Sanat bir ifadedir ; her devir her medeniyet başka türlü duyar ve pek tabiî olarak başka türlü ifade eder .. Bizim alaturka dediğimiz şeklin bir tekamül seyri fevkalade incelmiş ve mükemmelleşmiş tarafları vardır ; o ruhu ve o medeniyeti bırakırken onun ifade şeklini muhafaza edecek deiliz lakin topyekün inkar da ancak barbarların kârıdır . Benim nefretim buralarda çalınan şeylere .. Bunlar alaturka deil alafranga deil her şeyden evvel müzik deil , otuz kırk seneden beri bu memlekette yarım sayfalık bile nitelikli beste yazılmamıştır . Buralarda çalınanlar bayağılığın , ademi iktidarın ifadesidir .. '
Yaşasın hayatın her alanına yayılmış arabesk kültür…(!)
Bence insan mutsuzken arabesk müzik dinlememeli, yani kendini acı ve hüzün odaklı ağlak arabesk şarkıların merhametine bırakmamalı. Şahsen ben arabesk dinleyince kimyam bozuluyor, duygusal modum tavan yapıyor, yüreğime kabartma tozu dökülmüş gibi oluyor.
Reklam
Uzun diye geçmeyin bence, okumaya değer.
Belki de çok anlamsız görülebilecek şu soruyu Türkiyelilere ve özellikle Türkiye'yi yönetenlere sormak gerekli; Türkiye, Türkiye'deki insanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, gülünç resmi tezlerin dışında, Kürt dili, kültürü, edebiyatı, ulusal değerleri, sanatı ve müziğiyle ilgili ne biliyor? Neredeyse hiçbir şey. Bugün Türkiye'deki Kürt imajı,
Sayfa 93 - İthaki
Hars: Milli kültür. Ziya Gökalp için hars; milli değerler, norm, Dally, müzik, sanat, din, ahlak ve ekonomiden oluşmaktadır.
Sayfa 226Kitabı okudu
Müziğin Önemi
Şimdiye kadar keşfedilmiş hiçbir kültür müzikten yok­sun değildi. Müzik, insanlık için çizim ve resim yapmak kadar beşeri olan temel etkinliklerden biri olarak ortaya çıkar
Müzik matematiği, matematik bilimi , bilim de resim sanatını besler.Eşsiz bir şey yaratmanın tek yolu ,görünürde farklı şeyler arasında bağlantı kurmaktır.Sadece resme odaklanmak onun yok olmasına neden olacaktır.
Sayfa 37 - Leonardo da VinciKitabı okudu
Reklam
Müzik çok güçlüdür arkadaşlarım, bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler.
“Elbette, hiçbirimiz o "ötekiler"de seveceğimiz ya da öğrenmemiz gereken şeylerin hepsini öğrenemeyiz. O kadar çok halk, o kadar çok kültür, o kadar çok dil, o kadar çok resim, müzik, koreografi, tiyatro, zanaat, mutfak geleneği vb. var ki! Ama herkes, çocukluktan başlayarak ve yaşamı boyunca, kendisininkinden farklı bir kültüre, kişisel ilgi alanlarına göre özgürce seçtiği -bu şekilde zorunlu Ingiliz dilinden daha yoğun biçimde üstünde çalışacağı- bir dile merak salmaya teşvik edilirse, bütün dünyayı saracak sıkı bir kültürel doku çıkar ortaya, çekingen kimlikleri rahatlatır, tiksintileri dindirir, insanlık macerasının bir olduğu inancını yavaş yavaş güçlendirir ve bu yüzden de kurtarıcı bir hamleyi olanaklı kılar.”
Vatan
Vatan Mevlit’tir, Itri’nin tekbiridir, ezandır, minare ve kubbedir, sebildir. Vatan ilahidir, türküdür. Bir ucu Yemen’de bir ucu Estergon’dadır. Vatan Kur’an’dır, namazdır, cumadır, secdedir, duadır. Vatan sürülen topraktır, taze topraktan çıkan buğudur. Tıpkı fırından çıkan Vakfıkebir ekmeğinin buğusu gibidir. Vatan Diyarbakır karpuzu, otlu peynir, Pervari balı, Antep baklavası, Tatar böreği,Selanik gevregi, Arabaşı. Çerkez Tavuğu, Babukko’dur. Vatan kultür degildir, sadece dil sadece müzik, sadece halk oyunu sadece din, sadece bayrak, sadece sadaka taşı, sadece vergi, sadece milli gelir degildir. Vatan kişinin karninın doyduğu yerde olabilir gözyaşının aktığı yerde.
Orta sınıf kamu birleşik oyu ve popüler kültür 1920'lerin ortasında savaş öncesi iyimserliklerinin bir kısmını yeniden edinmiş görünüyorduysa da, bu iyileşme riskliydi. (...) Bu, yansımasını, dönemin 'yüksek sanat'ında - resim, heykel, müzik ve edebiyatta buluyordu. Savaştan önce bile kesintisiz ilerleme inancının rahatlığına meydan okuyan bir azınlık vardı. Dünyanın mekanikleşmesi çoktan iki yönlü görünüyordu: bir yanda misli görülmemiş bir güç ve dinamizm sergiliyor ve diğer yanda insanoğlunun kendi hayatını düzenlemesi nosyonunu paramparça ediyordu. Her türlü ilerleme nosyonunu sorgulayan ve akıldışına merkezi bir rol veren felsefi ve kültürel akımlar ortaya çıkmıştı. Bu eğilimler teorik fizikteki (1905'teki özel görelilik teorisi, 1915'teki genel görelilik teorisi ve 1920'lerin ortasındaki kuantum fiziğinin bir türü olan Heisenberg'in 'belirsizlik ilkesi' gibi) gelişmelerle de cesaretlendiriliyor ve o eski mekanik evren modelinin temelini aşındırıyordu. Aynı zamanda psikanalizin popülerliği, bir zamanlar Freud'un kendisi için de çok önemli olan, akla inancı yok ediyordu.
Sayfa 449Kitabı okudu
808 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.