Artık minik elli çocuklar tarafından çalınmıyor kapılarımız bayramlarda. Çünkü senin ölüm haberini duyunca, erken büyüdü bizim köyün çocukları. Aklar düştü mutluluklarına...
Bir gülüşü vardı, çocuk parkında oynayan masum çocukların gülüşlerini andıran.
Gözleri vardı, bayram sabahı yol gözleyen yaşlı teyzelerin gözlerine benzeyen. Gözlerini dikip beklediği o yolda, ben olamadım beklenen.
Üç arkadaş başları öne eğilmiş güneşten yoksun ayçiçekleri gibiydiler. Ayçiçekleri de güneşi görmediği zaman başını yere eğer için için ağlarlardı, güneşe aşıktılar, güneşe hasrettirler. Sabah gün doğumu ile birlikte onlar için bayram olurdu. Hepsi başını güneşe çevirir, çiçeklerine canlılık gelir, ışıl ışıl parlarlardı. Akşam olup da güneş batmaya başladığında yine o hüzünlü hallerine dönerlerdi, karanlıktan hiç hoşlanmazlardı. Gülenay ve arkadaşları boynu bükük odalarının yolunu tuttular.
Sayfa 18 - Dağlar Kızı Gülenay ÖğretmenKitabı okudu
Hiç unutmam, hasat mevsimi yaklaşıyordu, mahsul bol mu, boldu. Bir gün, bir sam yeli esti, yapraklar sapsarı oldu, meyveler buruştu, dikenler bayram ediyordu.
"Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep. Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde."