Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Halbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsurdur. Saadetini refahını, ehemmiyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lakayt ve sakin görmeye alışmışızdır. Toprağın sarsılması ise işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeye benzeyen vahim bir hali vardır.”
Sayfa 90 - Erzurumlu TahsinKitabı okuyor
RİNAT Düşmana karşı ya cepheden bir saldırı başlatırsınız ya da dolambaçlı yoldan arkasına sarkarsınız. Savunma Bakanlığının Özel istihbarat Alayının binalarının bulunduğu yer elbette benim gibi sivillerin içinde gezip dolaşabilecekleri bir yer değil. Ne var ki kimi zaman bunun yapılması gerekiyor. Beni buraya alayın subaylarından biri, Rinat
Reklam
VAHŞİ ZENCİ DELİKANLININ MANTIĞI:
''- Ben, dedi, yok senin namus ayak altında. Ben sever senin kadın. O çok iyi kadın. Ben sana yapar hizmet, ona yapar hizmet. Sen başka kadınlarla beraber, senin hanım namus var.. Senin hanım başka erkeklerle beraber, neden senin namus yok.? Ben anlamadı.. Ve hakikaten zencinin kafası, neden dolayı Selim Bey'in metresleri varken, Feriha Hanım'ın namusuna halel getirmediğini, fakat Feriha Hanım bir âşık sahibi olunca Selim Bey'in namusunu ayaklar altına almış olduğunu bir türlü anlamadı gitti. Mantık meselesi bu.. Ri-Ri-Ku'nun mantığı böyle acayip bir vahşi mantığıydı işte.. * (Ben/Yeni Gün Gazetesi, 15.6.1931)
Sayfa 154Kitabı okudu
İşte böyle bir serseri bir gece Gülhane Parkı'nda kalır. Bekçiler güneşin batmasıyla beraber düdüklerini öttürmüş, herkese dışarı çıkarmışlar, o unutulmuştur. Hintkirazının altında uyuyan serseriyi kimsecikler fark etmemiştir. Uyanır ki tepesinin üstünde aysız, yıldızlı bir gece... Uyku tutmaz. Ağaçlardan ürker, kedilerden ürker, kuşlar ondan, o kuşlardan ürker. İçine evler, çorbalar, aileler yapışır yapışır koparılır. Sessiz ayaklarının altında çıtır çıtır çatırdayan yollarda yalnızlığını gezdirir durur.
KIRMIZI GÜRGENLER O sabah Sherlock Holmes Daily Telegraph’ın küçük ilânlarını okuduktan sonra: —Sanat sanat içindir prensibini kabul etmiş olanlar, basit, önemsiz şeylerden zevk alırlar dedi. Bu hakikati kavradığınıza şüphem yok Watson. Benim büyük rol oynadığım heyecanlı davaları bir tarafa bırakıp, basit ve ehemmiyetsiz sayılacak hadiseleri
RİNAT Düşmana karşı ya cepheden bir saldırı başlatırsınız ya da dolambaçlı yoldan arkasına sarkarsınız. Savunma Bakanlığının Özel istihbarat Alayının binalarının bulunduğu yer elbette benim gibi sivillerin içinde gezip dolaşabilecekleri bir yer değil. Ne var ki kimi zaman bunun yapılması gerekiyor. Beni buraya alayın subaylarından biri, Rinat
Reklam
Hahahahahah, tehlikeli bu osuruklar
"Onların inancı bu. Liderlerimiz istisnasız, bu kil gezegen üzerindeki hayatımızın bir deney olduğuna inanıyor. Sanki sonsuzluğa giriş sınavı. Onların asıl ilgi duydukları, öbür hayat. Tanrı'yla karşılıklı oturup hikâyeler anlatacakları, Cennet Oteli'nin lobisinde keyif çatacakları bir hayat. İşte bu yüzden o kadar tehlikeli bu osuruklar. Dürüstlük taslayan kasıntı tipler bunlar. Bir düğmeye basıp dünyayı ateşe verseler, dünyanın kaderi böyleymiş derler. Dünya bunu hak etti, derler. Yok günahtı, yok ahlaksızlıktı... bu yüzden oldu, derler. Çoğu da için için ister bunu. İçimizde bizim gibi doğaya uyum sağlamış, rahat olanları tavada kızartmak, sonra da kendi ödüllerini tahsil etmek için. İnsanların böyle korkması boşuna değil. Çoğu göstermiyor ama korkuyorlar. ..."
Sayfa 334 - Ayrıntı Yayınları, 40. basım
Halbuki Martin hayatın baskı ve gerilimini, heyecan ve alınterini, şiddetli isyanını hissediyordu; asıl yazılması gereken buydu işte! Umacak hiçbir şey kalmamışken bile umudunu yitirmeyenleri; çılgın aşıkları; baskı ve gerilim altında, her türlü dehşet ve facia arasında mücadelesini sürdürenleri; gayretlerinin gücüyle hayatın kabuğunu çatlatan devleri yüceltmek istiyordu. Oysa dergilerde okuduğu hikayeler, Bay Butler gibi hasis paragözlerle sıradan erkek ve kadınların basmakalıp küçük gönül ilişkilerini sanki özellikle yüceltiyor gibiydi. Yoksa dergilerin editörleri de sıradan insanlar olduğu için mi böyle acaba, diye sordu kendi kendine. Ya da hayattan mı korkuyorlardı bu yazarlar, editörler ve okurlar?
Kılıç tutan bilekler işte bir gün yorulur. Bilgi hiç yorulmaz. Geçmişimizi öğrenmek gerek. Geleceğimizi böyle sağlamak gerek.
Yaşanmış Hikayeler / Rumeysa
Siz hiç hastahâne köşelerinde bîçare bekleşen anne ve babaları gördünüz mü? Ya da hiç hastalıktan aylarca uykusuz kaldığınız oldu mu? Veya çocuğunuzu tedavi ettirmek için ayakkabılarınızı sattınız mı? Peki, bu acıları çeken çevremizdeki bir kardeşinize el uzattınız mı? Bir gün hastamız olmadan hastahâneye uğrayıp, daha önce hiç tanımadığınız
Sayfa 292 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
345 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.