Bence dünyanın en güzel romanı budur... Evet, kabul ediyorum, tamamen kişisel bir görüş bu ancak ben öyle olduğuna inanıyorum. Bu görüşe ilk sahip olduğumda henüz bir üniversite öğrencisiydim ve kitap okuma maceramın başlarında sayılırdım. Lakin aradan uzun yıllar geçti, aralarında hatırı sayılır miktarda roman da olan binden fazla kitap okumuş
Yukarıdaki geçen ifadede ne demek istediğimi birazdan dile getireceğim. Fakat öncesinde kitabın kendisiyle ilgili iki üç kelam etmek isterim.
Kitap tamamen “Ahmet Ümit” üslubunda kitap olmuş. Diğer romanlarından farklı olarak şehir bu sefer İstanbul değil, Konya olarak seçilmiş. Yine her kitabında bildiğimiz Baş komiser Nevzat yok bu romanda.
Hepimiz Oblomov doğarız, ama bazılarımız öyle kalır...
Öncelikle kitabın elime ulaşmasını çok kısaca yazmak istiyorum. Daha önce alıntılarını gördükçe sipariş edeceklerime eklemiştim. Ve çok uzun zaman sonra Kitapyurdu yerine Kigea'dan istemeye karar verdim. Ancak Kigea'dan sipariş edeceklerimi hazırlarken, Anne Frank'in hatıra defteri'nin
Ekim ayında okuma grubumuzun kitaplarından ilki Tolstoy'un Aile Mutluluğu. Kitabı bugün birkaç açıdan değerlendireceğim. Uzun bir inceleme olacak gibi görünüyor. Ancak Tolstoy'u az da olsa anlamak adına bunu yapma gereği görüyorum. Okuma sabrını gösterenlere de teşekkür ederim şimdiden.
Öncelikle, Tolstoy ve Valeria'dan bahsetmekle başlayayım.
l
Yağmur dalgın bir efkâr giyinir Ekim’de.
Kumrular sokağı‘nda çekilmiş bir diş gibi kalırım;
çekilmiş bir diş gibi
Diyarbakır’dan...
Ağrırım,
bağırırım
aldırmaz!
“Beyaz Geceler” Dostoyevski’nin, 1948 yılında, henüz 27 yaşında iken, bir gazetede yayınlanmak üzere tasarlayarak kaleme aldığı, saf, sade, sıcacık ve fazlasıyla melodramatik bir uzun öyküsüdür.
Öykünün konusu, Dostoyevski’nin hayalperest diye tanımladığı ve kendisine bir isim vermeyi dahi fazla bulduğu 26 yaşındaki sefil bir adam ile 17
Siz bu incelemeyi okurken ben çok uzaklarda olacağım!
(Şaka şaka, kitabın son sayfaları berbere denk geldi, sıramı beklerken incelememi yazıyorum.)
"Sabıka kayıtlarına adı
Yaşarken hiç geçmemiş.
İyi hal kâğıdı bile
Alırmış isteseymiş.
İncelemeye kitabın giriş cümlesi ile başlayacağım. Son cümlesi ile de bitireceğim.
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."
Hayatta birçok an yaşıyoruz. Çoğunlukla da o anların kıymetini bilmiyoruz bu bir gerçek. Peki o "an" hayatta yaşadığınız en güzel anıysa ve bir daha karamsar bir şekilde devam edeceksek hayata..
Zaman