ilk sayfada, o dünyanın içine giriyorsunuz. İlk kez Fakir Baykurt romanı okudum, üslup akıcı, konu sürükleyiciydi. Yaşar Kemal'in Teneke'sini hatırlattı bana.
Parası olanın herşeye gücünün yettiği, düzenbazlığın, fakirliğin, cahilliğin dibine vurmuş bir köy... Garadaş.
Şerefi için yaşayan, köye analık eden, fakirlikle kavrulmuş bir anadolu kadını... Irazca.
Ağanın yerini muhtar almış bu kitapta. Öttürüyor bütün köyü. Klasik bir konu ama bağlıyor insanı, içine çekiyor. Ben çok beğendim, tavsiye ederim.
Teşekkürler Cevizkabuğu ;)
"Ülkemizin önde gelen araştırmacı akademisyenlerinden yazar dostum Halit Kakınç, Struma olayı hakkında bugüne kadar karanlıkta kalmış birçok bilgiyi de içeren önemli bir eseri yayımlıyor.
Ben, Struma cinayetini bire bir yaşadım. 1941 yılında, 15 Aralık'ta Struma gemisi Sarayburnu açıklarına demir attı. Rıhtıma yanaşmasına izin verilmedi. Gece gündüz polis nezaretinde, 769 insan 72 gün boyunca deniz ortasında hapsedildi ve sonra katledildi.
Yazar Halit Kakınç'ın bu eserinin en sonunda, Anadolu Ajansı'nın 24 Şubat 1942 tarihli açıklamasını bulacaksınız. Vatandaşlarına saygısı sıfır olan ceberut ve despot devlet anlayışını yansıtan bu açıklama, aynı zamanda utanç verici bir yalanı da içeriyor: "Geminin tamiri hitam bulduğu halde..." diye başlıyor.
Aslında motor arızalı olarak, atölyede kalmıştı. Yani, Struma motorsuzdu. Motorsuz bir gemi, kaderine terk edilen 769 insanı taşıyan bir büyük yüzen tabuttu. Ve devletin Anadolu Ajansı, utanç verici bir şekilde, geminin tamirinin bittiğini iddia ediyor, yalan söylüyordu. Katillerin cinayetlerini örtmeye çalışıyordu.
Struma cinayetinin üzerinden 70 yıl geçti. Mensubu olduğum Türk toplumunun eleştirilecek birçok yönü var. Bence bunların başında, eskiden beri süregelen geçmişte kalmış sayısız günahlarıyla yüzleşememek ve huzura erememek var. Bu cesareti ıskalamak... Cesetleri arka arkaya, üst üste yığıp dolap kapılarını kilitlemek... İyi de, cesetler orada kokuşup duruyor. Koku etrafa yayılıyor, havayı zehirliyor. Şu dolapları artık açıp havalandırsak, günahlarımızla yüzleşsek, huzura ermeyi denesek daha iyi olmaz mı?"
-İshak Alaton-
StrumaHalit Kakınç · Destek Yayınları · 2012757 okunma