Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk ve Komünist Parti
Mustafa Kemal Paşa, hakkında bir şey bilmediği, belki adını bile ilk defa işittiği komünizme uluorta kapılacak insan değildi. Ankara'daki Rus elçiliği mensuplarının komünizm propagandası yaparak taraftar kazanmaları da gözünden kaçmıyordu. Bu sebeple kendisi bir Komünist partisi kurarak başına kendi adamlarını geçirmeğe ve bütün komünistleri bir araya toplayarak sıkı kontrol altında bulundurmağa karar verdi. Karar başarı ile tatbik edildi ve Moskova'dan gelen şiddetli propaganda önlendikten sonra da parti lağvolundu.
Sayfa 159Kitabı okudu
Birinci Büyük Millet Meclisi içinde veya devresinde, başlı­ca dört komünist partisi veya hareketi dikkati çeker. Bunların biri yarı gizli, diğer ikisi de açık ve resmi parti hareketleridir. Bu hareketlerin sıraya göre isimlerini verelim: 1 - Yeşil Ordu hareketi (yarı gizli) 2- Türk Komünist Partisi (gizli) 3- Halk iştirakiyun Partisi (açık) 4- Türkiye Komünist Partisi (açık ve resmi)
Reklam
Marksist sistem, kuramın özünde işçi sınıfının egemenliğini, bu sınıfın diktasında bir düzeni öngörür; başka sınıflara, toplum katmanlarına hak tanımaz. Marksist gelişme, değişme süreci sonunda sınıfların ortadan kalkacağını, devletin sona ereceğini ve komünist toplumun kurulacağını varsayar. Bu yönüyle sistem, kalkınma ve gelişme sonrasındaki komünist toplum aşamasında farklı düşünce ve inançların ortadan kalkacağını varsayarak değişik düşünce ve inançlar doğrultusunda kişilerin özgürce yönetime katılmalarını benimsemez. Düşüncelerin, inançların partileşmelerine olanak tanımaz. Gerçekten işçi sınıfının egemenliği, diktası varsayımına karşın uygulamada asıl yönlendirici yeni bir sınıf doğmuştur. Bu sınıf, parti örgütünde, bürokraside, orduda ve ekonomik işleyişteki görevleri nedeniyle ayrıcalıklara kavuşan üst yönetici kadrolardır.
"atatürk olmasaydı da demokrasi gelirdi"
" Demokrasi gelirdi" diyenler de var. Demokrasi ithal gelmez. İstanbul'da sendika kurulmuş, Komünist Partisi varmış, filmler varmış.. Bunlarla bir topluma demokrasi gelip yerleşmez. O ihtiyacı hissedip demokrasiyi kendin tesis etmelisin. Yirmi yaşındaki üniversiteli genç bazı filmleri görmek istiyorsa iyidir. Sansür orada çatlamıştır. Ama millette talep yoksa sen o filmi getirip göstersen ne olur, değil mi? Demokrasi mahalli tefekkürün kaynaması, mahalli mües­ eselerin gelişmesidir. Bu zannedildiği kadar kolay değildir. Demokratik çalışmanın mesaisi akşam saat beşte bitmez. Propaganda da akşam beşten sonra meyhanede başlamaz. Bu süreç uzun, sistematik ve son derece can sıkıcı bir faaliyettir. Demokrasi adına parti çalışması yapmak demek, birtakım kişilerin evden kaçmak için kullandığı bir şey de değildir.
Sayfa 109 - timaş yayınları
Amerikancı İslamcılık
1946'da ABD eksenine kayan Türkiye'de zamanla anti-komünizm adeta resmi ideoloji haline geldi. Din, komünizm zehrinin panzehri olarak görüldüğünden, 1947'den itibaren göz göre göre laiklik aşındırıldı. Demokrat Parti döneminde akılcı, bilimsel eğitim kurumları Köy Enstitüleri ve Halkevleri kapatıldı. Buna karşın imam-hatip okulları
Sayfa 119 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
_Devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta, milletin siyasi, sosyal, eğitim ve gelişme derecesidir. _Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya
Reklam
Türk milletine çağrı
Milletimiz Orta Asya’daki hayatının en eski yüzyıllarında atı ehlileştirmek suretiyle mesafeleri kısaltmayı bilmiş, böylelikle geniş bölgeleri kontrol etmek imkânını bularak büyük devlet kurmak başarısını sağlamıştır. Başka milletler ancak şehir devletleri kurabilirken, birçok şehirleri de içine alan bu devletler, Türklerde cihan hâkimiyeti ve
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Ali Fuad Paşa'nın verdiği bilgi şöyleydi: "Atatürk bizzat Refik Koraltan'a bir komünist parti kurdurmuş, hatta kardeşi Makbule Hanım'ı bile bu partiye kayıt ettirerek Rus komünist idaresi istekleri doğrultusunda hareket ediyor görünmüş, fakat hiçbir zaman bu idare şekline sempati duymamıştı."
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
MEHMET SADIK ARAN VE TAHSİN DEMİRAY Şu geçen aylarda, bizi ilgilendirmesi gereken iki kişi, aramızdan göçüp gitti: Azerbaycanlı Mehmet Sadık Aran ve Türkiyeli Tahsin Demiray, “Bizi ilgilendirmesi” demekten maksadım ikisinin de Türk milliyetçisi olması, bu yolda çalışıp uğraşmaları, yazılar yazmaları ve hizmet etmeleri bakımındandır. Ayrıca beni
Demokratlar kendilerini toplumlarını anlayan ve halk için en iyinin ne olduğunu bilen toplumsal mühendisler olarak görüyorlardı ki bu, Kemalist ‘Halk için, halka rağmen’ düsturuyla uyumluydux CHP’nin Türkiye’nin kuruluş yıllarında çok büyük bir hizmet gerçekleştirdiğini ama artık anakronizme düştüğünü, halkla ve ihtiyaçlarıyla temas hâlinde olmadığını düşünüyorlardı. Muhalefetteki CHP’nin, dolayısıyla artık resmî muhalefet rolünü oynayarak Türk ekonomisini ve toplumu Demokrat Parti tarafından dönüştürülürken seyretmesini istiyorlardı. Demokrat Parti’den daha fazla din özgürlüğü isteyerek ayrılan bir hizbin 1948’de kurduğu Millet Partisi’ne gelince, onlar da artık gereksizdi, çünkü DP dinî faaliyetleri serbestleştirecek, Türk halkının manevî ihtiyaçlarını karşılayacak yasalar çıkaracaktı. 16 Haziran 1950’de, iktidara geldikten yaklaşık bir ay sonra, ezanın yeniden Arapça okunmasını mümkün kılan bir yasa çıkardılar, çünkü ezan Haziran 1941’den beri Türkçe okunmaktaydı. Demokratlar ayrıca anyasa metninin dilini de Osmanlıca’ya yaklaştırarak Atatürk döneminin güncellenmiş Türkçe’sinden uzağa çektiler ve Türkiye’nin Osmanlı geçmişiyle yakınlaşmaya başladılar. Hâkim olmaya başlayan Soğuk Savaş ve anti-komünizm havasında, soldaki tüm partiler yasadışı ilân edildi, bunların önemli üyeleri ya hapsedildi ya da sürüldü. Komünist bir şair olan Nâzım Hikmet ülkeden kaçıp Sovyet blokunda yaşamak zorunda kalırken, solcu yazar Sabahattin Aki, CHP iktidarının son yıllarında devletin istihbarat birimlerinin içinde olduğu iddia edilen tertip sonucunda bir kaçakçı tarafından öldürüldü.
Sayfa 114 - PdfKitabı okudu
77 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.