Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bartu Sarca'nın güncesinden... 14.06.2021 Bugün uzun zaman sonra ilk kez H̶e̶l̶i̶n̶'̶l̶e̶ Saye'yle dertleştik. Onu koltukta yalnız başına otururken buldum, elinde bir su bardağı vardı, eli titriyordu ve gözleri dolu doluydu. Yanına gittiğimde gözleri beni bulur bulmaz ağlamaya başladı ardından elindeki bardağın yere düşmesini umursamadan bana sarıldı. Ne oldu, dedim Korkuyorum, dedi. Neyden, dedim. Bu hayattan, dedi. Neden, dedim. Ya kızım da benim gibi bir hayat yaşarsa, dedi. Ürperde, ona belli etmemeye çalıştım. Biraz daha sıkı sarıldım ona. Ve sonrasında söz verdim, dedim ki, ben olduğum sürece ve diğerleri yaşadığım müddetçe kızının yaşadığı hayat, hepimizin hayallerinde olan hayattan çok daha güzel olacak. Yeniden bakışlarımız kesiştiği, bu kez gülümsüyordu ve bana inandı. Saye ile sarsılmaz hissimizde buydu: Güven. İ̶k̶i̶n̶c̶i̶ ̶S̶o̶k̶a̶k̶ ̶N̶ö̶b̶e̶t̶ç̶i̶s̶i̶,̶ ̶B̶a̶r̶t̶u̶ ̶S̶a̶r̶c̶a̶ ̶ "Yalnızca Bartu"
Reklam
Tesadüfen aynada kendimi gördüm. Karmakarışık saçlarım, altüst olmuş sapsarı, haşin, çirkin yüzümü son derece iğrenç buldum. "Pekâlâ, varsın öyle olsun." diye düşündüm, "Beni çirkin bulursa daha memnun olurum...
"Kızımı nerde gördün?" "Pazar yerinde gördüm, görür görmez de oradan ayrılamadım, bütün kadınlar ayağa kalktılar yola düştüler, beni de ayaklarım aldı da onların ardınca götürdü. Çok çabaladım geriye döneyim diye, dönemedim. Sanki ayaklarımı kırk urganla bağlamışlar beni çekip götürüyorlar. Gece oldu, ay doğdu, kayalıklar parladı. Dağlar üstüme yürüdü, dört bir yandan sesler geldi, yüzlerce ses biribirine girdi, dünya beşik gibi sallandı. Dağlar bir kalkıp bir iniyor, benim de ödüm kopuyordu. Önümden kadınların karartıları gidiyor, bana güç veriyordu. Sonunda bu evi buldum."
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu, ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni.
Sonunda o kocaman elleriyle kalçamı kavradı beni havaya kaldırıp vücuduna yapıştırdı. Ne olduğunu anlayamadan sırtımı kapıya dayanmış buldum. Beni sıkıca tutuyor ve deli gibi öpmeye devam ediyordu. Aman Tanrım bu adam çok güzel öpüyordu. “Tanrım, çok tatlısın,” dedi öpücüklerini dudaklarımdan boynuma ve kulaklarıma kaydırıp yeniden dudaklarıma dönerken. “Birlikte çok iyi vakit geçirebiliriz bebe­ğim.”
Sayfa 19
Reklam
Vardığımda çok geçti; korkunç komplonuz çok başarılı olmuştu; Madame de Franval’i ölüm halinde buldum... Oh, Monsieur, ne aşağılık, ne iğrenç bir hainlik, fakat sefil durumunuz beni duygulandırdı, daha fazla suçlarınızı yüzünüze vurmaktan kaçınacağım. Size her şeyi anlatmama izin verin. Eugénie manzaraya dayanmaktan acizdi ve ben geldiğimde bir gözyaşı seli ve acı hıçkırıklarla pişmanlığını dışarı vurmuştu bile... Oh, Monsieur, bu değişik sahnenin korkunç etkisini size nasıl tasvir edebilirim? Sancılar içinde kıvranmaktan şekil değiştirmiş karınız ölüyordu... Doğanın iyileştirdiği Eugénie korkunç çığlıklar atıyor, suçunu itiraf ediyor, ölmek için dua ediyor, kendini öldürmek istiyor, sırasıyla yalvardığı kişilerin ayaklarına kapanıyor, kendini annesinin göğsüne kenetliyor, umutsuzca onu kendi nefesiyle canlandımaya, gözyaşlarıyla ısıtmaya, pişmanlık gösterisiyle duygulandırmaya çalışıyordu; Valmor’a vardığımda gözüme çarpan kasvetli sahne böyleydi Monsieur.
Sebep
Sebep gözün kör olsun. Bütün bal arıları bana küstü, Sırrını açmıyor petekler. Beni düşünmez oldu güzel çiçekler. Gök maviliginden göndermiyor, Çocukluk rüyalarımı aynalar çaldı istiyorum geri vermiyor. Ninnilerin bahçesinden kovuldum Sabahı kapımın eşiginde, Bir bebek gibi aglar buldum. Sebep gözün kör olsun, Sevgilisiz kaldım işte..
Sayfa 39 - Yapı Kredi Yayınları
BU HOCA YENİLMEZ; ÖLDÜRÜN, KURTULUN!..
Harp meydanında, ateş hattında, kurşun yağmuru altında bir mücahid, ne kadar fedâkâr ve fedâi ise Mustafa Sabri Efendi'de, öyleydi. o kadar samimîydi. Bir gün kendileri anlatmışlardı: - "Hüseyin Cahid bir makale yazdı; yazısını ölçüsüz buldum. Kimse cevap yazmadı. "Cüretli Bir Dekadan" ünvanıyla cevap yazdım; o da karşılık verdi, mücadele devam etti. Sonunda cevap vermekten aciz kaldı. "Hoca beni tehdit ediyor; milleti benim aleyhime sürüyor." demek zorunda kaldı. Halbuki ben fikre, fikirle karşılık veriyordum. O günlerde, İT'lar bir arada otururlarken Yakup Kadri Karaosmanoğlu demiş ki: "Hüseyin Cahid, bu hocanın önüne geçemezsin. Öldürün kurtulun... Bunlar parazittir, fitnedir, ancak öldürerek bu iş hallolur. Bu hoca yenilmez..." Bu haber kulağıma gelince, tekrar bir makale yazdım: - "Yakup Kadri Bey'in sözü, fakir için bir iltifattır. Bu hoca yenilmez, öldürün demiş... Söylemek isterim ki, yenilmeyen âciz şahsım değildir, Hak'tır. Ben, yenilmesi mümkün olmayan Hak'kı tuttuğum için, Allah'ın izniyle yenilmiyorum. Allah benimle... Siz de Hak'kı tutun, siz de yenilmeyin. Sizler bâtılı tuttuğunuz için yeniliyorsunuz..."
Sayfa 106 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Şeyhü'l-İslâm Mustafa Sabri Efendi-, Bu Hocayı Öldürün, Kurtulun!, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Yine de bir şeyi bilmelisin; öğrendiğim bir şey, insanın bu hayatı yaşamasının gerektiği. Bu hayat yoldur, bizim tanrısal diyeceğimiz akıl sır ermez olana giden, nicedir aranan yoldur. Başka yol yok, diğer tüm yollar yanlış izde. Ben doğru yolu buldum, o beni sana, ruhuma getirdi.”
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.