Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam, evrimsel süreci reddeder.
Evrimi reddeden din mantığı, Yasin-82'de de şöyle ifadesini buluyor: "O'nun işi, bir şeyin olmasını istedi mi ona sadece 'ol' demektir, o da hemen oluverir" Oysa bilimsel yaklaşım, şeylerin oluşumunu birbirine karşı görece farklılıklar gosterse de belli nicel birikimler sürecine bağlı olarak açıklar. Yani şeyler bi anda ve doğaüstü bir gücün keyfiyetine göre değil, iç ve dış koşullarla belirlenen bir evrim sürecinde oluşur ve dönüşürler. Tanrı'nın 'ol' deyişiyle yoktan var olmadıkları gibi vardan da yok olamazlar. Kendi içlerinde sürekli bir hareketlilik gösterip belirli koşullara bağlı olarak nicel birikimler sonucu bir nitelikten diğer bir niteliğe dönüşürler. Dolayısıyla, "Allah'ın yarattığı değiştirilemez" ve Tanrı "istedi mi ona sadece 'ol' der, o hemen oluverir" cümlelerinde ifadesini bulan din mantığı, bilimsel mantığın tam karşıtıdır. Kaldı ki "kader"in mutlak inanç olduğu bir felsefede, bilimsellik ve bilim yönelimi de söz konusu olamaz.
Reklam
Şu dümdüz gerçeği çok azımız kabullenme yürekliliğini gösterecektir: o dönemde radikal aydını, her türlü cinayeti, tutuklu kamplarını, işkenceyi yani sonuca götürecek her yolu haklı bulan bir ahlâksız diye tanıtmak gerekiyordu.
Sayfa 81 - Can YayınlarıKitabı okudu
Çanakkale'de...
Bir aydır buradayım ve Çanakkale Boğazı'nı müttefiklerin çıkarma teşebbüsünde bulunan donanmalarına ve kuvvetlerine karşı müdafaa ediyorum. Bu ana kadar, sevgili Corinne, hep başarılı oldum ve aynı yerde kalırsam, kuvvetle ümit ediyorum ki daima başarılı olacağım. Burada benim ismimin duyulmamasına şaşırmamalı, çünkü ben, mühim bir muharebenin kahramanı olarak Mehmet Çavuş'a şeref kazandırmayı tercih ettim. Tabi şüphe etmezsiniz ki, muharebeyi idare eden sizin dostunuzdu ve savaş gecesi muharebelerin saflarında Mehmet Çavuş'u bulan da o idi.
Sayfa 211
Mustafa Kemal'in 30 mayıs 1915 tarihli madam corinne’e mektubundan,
“İki aydır buradayım ve Çanakkale Boğazı’nı, Müttefiklerin çıkarma girişimlerinde bulunan donanmalarına ve kuvvetlerine karşı savunuyorum. Bu ana kadar hep muvaffak oldum ve aynı yerde kaırsam, kuvvetle ümit ediyorum ki, daima da muvaffak olacağım. Burada benim ismimin duyulmamasına hayret etmemeli; çünkü ben, mühim bir muharebenin kahramanı olarak Mehmet Çavuş’a şeref kazandırmayı tercih ettim. Tabii şüphe etmezsiniz ki, muharebeyi idare eden sizin dostunuzdu ve savaş gecesi, muharebe edenlerin saflarında Mehmet Çavuş’u bulan da o idi!” Gerçekten de Seddülbahir’e çıkan düşman askerine karşı, 27’nci Piyade Alayı, 3’üncü tabur, 10’uncu bölük çavuşlarından Mustafa Oğlu Mehmet Çavuş’un ödüllendirilmesini Mustafa Kemal istemişti: “Mehmet Çavuş, tüfeğinin mekanizmasının işlememesi üzerine, taşla yanındakilere örnek olacak biçimde düşmana saldırmış, kendisi başından ve göğsünden yaralanmıştır. Madalyayla ödüllendirilmesini dilerim.”
gülân (mayıs) ayı
... hemşehrisi Prof. Dr. Suat Yıldırım anlattı Yasin Efendi'yle ilgili bir anısını da. 1960 ihtilâlinden hemen sonra, Ergani'de bir toplantı bir çeşit açık hava mitingi tertip edilmiş. Kasabalılar ilgi göstermemiş söz konusu toplantıya. O sırada okunan ezanla birlik evlerden, bahçelerden, kahvelerden namaz için camiye doğru hatırı sayılır bir insan akını olmuş. Bu manzarayı gören Yasin Efendi heyecanla elini masaya vurarak : "İşte gerçek ihtilal budur." deyivermiş gür bir sesle. Toplumsal kaygıları olan bir kasaba aydını. Bu güzel başlangıçtan sonra, Erganililerden şu beklenir artık. İlçede Sezai Karakoç adına bir dernek, vakıf her neyse bir sivil toplum örgütü kurulmalı ve bu büyük şair, düşünce adamı, her yıl doğduğu ay olan gülân (mayıs) ayında yâd edilmeli, eserleri, düşünceleri, şiirleri bilhassa gençlere duyurulmalı, anlatılmalı. Ergani'den yükselen bu ses, dalga dalga bütün memleket sathını tutacaktır bir gün.
Sayfa 120
Reklam
-Öyle Günler Gördüm Ki...- syf. 61-62
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu, Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp, Hayaller alev alev beynimi yakar oldu. Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu. Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı, Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı. Öyle günler gördum ki,
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Görmeyen gözlerimin, duymayan kulağımın, hissizleşmiş ruhumun uyandırıcısı. Gözün aydın olsun. Yıktın tüm duvarları, kaldırdın siyah duvağı... Şimdi görüyor musun beni? Gerçek beni? Şu dünyanın pisliğiyle on sekizinde tanışan genç kızı hani? Daha on beşinde ilk aşkını, sığınağını, hayat pınarını kaybetmiş, 'Baba' kelimesi hayatından silinmiş sübyanı... Omuzları bir göçmen yükü taşırken, elleri nasır bağlamış, dudakları gülümsemelerinin cezası olarak mühür yemiş, yirmi bir yaşamış Günnur'u değil! O gülen, yaşamayı seven, hisseden genç kızı görüyor musun? Gidince, siyah duvağıma bir kat daha atacaksın o yüzden iyi bak. Senden sonra o duvak bir daha kalkmaya mecal bulamayacak. Sen gülümse, olur mu azizim? Benim gülüşlerim keder getirdi. Senin kahkahalarının, içime getirdiği huzuru getiremediği gibi... Sen gülümse ki, benim gibi tüm kalbi taş kesmiş azizelerin huzur bulsun. Gülücüklerin nefsimi beslese de, sözlerin Allah'ın lütfu. Gözlerin, O'nun varlığının ispatı. Kimin cenneti olacaksın, Allah'ın mükafatı?
Sayfa 51 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Gidip beş para etmez bir adamı bulan kadın her şeye müstahaktır.
Bilirim seni yakan dünyasın Evliyaları alan dünyasın Sevdiğim aldın beni ağlattın Dönüp yüzüme Gülen dünyasın..!!
Reklam
Dünya
"Bilirim seni yalan dünyasın, Evliyaları alan dünyasın. Kaçan kurtulmaz senin elinden, Demir kafesler kıran dünyasın. Sevdiğim aldın beni ağlattın, Dönüp yüzüme gülen dünyasın." Yunus Emre
Sayfa 118 - Alfa
Gözleri gülen bir kızı var, Mutlu bir kadın olsun ,daha ne ister ki?
Kendini yurttaşın haklarıyla değil, onlara dayatılacak yargılarla bağlayan bir siyaset ve "bilim" anlayışı, sadece Nazi Almanyası' nı değil, örneğin 1978 Maraş' ında evlerini faşist milislerin saldırısı için kırmızı çarpıyla işaretlenmiş bulan insanların acılarını da anımsatır bu topraklarda.
Günaydın.... Maviye Aşık olanlar
Masumluğumu yitirdim yalanlarınızda, Çocukluğumu, gençliğimi, Sevgimi, sevdamı. Ördüğünüz duvarlar altında kaldı umutlarım. Dikenli telleriniz kanattı yaralarımı, Ne acılar besledim karanlıklarda, Ne hüzünler biriktirdim. Gözyaşlarıma nişan aldınız köşe başlarında, Kuşun uçması bile zorunuza gitti Ağacın filizine, Şiirlere, türkülere... Gülen kadınlara kin beslediniz... Denizi maviyi karanlığa boyadınız... Özgürlük nedir hiç anlamadınız, Koca dünyayı dar ettiniz herkese. Oysa yeterdi o dünya hepimize Aydın KÖSE
Filistin Meselesi ve Sultan Abdülhamid'in Tahttan İndirilmesi
Hertzl, 1896 yılında Kudüste bir yerleşim merkezi kurmalarına müsaade edilmesi için Sultan Abdulhamid ile bir görüşmede bulundu. Sultan ona: "İmparatorluk, bu işe muvafakat etmeleri mümkün olmayan Osmanlıların mülküdür. Siz mallarınızı cebinizde saklayın." diye cevap verdi. Basel Kongresi'nden sonra siyonist çalışmalar hız
Sayfa 35 - Üç sayfalık yazının derlemesidir
385 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.