"Sen, zamanla yaralar iyileşir, duvarlar insanı saklar sanıyorsun, ama öyle değil, öyle değil. Bir şey insanın yüreğine yerleşince kimse onu yerinden sökemez!"
"Ne uzun yaşadım hiç yaşamaksızın!
Ne çok düşündüm hiç düşünmeksizin!
Durgun şiddetlerle, kıpırdamadan aşılmış serüvenlerle dolu dünyalar çöküyor üstüme.
Hiç sahip olmadıklarıma ve asla olmayacaklarıma doydum artık."
Saçmalıkların peşinde nasıl koştuğumu, bir daha ele geçmeyecek bir hayatı bunlar için nasıl harcadığımı düşündükçe korkunç bir ümitsizlik çöküyor içime.
Yaşarken başımızdan hiçbir şey geçmez. Dekorlar değişir, kişiler girer çıkar yalnız. Başlangıçlar da yoktur; günler anlamsız bir biçimde birbirine eklenir durur; sonu gelmez, tekdüze bir ekleniştir bu.
Yaşam benim için gittikçe daha da zorlaşıyordu; beden keyifsiz oldu mu, yürek de ölgünleşir. Bana öyle geliyordu ki, hiç öğrenmemiş olduğum, ama yine de çok iyi bildiğim bir şeyi, yani yaşamayı unutuyordum.