Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
HERKES GİBİ Gönlümle baş başa düşündüm demin; Artık bir sihirsiz nefes gibisin. Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin. Mâziye karışıp sevda yeminim, Bir anda unuttum seni, eminim Kalbimde kalbine yok bile kinim Bence artık sen de herkes gibisin.
"Çocuklar ne istediklerini bilmezler. Bütün eğitimciler bu konuda aynı fikirde. Fakat yetişkinler de bu dünyada çocuklar gibi sendeleye sendeleye dolaşır, onlar gibi nereden gelip nereye gittiklerini bilmezler. Gerçek ülkülere doğru koşmaz, bisküviler ve çöreklerle avunurlar. Kimse buna inanmak istemez ama, bence bunun kadar açık bir şey yoktur."
Reklam
Bence romanların iyi olup olmadıklarını anlamak için ikinci kez okumaya çalışmak lazım. Eğer okunabiliyorsa, iyi roman testini geçmiş demektir. Okunmuyorsa, en yakındaki ilkokulun kütüphanesine bağışlanmalıdır. Bir de hangi sayfasından başlarsan başla, okuyabileceğin romanlar vardır. Doğru roman testi için o da iyi bir yöntemdir. İlk okumadan sonra kitabı eline alırsın ve herhangi bir sayfasını açıp okumaya başlarsın. Sonra da istediğin yerde bırakırsın. Eğer o okuduğun birkaç sayfa sana bir şeyler düşündürdüyse roman iyidir.
“Eylül toparlandı gitti işte Ekim filan da gider bu gidişle” Aralık yoktur Turgut Uyar’da Ekim gibidir her şey Bence de öyle Ekim gidiyorsa Aralık niye beklensin ki Ekimin şiiri var, Aralıksa şiir yerine Bir kere bile geçmesin sokağımızdan kötü şiirler gibi bekletmesin de sonuna dek Ekim gibi ansızın bitsin ya da bitmeden… Yarım kalsın! Ne kadar yarım kalırsa o kadar şiir Ne kadar Ekim olursa o kadar Aralık Kalır şiire, kaybolalım diye hemen Ve şiirimiz sanki yazılmış gibi önceden Yarısı Ekimden yarısı şiirden yarım Aralık
Halifelik ve saltanatın kaldırılması, demokrasiye olanak sağlamıştır. Bu, kesindir. Bugün anladığımız anlamda bir demokrasi mümkün olamazdı, bu kurumlar kalkmadan. Bence yanlış olarak, Atatürk' ün diktatör olduğunu söyleyenler var. Bence Atatürk yapılması zorunlu olan şeyleri yaptı. Ağır hastasını, iyileştirebilmek için ilaç almaya zorlayan hekime diktatör denmez. Atatürk'ün yaptığı, bu hekimin yaptığından farklı bir şey değildi. Türkiye'nin ölüm döşeğinde olduğunu görüyordu. Onu ayağa kaldıracak ilacı hazırlamıştır ama gerçek diktatörleri gördük. Hepsi, çok büyük yıkımlara yol açıp, öyle ortadan kalktılar. Mussolini, Hitler, Stalin... Siz de benim kadar biliyorsunuz. Oysa Atatürk, yaşayan bir eser kurdu. Bu, Atatürk'ü asla diktatörlere benzetmemek gerektiğinin kanıtıdır. Atatürk otoriterdi ama buyurmak uğrana buyurmayı hiç istememiştir. Ülkesini kurtarmak için buyruk vermiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Bence Atatürk'ün yaşadığı dönemde tek parti yönetiminde bile , sergilemiş olduğu en büyük özelliklerden biri ,öğrenmeye olan istekliliği idi. Yalnız Türk ulusunu değil , kendisini de sürekli olarak eğitiyordu. Birçok bakımdan sürekli bir değişimden geçmiştir Atatürk. Örneğin bir düşünce ya da kuruma ilgi göstermiş , onu incelemiş , belki uygulamıştır da ama bu yeni devletin gelişmeye , oluşup değişmeye koyuluşunda olduğu gibi , Atatürk'ün kendisi de bu devletle birlikte büyüyor , oluşuyor ve değişiyordu. Halkla konuşuyordu. Birçok önder gibi kendisini halktan soyutlamıyordu. Çevresinde hep halkı vardı. Bir düşünceye vardığında onu görüşmek ve tartışmak üzere her kesimden insanı çağırırdı. Profesörleri , devlet memurlarını , kimi kez sokaktaki yurttaşı çağırırdı. Bence yeni Türk devletinin nasıl olacağını belirleyen , bu üslup olmuştur.
Sayfa 368 - Porf. Dr. Heath LowryKitabı okudu
Reklam
Bence en başta hatırda tutmamız gerekirken , bugünkü Türkiye'de pek anımsanmadığını gördüğümüz husus , 1923 Türkiyesi'nin savaşlardan tükenmiş bir ülke olduğu gerçeğidir. Bir zamanların güçlü Osmanlı İmparatorluğu'nun bir kalıntısıydı. 1923 Türkiyesi. Altyapıdan yoksun bir kalıntı. Ekonomi altyapısından da eğitim altyapısından da yoksun bir ülke. Atatürk ve arkadaşları işe gerçekten de hemen sıfırdan başladılar. Kuracakları yapı için ellerindeki olanaklar son derece azdı. Attıkları adımların birçoğunu , ellerinde ne bulunduğunu ve ne yapmak istedikleri açısından değerlendirmek gerekir. Ellerindeki olanaklar çok ama çok küçük bir eğitilmiş , yetişmiş insan kadrosuydu. İster öğretmen , ister bürokrat , ister subay olsun , başlangıçta birlikte çalışılacak çok az sayıda insan gücü vardı. Oldukça çabuk saptadıkları şey , değişimin ancak örnek göstererek yapılabileceği olgusuydu. Başka deyişle yukarıdan aşağıya indirme kuramı gereğince , eğitilmiş bu küçük insan gücü öğretmen ve memur olarak bütün Anadolu'ya yayılacak ve yaşam biçimleriyle örnek olarak eğiteceklerdi. Eğitim yalnız okul dersliklerinde yapılan bir şey olmayacaktı. Halkın gördüğü her şey , eğitim işlevi görecekti. Bu yolda en büyük öğretmen Mustafa Kemal'in kendisiydi.
Porf. Dr. Heath LowryKitabı okudu
Birine ne anlatacağınızı uzun uzun düşündüğünüzde hiçbirşey anlatamaz olursunuz ya, birine ne anlatmayacağınızı uzun uzun düşündüğünüzde de öyle olursunuz. Sessizliğin ne kadar kuvvetli ve yaralayacağı birşey olduğunu da belki en çok o zaman idrak edersiniz. En doğal haliyle. Kıyameti büyük bir gümbürtü olarak tasavvur ediyorlar ama bence sonsuz bir sessizlik olmalı. Kıyamet, dünyadaki bütün bu şamataya son verecekse eğer bunu ancak sessizliğin ezici gücüyle yapabilir. Her şeyi ezebilecek tek güç sessizliktir.
Bence serüven, ille de olağanüstü olması gerekmeyen, ama olağanın dışına çıkan bir olay diye tanımlanabilir efendim. Serüvenlerin büyüsünden söz edilir.
Binlerce yıllık ilkel bir düşünüş biçiminin yarattığı bir alışkanlık olsa da, saçma sapan bir yanılsama sayılsa da, insana mutluluktan çok acı verse de, aşksız geçmiş bir ömür bence fakir bir yaşamdır.
Sayfa 290
Reklam
Rezilliğin, kepazeliğin her çeşidi... Evet, insanlar yaşıyorlardı! Her şeye alışıyor insan, bence onu en iyi tanımlayan özellik de budur.
Sayfa 15
"Bence de. Çok üzgünüm. Beni affetmekte zorlandığını biliyorum." "Sen olsan farklı mı davranırdın?" "Hayır. Bunu bir şekilde kabullendim sayılır. Seni kurtarmamın bizim yaşayabileceklerimi kaybetmemize değdiğini."
Sayfa 348Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.