YouTube kitap kanalımda Posta Kutusundaki Mızıka kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/cZco9tl4rBs
Sevgili Dost,
BİM'deki reyonlarda nasıl da cesur duruyorsun öyle.
Maske takan insanların alışveriş telaşı arasında insana nasıl bir kalsiyum güveni veriyorsun öyle.
Bize diğer pastörize sütlerle arandaki terörize duygularını
Ahh Muazzez Akkaya hanımefendi ahh..Nasıl bir sevdadır bu yaşarken sonsuz olacak bir sevdaya düşmek..yaşarken ölmek..yaşarken kendini öteli görmek..Bir bakışın ölmem için yetecek diyebilmek..onu biraz daha görebilmek için karşı komşunun bahçesinde yok pahasına çalışabilmek..tatilini heba etmek..Olmayacağını, kazanamayacağını bildiğin bir savaşa
“İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık dediğimiz şey, bir kendini ayırmadan (tecrit etmeden) çok, kendine yönelme, kendini daha yakından inceleme yetisi olmalı.”
Bazı yazılar vardır. Okumaya başladığınız zaman kelimeler yavaşça kıpırdaşıp canlanmaya,
Fahrenheit 451 devlet sansürünün, totaliter rejimlerin dehşetini anlatan temel yapıtlardan biri sayılmasına rağmen, Ray Bradbury, romanı hakkında şöyle der:
"Romanım hep yanlış ya da eksik
Yokluğuna dair anlamsız duygular sarar bazen
Neyden umut beklediğimi düşündüğüm olur
Sessiz ve yorgun gecelerin sabahında, Sesinin tılsımları gelir aklıma Demire çivi çakarım o an...
İncelememe bir alıntı ile başlamak istiyorum.
“Kitap okuyorsun ve yapayalnız buluyorsun kendini”
Beni bu eserde en çok etkileyen alıntı olmuştu.
Kitap okurken hiç şikayetçi olmadığım bir durumdur.
Bazen anlamsız bir kalabalıktan ziyade bir kitabın içerisinde yalnızlaşmak daha anlamlı geliyor.
CEZAEVİ YAŞAM REHBERİ
.
Kitabın adını okuyunca belki " Ne gerek var? " dedin, belki " Allah kurtarsın! " ya da "böylesi bir okumaya zaman ayırmak anlamsız geldi. Fakat işin_kitabın iç yüzü hiç de öyle değil malesef.
Ne kadar duymuş, bilmiş olsak da, okurken bile zorlandığım, etkisinde kaldığım yerler oldu. Oradaki yaşam
Kaderi içinde barındıran boş, anlamsız saatler vardır. Bunlar hemencecik kaybolmak üzere gelen karanlık, kayıtsız bulutlar gibi yükselirler, ama gitmezler, inatla ve ısrarla orada dururlar.