Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşına giriş zorunluluğunu değerlendirebilmek için, Birinci Dünya Savaşı öncesinde, dünya politikası içindeki yerini ve gücünü nesnel ve soğukkanlı bir şekilde anlamak gerekir. Şunu açıklıkla görmeliyiz ki, dünya politikası, Osmanlı Devleti dışındaki devletler arasında oluşuyordu ve Osmanlı'nın hiçbir ağırlığı yoktu. Hele, Balkan felaketinden sonra, Osmanlı, sadece paylaşılması diğer devletler arasında sorun olan bir konu idi; ama, paylaşma kavgalarında kimsenin Osmanlı'ya bir şey sorduğu yoktu. Osmanlı'nın siyasi gücü de, askeri gücü de yok sayılıyordu. Çıplak gerçek budur.
Sayfa 226Kitabı okudu
376 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ne diyecektim? Sahnenin dışı karışmıştı.
"Sahnenin Dışındakiler", 1950'de gazetede tefrika edilmiş ve kitap halinde ancak 1975 yılında, yazarının ölümünden on üç yıl sonra yayınlanabilmiş bir roman. Eser , Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sırasında anlatıcı Cemal'in çocukluk döneminde geçen "Mahalle ve Ev" kısmı ile Cemal'in Kurtuluş Savaşı döneminde
Sahnenin Dışındakiler
Sahnenin DışındakilerAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20192,762 okunma
Reklam
Kısaca; gönülleri çağdışı kalmaya razı olmayan garpperest aydınlarımız Yunan' dan fazla yunancı kesilirler, hocalarına parmak ısırtacak kadar yunancı. Ama, Balkan Savaşı kopmak üzereymiş, Avrupalı dostları hasta adamın mirasını bölüşmek için sabırsızlanıyorlarmış, onlara ne!
Sayfa 14 - İletişim Yayınları
On İki Ada
Simdi bazi bilgisiz kesimler diyor ki, ' Lozan'da On İki Ada'yi vermisiz.' On İki Ada Balkan Savasi nda zaten İtalyan isgali altindaydi. Lozan'da kimsenin oralari verdigi de yoktu. Nitekim kime ait olacagi İkinci Dunya Savasi nda belli oldu.
Sayfa 268 - KronikKitabı okudu
Hakikatte müthiş bir kuşatmadayız. Mektup, gazete, telgraf değil, kuş uçmuyor. Subaylar son derece ümitsiz. Meselenin bir Avrupa meselesi olduğuna ve Yanya'nın ya Arnavutluk'a yahut Yunan'a verileceğine azıcık coğrafya bilenlerin bile aklı erdikten sonra, bu kadar kan dökmekteki mana anlaşılamıyor.
Reklam
"Balkan Savaşı'nda teğmendim,Çanakkale' de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem."
On İki Ada
Türkiye’nin işgali girişimine karşı biz önce Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde bir Milli Mücadale gerçekleştirdik ve sonra bir Mudanya Mütarekesi yaptık. Bu mütarekeye göre Balkan sınırlarımızı aynen 1912-13 Uşi/Londra Anlaşmaları gibi kabul edildi. Şimdi bazı bilgisiz kesimler diyor ki, “Lozan’da On İki Ada’yı vermişiz.” On İki Ada Balkan Şavaşı’nda zaten İtalyan işgali altındaydı. Nitekim kime ait olacağı İkinci Dünya Savaşı sonunda belli oldu.
Sayfa 268Kitabı okudu
Yiğit Türkler
"Yiğit Türkler" adlı gelecekte geçen toplumsal-kurgu denemesinde; Osmanlı Türk Devleti sadece Balkan Savaşı 'nda kaybettiği Edime, Selanik ve Manastır'ı geri almakla kalmamış, genişleyerek bir Turan imparatorluğuna dönüşmüştür. Edime'nin adı "Koca Emel" , Selanik'in adı "Hür Yurt" , Manastır'ın adı ise "Kızıl Tepe" olarak değiştirilmiştir. Yeni kurulmuş olan "Altın Oba" isimli şehirde, "Yiğit Türkler" ve "Türk Gücü" gibi paramiliter gençlik kuruluşlarının katıldığı uluslararası yarışmalar ve harp oyunları düzenlenir. Bu uluslararası yarışmalar adeta "Türk Olimpiyatları" tarzında kurgulanmıştır. Bu yarışmalara özellikle Turan'ın çeşitli bölgelerinden takımlar katılır. Hikayenin esas kalıramanlarından "Oğuz" Türk Gücü'nün, "Günseli" ise Yiğit Türkler'in üyesidir. Yarışmalarda rakip olarak karşı karşıya gelen bu iki genç ileride evlenecektir. Gençler düşmandan alınacak "intikam" duygularıyla yetiştirilmiştir. Yıllar "Büyük Turan" a saldıran "Türklük ve İslamiyet düşmanları"na karşı "Türk oğluyum ben, evde durmaz giderim" diyerek savaşa giden Oğuz, büyük yararlıklar gösterdikten sonra şehit düşer. Yine savaşa katılmış olan Günseli de kalıramanca mücadele eder.
Sayfa 76 - İleri YayınlarıKitabı okudu
536 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem romanı. yine yazarımız yazmamış da kelimeleri dans ettirmiş bize de hayranlıkla izlemek düşmüş. Balkan Savaşı ile başlayıp I. Dünya Savaşı'na kadar uzanan bir öykü. milliyetçilik, Ermeni olayları, Rus devrimi gibi tarihi olaylara da değiniyor. aşk romanı
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127,3bin okunma
Reklam
Arnavutluk ve adına Arnavut denilen halk
Trakya ve Makedonya gibi, Arnavutluk da Avrupa Türkiye'sinin bir parçasıydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun en sadık ülkesiydi. Yarı bağımsızdı. Bu ülkenin halkı uzun bir süredir Avrupa Türkiye'sinin doğal savunucusuydu. İç ayaklanmaları o bastırırdı. Dış istilalar bu ülkede kırılırdı. Jöntürkler, Arnavut kurşunları altında can veren birkaç İttihatçı'nın öcünü almak için, bu derece sadık ve imparatorluğun varlığı için vazgeçilmez bir unsuru kendilerine amansız düşman ettiler. Arnavutluk'un bir kısmını harabeye çeviren tenkil harekatında ne siyasi basiret vardı ne de uzağı görürlük. Eğer Arnavut unsuru Osmanlı tahtına sadık kalmış olsaydı, bir Balkan birliği zor tasarlanır, bir Balkan İttifakı bu kadar kolay ve emin zaferleri zor kazanırdı. Jöntürklerin kendilerinden soğuttukları bu unsur, sandıkları kadar önemsiz değildi.
Nazım Paşa
... Eski hariciye nazırı şöyle diyor: Mütareke imzası için General Savof ve Danef'le görüşmek üzere Nazım Paşa ile birlikte Çatalca'ya gittiğimiz gün, Dondurucu bir soğuk vardı. Herkes en kalın kürkünü giymişti. Yalnız Nazım Paşa paltosuzdu. "- Nazım Paşa, dedim, palto giymemeniz çılgınlık." Yol üzerinde sıralanmış talihsiz askerlerimizi gösterdi bana ve dedi ki: "- Ya bunlar? Bakın bunların paltosu var mı? Halbuki bunlar çılgın değil..." Bütün Nazım Paşa, işte bu sözün içinde.
Amerikalı tarihçi Richard Hall’a Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusundaki gayrimüslim askerlerin orduya sadakatleri ne düzeydeydi, diye sordum, şu cevabı verdi: Richard Hall: Sadakat yoktu. Sadakatleri kesinlikle öteki tarafaydı. Bu tecrübe yaşandığı için, Birinci Dünya Savaşı sırasında gayrimüslim askerler cepheye sevk edilmeyecek, “amele taburları” olarak cephe gerisinde istihdam edileceklerdir. Genç nüfus cepheye gönderildiği için boş kalan tarlalarda görevlendirilen amele taburlarının çalışmasıyla arpa ve buğday üretimi 3.5 kat artacaktır.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı
13 Nisan 1876'da Müşir Abdülkerim Paşa Osmanlı Balkan Ordusu kumandanlığına tayin edilerek Şumnu'da karargâhını tesis etmişti. Kendisi ihtiyar olup beygire binmeye gayri muktedirdi...
Sayfa 16 - Deniz MatbaasıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.