Mevlânâ'ya" baş köşe neresidir?"diye sormuşlar: "Aşk adamı için baş köşe, sevgilinin kucağıdır" demiş.
Aralarında nikâh olmayan kız ve oğlanın hiç kimsenin gelemeyeceği bir ortamda baş başa kalmaları haramdır.
Reklam
Nâzım Hikmet'in Rus şiirinin özellikle Mayakovski'nin etkisinde kaldığı iddia edilir. Bu etkileri, yer yer örneklerle görmek mümkündür. Nâzım Hikmet, daha çok Rus fütüristlerinin biçim çalışmalarından yararlanır. Türkiye'den çıktıktan sonra yazdıklarında ise Batı şiirinin, özellikle Fransız şiirinin tatlarına yer yer kapıldığı anlaşılır. Yine de, onun şiirinde, Fransız şiirinde 1900 -1918 yılları arasında çıkan ve dünya şiirinin gelişmesinde en büyük değişimlerden, aşamalardan biri ol Yeni Espri’nin işıltılarını bulmak zordur. Necip Fazıl'ın, Fransız şiirinin etkisinde kaldığı iddia edilir. Özellikle Rimbaud, Baudelaire, Verlaine'den etkilendiği örneklerle gösterilmeye çalışılır. Kâbus şiirinde, 'Ve evlerde baş köşe / Batının pırtıkları / Görünmeyi görmeze / Eremez mantıkları' dese de kendisi de Batıya öykünmekten geri kalmaz. Hatta, 'Görünmeyi görmeze / Eremez mantıkları' sözlerinde bile Rimbaud izleri vardır. Nâzım Hikmet'in arkasında evrensel bir komünist blok vardır. Bu, onun hiçbir Türk şairine nasip olmayan şansıdır. Necip Fazıl, şöhretini kendisinden, kendi şiirinden, kendi sesinden başka hiç kimseye borçlu değildir. Nâzım Hikmet, düşünsel anlamda arkasına Simavne Kadısı Şeyh Bedrettin'i alır. Necip Fazıl, arkasına Yunus Emre'yi alır. Yunus Emre'nin Necip Fazıl şiiri üstüne olan etkinliğini kimse yadsımaz. Nâzım Hikmet'in dinleyeni ses açısından sarsan bir şiir dili vardır.
İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız: “Issız yerlerde kendin için bir alem ol.” (Tibullus) Erdem, der Antisthenes, kendi kendisiyle yetinir; ne kurallara başvurur, ne laflara, ne gösterişlere.
Baş köşe, bilginler için odanın tam karşısı, ârifler için köşesi, sufiler için kıyısıdır. Ama âşıkların mezhebinde baş köşe, sevgilinin yanıbaşıdır
Bir Süpürge Sopası Üzerine Düşünceler
"İnsan da baş aşağı duran bir varlık değil midir? Hayvanlarla paylaştığı daha aşağılık özellikleri daima kafasını işgal ederken, topukları yerine aklı yerlerde sürünür! Gene de insan, düştüğü onca hataya karşın, evreni düzeltmeye, yanlışları doğru kılmaya soyunur, acıları yeryüzünden silip yok edeceğini iddia eder; burnunu sokmadığı köşe bırakmaz; nerede gizli saklı kalmış bir yozlaşma varsa, herkes paylaşsın diye, onu tutar gün ışığına çıkarır; tertemiz yerlerde tozları ayağa kaldırır; temizliyormuş gibi yaptığı kirlere bulanır durur..."
Reklam
Bu dünyada anası babası hayatta olmayanlar var, bir de hayatta olup da yanında olmayanlar, yanında olup da umurunda olmayanlar var. Hepsi ayrı yara. Ama o son yokluk, çok büyük bir yokluktur insan hayatında, doldurulması kabil olmayan bir yokluk... Herkesin içine girmeye çekindiği metruk evleri düşün. Işığı yanmayan, hakkında efsaneler söylenmiş,
Sayfa 170 - Doğan kitap
BOSNA'DAN MEKTUP VAR
Bu, sana yazdığım kaçıncı mektup, kaçıncı gönül dilekçesi, bilemiyorum. Bildiğim tek şey, senden ve diğer dostlardan haber alamayışım. Oysa biliyorsun, biz bir zamanlar birbirimiz için yaşardık. Özlemler, hasretler büyüdü gönlümde. Dilimde yarım kalmış, kapkara bir ağıt var. "Gel gör beni" diyorum. Gelmiyorsun... Oysa vücudumu dikenler
“Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın.”
Sayfa 63
656 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.