Çocukluğumdan beridir süregelen bir alışkanlıktır benim için günlük tutmak. Kimseye anlatamadıklarımı satırlar ile itiraf etmek ise artık bir nevi terapiye dönüştü. Defterimi açıp bir süre durdum. Ne kadar zamandır yazmıyorum diye. Sonra ne kadar da yorgunum kelimeleri başladı dökülmeye. Yazdıkça yaptıklarımın pişmanlıkları ve sevinçlerinden
İNSAN RUHU NE ANLAŞILMAZ BİR MUAMMA!
Bonjour, Reşat Nuri Güntekin beyciğim. Beni ''Acımak'' kitabından hatırlarsınız. Sizinle tanışma keyfine orada erişmiş idim. Şimdi ise Atatürk'ün okuduğu bilhassa en sevdiği kitap ile karşıma çıkıyorsunuz ve iddianızı daha ilk sayfalardan ileri sürüyorsunuz. Evet sayın Güntekin bu kitapla da beni müthiş
On yedi yaşında hayalleri ve umutları elinden alınan bir çocuktum. Mutsuzdum. "Mutsuzluğumun sebebi ne olabilir?" diye sürekli düşünüyordum. Liseye başladığım yıl, birçok Türk babasının oğullarını okula motive etme amaçlı söylediği, "Okumazsan seni sanayiye veririm" sözünü babam da beni motive etmek amacıyla söylemişti. Genelde
Batsın bu dünya, bu kadar kahrı daha ne kadar taşıyabilir ki dediğim zamanlar olsa da , yeni gelen yıl umut dolu.
Sizce nasıl bilmiyorum ama; 2018 yılında yaşadıklarınız bir kitap adı olsaydı ne olurdu?
Sibirya denince kaçınılmaz şekilde akıllara ilk olarak ne gelir? Meşhur soğuklarıyla ünlü bir bölge. Bitti. Bu kadar. Sibirya konusunda bilgili bünyelerin bile ilk düşünecekleri şey 'soğuk' olacaktır. Oysa akıllara ilk gelmesi gereken, Sibirya'nın, soğukları ve buzları arasından dünya edebiyat tarihine doğan güneşin doğuşuna, istemeden ve dolaylı
Harika bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Kitap, benim için belki de bu senenin en iyi kitabı olacak, çünkü okumadıklarımın önüne geçecek kadar iyi bir kitap okuduğumu düşünüyorum (üşenmemişim 172 alıntı paylaşmışım :D). Öncelikle biraz yazardan bahsedeyim. Yazarımız bir hukukçu ve araştırmacı-gazeteci. Bu kitabında Antik Uygarlıklardan
Nasıl başlayacağımı bilememekle birlikte, yazara bu kitabı yazabildiği için hem hayranlık duyduğumu hem de teşekkür ettiğimi söylemek istiyorum ki zira ben okuduğum her günü ağrı kesicilerle geçirmek zorunda kaldım.
Ensest, tüm dünya ülkelerinde var ne yazık ki, benim aklım ermiyor çünkü bunları yaşamadık, yakın çevremizde görmedik ama buna yinede şükür edemiyorum çünkü eğer şükür edersem, bunu yaşayanlara vicdanen haksızlık etmiş olurum diye düşünüyorum.
O kadar acı ki! Hele düşüncesiz, zayıf ya da silik annelerin bunlara göz yumması, şerefini düşünüp çocuğu bu pisliğe maruz bırakan aile büyükleri!! Yere batsın şerefiniz! Asıl şeref yoksunu sizlersiniz!!
Yazacak çok çok şeyler var ama faydasız, faydası olan şey ise bu ve benzeri kitapları okuyup bilinçlenmek, okutup bilinçlendirmek, ben okuyamam midem kaldırmaz, deliririm demeyin. Çocuklar konusunda ne kadar hassas olduğumu beni tanıyan herkes çok iyi bilir ve bu kitabı okuyabilmeme çok şaşırdılar. Her gün okuma bırak dediler ama bırakamadım. Okuyalım, paylaşalım ki belki birine ulaşırız, belli mi olur, biri alıntılarınızı görür ilgisini çeker ve cesaretlenir. Zulme isyan eder.
Ve her zaman söylemek zorunda kalmanın büyük üzüntüsünü yaşadığımız cümleye geldi sıra… “CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL!”
ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER!
Nazım Hikmet Ran
Ayasofya zincirlerinden kurtuldu. Ülkemiz için ne güzel bir adım ve nasıl coşkuyla kutlandı. Çünkü camilerimiz arttıkça tecavüzcüsü, katili azalacak, değil mi?
LGBT faaliyetleri durdurulsun. Çünkü eşcinsellik dinimizce haram kılınmıştır. Ama dinimiz kadına, çocuğa, hayvana şiddeti ve tecavüzü yasaklamamıştır, değil mi?
Netflix kapatılsın.