Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SEVMEK !!!
“Sahip olmak” ve “olmak” açılarından bakınca, sevmenin de ikili bir anlamı olduğunu görüyoruz.”   “Sevgiye sahip olunabilir mi? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp, saklamanın mümkün olması gerekirdi. Ama gerçek odur ki, sevgi böyle bir şey değildir. Sevgi bir soyutlamadır. Belki garip bir varlık, belki de kimsenin
Anneye hem nefret duyar hem de sevgi besler. Çünkü hayatta olmasının, varlığının ve enerjisinin nedeni annesidir. Böylece anneyi hem sever hem nefret eder ve bu bir alışkanlığa dönüşür aynı kadını hem seversin hem de ondan nefret edersin başka seçeneğin yoktur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
“Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız! Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı... Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen bir davranışa dönüşmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz. Peki ya aşk, sevgi, ümit... Bunların da davranışa dönüşmemesi mi gerekir. Evet, dönüşmemeli! Çünkü hissettiğimiz anda sevmek ya da kızmak, kafatasımızın içinde bulunan ve şu ana kadar bilinen en gelişmiş şeye, beynimize hakarettir. Duyguları hormonlarımız yaratır. Hormonlarımızı beynimizle filtrelemediğimiz sürece kafasının içinde değerli evrenler taşıyan zavallı hayvanlarız.”
Sayfa 135Kitabı okudu
"Her şey başlar ve biter. Her şey gün gelir, canlılığını yitirir. Her resim gün gelir solar. Bütün aşk-ı beka resimleri solmuştu. Gün gelmiş, resimdeki herkes unutulmuştu. Gün gelmiş, resimdeki insanlar ölmüştü. Sevgililerin verdikleri sözler yerine gelmemiş, ayrılıklar sonsuz sevgi sözünün önünü kesmişti. Bu hayatta birlikte olan herkes bir gün mutlaka ayrılır. Resimlerde beraber olan insanlar şimdi ayrıydı. Ya başka şehirlerde ya da aynı şehrin farklı mahallelerinde birbirleriyle hiçbir bağları olmadan yaşıyorlardı. Kimileri yerin üstünde, kimileri altındaydı. Ayrılık rüzgârı esmiş, herkes bir yere savrulmuştu. İnsanlar insanlarca sevilmiş, takdir edilmiş, beğenilmişti. Aralarında sevgi bağları kurulmuştu. Ama gün gelmiş, insan sevgi beklediği nazarlardan nefret bulmuştu. Sevilerek yaşayan herkesin karşısına ölüm çıkmış, herkes kabrine yalnız girmişti. Tüm kabirler yalnızlık odalarıydı. Hiçbir dünyevi sevgi, insanın yalnızlığını gideremiyordu."
"Aşk, asla bulaşmak istemediğim bir şeydi. Sevgi, bağlılık gerektirirdi ve ben, bağlanmaktan nefret ederdim. Tutku, tehlikeli bir oyundu; bir anda aklını başından alabilir, sonrasında insana tahribat yaratabilirdi."
Sayfa 417 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Aşk tutkusu, gerçekte, ortaya çıkacak varlığa ve niteliklerine çevrilmiş olduğu ve temeli bu çevrilişte bulunduğu için, ayrı cinsten iki genç ve güzel insan arasında, eğilimleri, karakterleri ve düşünüş biçimlerinden ötürü içine cinsel sevginin karışmadığı bir dostluk bulunabilir. Hatta bu iki insan arasında, cinsel sevgi açısından belli bir tiksinti bile bulunabilir. Bunun nedenini, sözü geçen iki insanın ortaya koyacağı çocuğun, uyumlu olmayan fiziki ve manevi nitelikler taşıyabilmesi olasılığında; kısaca bu çocuğun özünün ve varlığının, türde dile gelen yaşama iradesinin amaçlarına uygun düşmemesinde aramak gerekir. Öte yandan, eğilim, yatkınlık ve düşünce biçiminin birbirinden farklı oluşundan doğan nefret duyguları ve hatta düşmanlık bağlantıları içinde bile, cinsel aşkın ortaya çıkabileceğini ve sürüp gidebileceğini görüyoruz. Bu durumda ortaya çıkan bir aşk duygusu, sözü geçen farkları görmeyişimize bile yol açabilir ve evlenmeyle sonuçlanırsa, her iki taraf için de bir cehennem hayatının başlamasımdam başka bir sonuç vermez .
Sayfa 37 - YKYKitabı okudu
Reklam
Beni sevdin mi canım? diyor Sitare. Yavuz diyecek bir söz bulamadan şaşkın şaşkın bakıyor. Hepimiz seni seviyoruz Sitare, diyorum Sevgi, diyor Sitare, şunu da bitirip kalkayım ben. (Bardağını işaret ediyor gözüyle.) Temiz ve umutlu olmalı sevgi, diyor, sana gelince canım. (Yüzünü kaldırıp bana bakıyor.) Beni avutmak için kendini zorlamana gerek
Sayfa 118 - İZ YAYINCILIKKitabı okudu
Aşk adına niçin onca cinayet işlenmektedir? Aşıklar ve sevilenler, karılar ve kocalar birbirlerini çok fazla sevdikleri için mi öldürmektedirler? Belki de aşkın kandırmacalarının aşkın kendisiyle pek ilgisi yoktur. Belki de bu insanın kendi iç mücadelelerinden kurtulmak için bir başkasının sevgisini zorlama girişimidir. Bu mücadelelerin nedeni de, insanın kendisini gerçekten sevme yetisine sahip olmamasıdır. İnsanın kendi doğasına olan tamamen ilksel sevginin dışarıdan gelen onaya bağlı olan narsistik sevgi tarafından bastırıldığı yerde kendi gerçek kendiliğini oluşturma cesareti bulma olanağı kalmaz. Bu nedenle kendimizi bir başkasında sevmeyi deneriz, bu başkası da böyle bir sevgiye "değer" bulduğumuz kişi olur. Böylece kendimizi ve ötekini yitirmiş oluruz. Bazen bu kendimizi öldürmeye kalkacak noktaya varır ve bunu da ötekini gerçekten öldürerek yaparız. Çünkü o sonuçta bizim bir zamanlar vazgeçtiğimiz, sonra ötekinde tekrar bulduğumuza inandığımız, ama sonra -gerçekle kendimize gelerek- tekrar yitirdiğimiz kendi kendiliğimizdir. O zaman bu ihanete uğramış kendiliğe yönelen nefret tekrar ağır basar ve bu nedenle "sevgi" yüzünden öldürürüz.
Sevgi saygıdır, tapmadır, onurdur, yukarıya doğru bakıştır. Pis yaraların sarıgısı değildir. Ama onlar bunu bilmez. Sevgiden en çok söz edenler, onu hiç hissetmeyenlerdir. Anlayış, acıma, nefret ve genel kayıtsızlığı karıştırıp bir çorba yapar,adına sevgi derler.İnsan bir kere sevmenin ne olduğunu sizin ve benim gibi hissettikten sonra, o katıksız ihtirası ve katıksız yükselmeyi yaşadıktan sonra, daha azına razı olmak imkansızdır.
Sayfa 523Kitabı okudu
674 öğeden 451 ile 460 arasındakiler gösteriliyor.