Gülüyoruz. Oysa ölümümüz başından beri tasarlanmış.
Gülüyoruz. Oysa çürüyüp kokuşmamız kaçınılmaz.
Gülüyoruz. Oysa çökmeden önce ayaktayız.
Bu akşam. Yarın değil öbür gün.
Dokuz bin yıl sonra. Daima.
Oysa insanlar nasıllardır, biliyor musun? Duyguları için de bir ev inşa etme ihtiyacı duyarlar. Duygularına kendi içlerinde, yüreklerinde sahip olmak yetmez onlara: Onları dışarıda da görmek, onlara dokunmak ister ve bu yüzden onlar için de bir ev inşa ederler."
Bu zamana dek Tanrı inancımı içimde, kendi bildiğim şekilde taşımak bana yetmişti. Başkalarının inancına saygı duyduğum için de kiliseye girmek isteyen Bibi’ye daima engel olmuştum; gel gelelim yalnız onu sokmamakla kalmıyor, kendim de girmiyordum. Başkalarının inşa ettiği bir eve gidip diz çökmek yerine, duygumu, inancımı kendi içimde taşıyor ve diz çökmeden, ayakta durarak muhafaza etmeye çalışıyordum.
Richieri'de artık tefeci olarak bilinmek istemediğimi söylediğimi duyan karımın kahkahalarıyla yaralanan içimdeki yaşayan nokta, hiç şüphesiz Tanrı idi: İçimdeki Tanrı, yaralandığını hissetmiş ve yine içimdeki Tanrı, diğerlerinin Richieri’de beni tefeci olarak anmalarına artık tahammül edemez olmuştu.
"YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDAKİ YAŞAMI ÖLDÜRMEK İSTİYORUM
Ayakuçlarım soğuk, gece ayaz, kış mevsimi kendini yavaş yavaş gösteriyor, kurumuş dallardan belli... Tam da böyle bir akşamdan, herkese merhaba...
Ne yazacağımı bilememenin yanı sıra, başlığa takılıyor gözüm her seferinde. Başlık, ağır anlam yüklü olsa da akşam karanlığı çökmeden beliren
Kimseler bilmedi acını , herkes kendi surlarının ardına
Daha ilk karanlık çökmeden sığınıp , saklandı .
Diyor ki , yanıtı olmayan sorularda kaldın
Uzun , upuzun bir yolda yürüyen birinin
Dönüp de ardına baktığı o yerdesin şimdi
Diyor ki , geri dön ve ara o yollarda ayak izlerini ...
Çünkü bir ağaç köklerinin dolandığınca ağaçtır
Kıyısız bir deniz görmedim , düşüncelerin dışında
Bir anıdan yola çık istersen , bir sözden , bir gülüşten
Çünkü bir insan sorularıyla insandır ve onlara bulduğu
yanıtlarıyla .
Nietzche bir keresinde bir inek ile insan arasındaki en büyük farkın ineğin nasıl var olacağını, geleceğin korkularını ve geçmişin yükünü taşımadan, içinde bulunduğu mutlu anda herhangi bir kaygı -yani korku- duymaksızın nasıl yaşayacağını bilmesi olduğunu yazmıştır. Ama biz talihsiz insanlar geçmiş ve geleceğin o kadar etkisi altındayızdır ki, şu anda kısaca geziniriz. Çocukluğumuzun altın günlerini neden hep özlemle anarız, biliyor musunuz? Nietzche bunun nedenini, o günlerin kaygısız günler, en küçük bir kaygının olmadığı günler, ağır, acı veren anılarla, geçmişin çöpleriyle yere çökmeden önceki günler olmasına bağlar.