Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Siz, zenginlik ve lütuf çağlarının çocukları, hiç savaş görmediniz" derdi annem. "Barışa alıştınız, ne kötü! Oysa hep tetikte kalmanız gerekirdi!"
Annem hep yenilenlerin yarışanlar olduğunu söylerdi. Eğer yenilmek istemiyorsan yarışmayacaksın derdi. Bu da demek oluyor ki, yenilmeyi göze alamayan boşuna kazanmanın hayalini kurmasın."
Reklam
Annem kork derdi durmadan. Durup dururken korkardım annemin kork deyişinden. Kork oğlum, çünkü insanlar akıllıdırlar.
Vernon Benjamin Mountcastle, 1918’de doğmuş ve hayatını nörobilim dalının gelişimine adayarak 2O15’te doksan altı yaşında ölmüş, alanında tanınmış bir Amerikalı bilim insanıdır. Birçok bilimsel ödülünün arasında Amerika Birleşik Devletleri’nin en prestijli bilimsel ödülü olan NAS Aıvard in the Neurosciences ödülünü 1998’de kazanmıştır. John Hopkins Üniversitesi’nde bir öğrencisi Vernon’a, “Amerika’da üç binin üzerinde nörobilim profesörü var, neden onlardan biri değil de siz aldınız bu ödülü?” diye sorduğunda, “Araştırmalarımı öncü buldukları için bu ödülü verdiler,” cevabını veriyor. “Sizin araştırmalarınız niçin öncü?” sorusuna da gülerek, “Annem nedeniyle!” diyor ve anlatıyor; “Okuldan döndüğümde arkadaşlarımın anneleri, ‘Öğretmenin anlattıklarını öğrendin mi?’ diye sorarken benim annem, ‘Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru sordun mu?’ derdi. Ben soru sormanın önemli olduğunu ve sürekli soru sormam gerektiğini annemden öğrendim.”
Hangi akla hizmet çizme görevi görmeyen bir çift şık çizme almıştım ki? Hayatta yaptığım bütün seçimlerden yavaş yavaş pişman olmaya başlıyordum. Annem hep, iki kilometreyi yürüyemeyeceğin ayakkabılarla evden çıkma, derdi.
Sayfa 16
Oturup kolejli oğlanları ve kızları seyretmeyi seviyorum. Etrafda dolaşıyolar ama çok zaman Donnerin fırınındakiler gibi ondan bundan konuşuyolar. Burt onların sanat poltika ve din hakında konuştunu söylüyo. Bunların ne oldunu bilmiyorum ama dinin tanrı demek oldunu biliyorum. Annem ondan hep bahsederdi ve onun dünyayı yapmak için nasıl uraştını anlatırdı. Tanrıyı hep sev ve ona hep dua et derdi. Nası dua edildini unuttum ama sanırım annem ben küçükken iyileşiyim ve hasta olmiyim diye bana çok dua ettirirdi. Nasıl hasta oldumuda hatırlamıyorum. Sanırım bunun benim akıllı olmamamla ilgisi vardı.
Koridor Yayıncılık
Reklam
Düğme iliği
Ben lisedeyken annem hep öyle söylerdi. İlk düğmeyi iyi iliklersen geri kalan düğmeler kendiliğinden kolayca iliklenir diye. İyi bir üniversiteye girmek, ilk düğmeyi iyi iliklemektir derdi. O yüzden okulu kazandığımda içim rahatlamıştı, bu şekilde yaşamaya devam edersem ikinci, üçüncü, dördüncü düğme de kolayca iliklenecekmiş gibi gelmişti. Öyle düşünmem sanrıdan ibaret miydi sence? Bana kalırsa bir yanılgı falan değildi. Ne kadar zeki olduğumu sen de bilmiyor musun? Senden daha zeki olduğumu kabul edersin herhalde, değil mi? Böylesine akıllıyken üstüne delicesine çabaladım ama yine de bu toplum beni kabul etmedi. Şimdi ben buna nasıl dayanacağım?
Annem sık sık, çamurun insan sağlığı için en iyi şey olduğunu söylerdi. Sadece ekinleri büyütmez, hastalıkları da tedavi eder, derdi. O zamandan beri, ne zaman bir yerim yaralansa, yaranın üstüne hemen bir parça çamur yapıştırırım. Annem haklıydı: Nice hastalıkları iyi eden çamur küçümsenmemeli.
Daha önce de yazmıştım size. Benim evlenme sebebim ai­ lemden bir kaçıştı. Evde beni anlayan, bana önem veren yok­tu. Azıcık konuşsam babam 'İlk gelene! (vereceğim)" derdi.Annem, "El âlem ne der," diye sürekli beni kısıtlıyordu. Sosyalhayatım hiç olmadı. Arkadaşlarım, mahalleden benimle aynı baskıları yaşayan kişilerdi. Ortak paydamız vardı.Çok baskıyla büyüdüm. Babam hiç dövmedi, ama bir bakışıyla sinerdik. İki abim var. Küçük abim beni çok dö­ verdi. Velhasıl bu kadar etken birleşince ailemin beğendiğiadamla evlenmekte sakınca görmedim. İçimden diyordum,"Dört kişinin işini yapacağıma bir kişinin işini yapmak da­ ha kolay olur." Evliliğin ne olduğundan haberim bile yoktu.Annemden gördüğüm kadarıyla evlilik yemek yapmak, te­mizlik yapmak, bulaşık yıkamak ve pazara gitmekti. Bazen kabul günleri olur, misafir ağırlanır, binlerine gidilirdi. Kadın toplantılarında kocalar çekiştirilir, sürekli hayattan şikâyet edilirdi. Bence evlilik buydu. "Yaparım ne var?" dedim. Evişi zaten benim görevimdi. Evlilikte zorlanmam diye düşü­nüyordum.
- Ne biçim gelininiz var sizin? Eşikten ayağını atar atmaz demediğini bırakmıyor insana! Ne arlanmak var, ne saygı! Evet, bizim gelin öyledir, derdi annem, doğruyu insanların yüzüne karşı söylemeyi sever. Böylesi dedi­kodu yapmaktan, dolaylı ve iğneli sözler söylemekten iyidir. Sizinkiler erdemli görünüp saman altından su yürütürler. Kokmuş yumurtalar da hep böylelerinden çıkar. Dıştan bakınca bembeyaz, ama içi burnunuzun direğini kırar!
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.