Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öğretmen konuşuyor: "Değişim zamanı geldiğini hissettiğimiz zaman, yaşadığımız bütün başarısızlıklar, bozgunlar kendiliğinden bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçer. Sonra kuşkusuz, bizler yaşlandıkça zor zamanların payı ağır basmaya başlar. Ama aynı zamanda, kazandığı- mız deneyimler, bu başarısızlıkların üstesinden gelme ve bizi daha
Efendi söylemini hafife alarak, onu ivedilikle 'otoriter bir bastırma' olarak tanımlamanın anlamı yoktur: Efendinin hareketi, tüm sosyal bağı kuran harekettir. İdeolojinin kaynaştırıcı bağlayıcı gücünü yitirdiği karmaşık bir sosyal parçalanma durumu düşünelim: böyle bir durumda Efendi, durumu düzeltecek ve okunabilir kılacak yeni bir imleyen icat eden kişidir; tanımı gereği bu okunabilirliğe dayanan Bilgi ağını özenle işleyen üniversite söylemi Efendinin ilk hareketine bel bağlar. ...1920'lerde Almanya'daki Yahudi düşmanlığını düşünün: insanlar önlerini göremiyorlardı, hak etmedikleri askeri yenilgilere uğramış, ekonomik krizle tüm birikimleri eriyip yok olmuştu, siyasal başarısızlıklar ve ahlaki yozlaşmalarla boğuşuyorlardı. Ve Naziler tüm bunlar için tek bir neden ortaya attı -Yahudiler, Yahudi meselesi. Bunun altında Efendinin büyüsü yatar: ortaya atılan olumlu içerikte yeni hiçbir şey olmamasına rağmen Efendi söyleyeceklerini söylediği zaman 'hiçbir şey artık aynı değildir'...
Sayfa 712 - Günümüzde Tahakkümün Yapısı: Lacancı Bir Bakış, Slavoj ZizekKitabı okuyor
Reklam
Başarısızlıklar karakterini güçlendirir.
Başarısızlıklar da başarı kadar değerlidir.
Sayfa 178Kitabı okudu
Gelişim
Başarısızlıklar yalnızca büyümenin ve öğrenmenin önemi bir parçasıdır.
Sayfa 17 - HayatKitabı okuyor
beni en çok dehşete düşüren başkaları başarılı olunca kıskançlıktan köpüren ağızlarımızın başarısızlıklar karşısında derin bir oh çekmesi belki de insan olmanın en zor yanı birbirimizi kutlamayı becerebilmek
Sayfa 201 - Pegasus YayıneviKitabı okudu
Reklam
Lenin, 1918 Ocak ayında, "Alman devriminin yokluğunda yenilgiye mahkûmuz" demişti. Yenilgi, Lenin'in beklemediği bir yoldan geldi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmış Alman devrimci hareketinin yenilgisi yeterince kavranmadığı sürece, bunu takip eden Nazizmi anlamak mümkün değildir. 1930'larda Avrupa'yı kasıp kavurmuş olan Nazi barbarlığı, yenilgiye uğramış devrimin yıkıntıları arasından doğmuştur. Buchenwald ve Auschwitz'e giden yol, 1919 ve 1920 yıllarında Berlin ve Bremen'de, Saksonya ve Ruhr'da, Bavyera ve Thuringia'da, hakkında çok az şey bilinen çarpışmalarla başlamıştır. Nazilerin simgesi olan gamalı haç, modern tarihe, ilk kez, bu çatışmalar sırasında karşı-devrimci askerlerin giysilerindeki amblem olarak girmiştir. Kararlı bir partinin çekirdeğinin bile var olmaması talihsizliğinin 1919'daki yıkıcı yenilgilere ve 1920'deki Kapp darbesinden sonra doğan devrimci olanakları kavrayamama yetersizliğine nasıl yol açtığını ilk bölümlerde görmüştük. Bu başarısızlıklar parti içinde, önderliği 1921 Mart Çılgınlığı'na sürükleyen bir sabırsızlık yaratmıştı. Sonra da bu travmatik deneyim 1923'deki yenilginin zeminini hazırladı..
Başarmak, o duyguyu tatmak muhteşem bir his. Ama başarısızlıklar en iyi öğretmenlerdir, bize hem kendimizi hem de hayatı öğretirler.
“Güvenli yaşamak tehlikelidir.” (Irvin D.Yalom)
Gözbebeğimizin çapı algıladığı parlaklığın şiddetine bağlı olarak hızla değişir bu refleks göze gelen aşırı ışığı kısarak (enerjisini azaltarak) retinayı korumaya odaklıdır. Bazen iletişim kurduğumuz insanlarda kendimizi tanımanın acılarıyla baş edebilmek için kabullenemediğimiz özellikleri taşıyan herkesi ve her şeyi ötekileştiririz. Ruhsal bir reflekstir bu. Okyanusta bir damla olduğunu unutmadan kendi içinde bir yolculuğa çık, isteklerinin mahkumiyetinden kurtul, başkasıyla arandaki bütün farkları unut, acısını ve sevincini hisset... Sende varolan kişilik doğuştan gelir, ona tarafsız bir gözle bakmalısın, onda seni zorlayan çok şey var, onları aşmak için başarısızlıklar ve hezimetler, acılar ve türlü çileler çekmek zorundasın. Yalnız kendinle anlaşırsan mutluluğu yakalayabilirsin... Başka türlüsü güç... Her insanın ruhunda eşsiz, kusursuz bir ahenk vardır... Sanatçı diye bir şey yoktur, içinde ki sanatı keşfedebilen, özgün iradesiyle düşünüp, kendi görüşünü inşaa edebilen insan vardır... “Çok az insan gerçeğin hayal gücüne sahiptir” diyor Goethe. Hakikat bazen o kadar karmaşıktır ki, tasavvurumuzun sınırlarını zorlar... Jung'un gölge dediği bilinçdışımızın ürkütücü, tekinsiz katmanlarında cesaret isteyen bir yolculuk... Varolmanın biraz daha ötesi... O zaman müzik :) m.soundcloud.com/chicoirani/davi...
İnsan olarak büyümenin birincil yolu başarısızlıklar ve hatalardır..
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Hayat hikayemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek bir mevki sahibiyim, ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiçbir zaman örnek bir öğrenci olamadım, başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışırsam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. İstifa ettim mi seviniyorlardı... Bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle görüyordu beni, haklıydılar belki de.
832 syf.
·
Puan vermedi
Yazarın kendi ailesinden ilham alarak yazdığı Buddenbrooklar, Thomas Mann’ın yayımlanan ilk eseri. Nobel ödüllü Mann, bu eseri 25 yaşındayken yazmıştır. Buddenbrooklar, Kuzey Almanya’da nesillerdir tahıl ticareti ile uğraşan burjuva bir ailenin üç kuşak boyunca yaşadıklarını ve modern yaşama ayak uyduramayan saygın bir ailenin hazin çöküşünün öyküsüdür: Doğumlar, evlenmeler, boşanmalar, ölümler, başarılar ve başarısızlıklar... Buddenbrooklar’a Alman Edebiyatının Yaprak Dökümü demek yanlış olmaz. Kitapları incelediğimizde, her iki eserde de aile bağları yavaş yavaş kopuyor. Aile bireyleri her darbenin ardından bir yaprak gibi savruluyor. 1929'da Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Mann'ın bu dev yapıtı ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap listesinde ve modern edebiyatın klasikleri arasında yer alırken kitap bir de yönetmen Heinrich Breloer tarafından 2008 yılında filme uyarlanmıştır. Keyifli okumalar..
Buddenbrooklar
BuddenbrooklarThomas Mann · Can Yayınları · 20151,472 okunma
Kişinin yaşamında en önemli yeri, başarısızlıklar mı yoksa başarılar mı kaplar? Ben kişisel olarak başarısızlıkların, daha doğrusu başarısızlıkları aşma biçiminin daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Sayfa 34 - Promat Yayınları, 1995Kitabı okudu
* "Hayat hikâyemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek bir mevki sahibiyim, ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiçbir zaman örnek bir öğrenci olamadım, başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerede çalışırsam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. İstifa ettim mi seviniyorlardı... Bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle görüyordu beni, haklıydılar belki de."   Bugünkü İran'ın en büyük yazarı, ölümünden birkaç yıl önce böyle demişti. 9 Nisan 1951'de Paris'de canına kıyarken, çok dar bir tanıdıklar çevresinde biliniyor, beğeniliyordu. * Sâdık Hidâyet'in yakın dostlarından Bozorg Alevî bir "Sonsöz" yazmış. Yazarımızın hayatına ve eserine ışık tutması bakımından gerekli görülmüştür.
Sayfa 139 - YKY Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.