Sevinçlerimin seninle buluştuğumuz günde kaldığı havaların ise soğukluğuyla gördüğüm o ilk karede bıraktım bu hayatı ciddiye almayı.Bizim sevinçlerimizin bile acıyla harmanlandığını unuttuğum tek andı. Ben ilk defa bu semtin gülümsediğini gördüm. Karanlıklara alışmış olan bedenimin aydınlıklara yürüyüşünü son kez görebileceğimi bilseydim eğer daha sıkı sarılırdım yürüdüğümüz o yollara. Daha başka bakardım binalara.
Murat Demir/ Benim gözümden onlar📚
Ah, gönlümde ne ateşler yanıyor. Ciğerime ne hançerler vuruluyor. Gözümden ne zehirler akıyor!.. Bilseydi belki beni böyle bırakacağına acırdı da öldürür öyle giderdi. Beyim! Sen beni vatanın için terk ettin. Ben seni kimin için terk edeyim? Benim vatanım da sendin, canım da...
Vallahi, Allah'a yemin ederim ki
Aydınlık günlerde ve karanlık gecelerde,
Yoktur benim için uyku ve yemek,
Sadece iki gözümden kan akıyor.
Her iki gözün sanatı uyanık kalmaktır,
İçimin gıdası da kan içmektir.
~~~~~~~~~~~~~~
We'llahî qesem dikim bi Barî
Rojêd-i spî, şevêd-i tarî
Nînin ji me ra çu xwab û xwarin
Îlla ku du dîde xwîn dibarin
Bîdarî ye sen'etê du çavan
Xwînxwarî ye xwarina hinavan
Bugün de ölmedik ama yaşadık mı meçhul
Kaç yangından sağ çıktım senin haberin yok
Kaybedecek hiçbi’ şeyim yok orası kabul
Ne varsa aldın elimden dünya benden kork
Canımı hiçbi’ şey yakamaz benim artık
Yakın arkadaşım oldu sanki yalnızlık
Bu neyin bedeliydi öde öde bitmedi
Hayat değil benimki hapis yarı açık
Ne halay çektirir ne ağıt yaktırır
Kalpsizi ağlatır benim hayatım
Şu gözümden akanlar yaş değil ki yıllar
Ben gencim kalbim ihtiyar bundan isyanım
Biz ne yoldaşlar gördük
İki güne yolda bırakan
Biz ne sırdaşlar gömdük
Diliyle canımızı acıtan
İstediği kadar dibe batsın ömrüm
Benim ben gemisini terketmeyen kaptan
Demet akalin surtugu uyukularimi karistircakmis gel karıştır bende seni karıştırayim üstümden kazanmaya doymuyorsunuz insanlara gelince anlayan yok tabiiii siz insanların derdinden anlarmisiniz zengin beybi bunlar 💯😈 sende bir sanatçı olarak benim gözümden düştün surtuk çok her yerde erkekler harcasin bayanlari ülke tabiki surtuk dolar ondan sonra insan arkasından kahpe fahise derler siz nesiniz vicdansiz katil gibiler sucsuz insanı bilerek başını suçlu yaparlar ✔️😈😈😈😈😈
Bir zamanlar Richard Price'ın HBO'da yayınlanmış ,(Stephen King'in aynı adlı kitabından) The Outsider (2020) adlı 1 Season 10 series ' lık tv series' la paralel olarak sayflarını karıştırdığım Stephen King'in , orjinalinden Türkçeye "Yabancı" olarak çevrilmiş novella'sı bana göre yazarın okuduğum diğer masterpiece'lerinin yanında Defolu ya da Flu kaldı biraz açıkçası . Yazarın O, Rüya Avcısı, Tom Gordon'a aşık olan kız ve s. gibi kitaplarını okurken Horror, Saspens, Triller janrları daha dominant idise, The Outsider'da Detective & Dram fermentasiyası daha otoriter'di diye bilirim. Tabii, bu benim şahsi düşüncem)
Yani, bütün olarak bakıldığında fena sayılmazdı, sonuçta bize Korku'nun Masterclass'nı yaşatan Stephen King'in novellası) ...
Aynı zamanda
Elvira arkadaşımın'da vurguladığı gibi kitapda gereksiz diyaloglara fazla yer verilmiş ve kitap sanki bir tık uzatılmış...
Bir de tv series ve kitap ssenarisi arasında bazı ciddi farklar olduğu da gözümden kaçmadı değil....
Başka ne diyebilirim,... Zengin persona'ya sahip, enterasan bir romandı....
Her kese keyifli okumalar)
Not : Terry Maitland ve ya Frankie Peterson, Holly Gibney veya Ralph Anderson arasındakı bağlantıları özet geçseydim Spoiler içerirdi diye düşünüyorum, onun için oralara girmedim ve Teaser'dan sakındım)
YabancıStephen King · Altın Kitaplar · 20192,669 okunma
Sabahın erken saatinde, Hilâl-i Ahmer’in hademelerinden Halis gelmiş, İstanbul’un gece yarısından sonra saat ikide askerî işgal altına alındığını söylemiş.
Hilâl-i Ahmer’i otuz kişilik bir askerî müfreze işgal etmiş. Türk veya Ermeni tercüman olmadığından, sadece İngilizce konuşmuşlar. Telefonlar koparılmış, kâğıtlar paramparça edilmiş, uyuyan hademelerin başına tabanca dayayarak Dr. Adnan’ın nerede olduğunu sormuşlar. Dolaplar, hatta kâğıt sepetleri bile aranmış. Dr. Adnan’ın orada olmadığını öğrenince, evini sormuşlar. Bunların birer işaretle sorulduğunu zannediyorum. Yalnız, içlerinden biri birkaç kelime Türkçe biliyormuş. Nihayet, Balkan göçmenlerinden Hamid adlı ve Dr. Adnan’ın himaye ettiği öksüz oğlanı yakalayarak sorguya çekmişler. O da bilmediğini söyleyince, askerler çocuğu dipçikle dövmeye başlamışlar. Çocuk, Hilâl-i Ahmer’den ayrıldığı zaman, yüzü kan içindeymiş. Bununla beraber, hademe Halis’e ne yapsalar evi haber vermeyeceğini ve Halis’in gidip ablama bunu haber vermesini rica etmiş. Bu, güzel muhabbet nişanesi Dr. Adnan’ı ağlatmaya başladı. Benim gözümden bir tek yaş akmadı. Çünkü, daha iyi günlere kavuşmadan önce, bir damla gözyaşı dökmemeye karar vermiştim.
Adnan, tehlikeden ziyade, verdiği sözde durmamış olmaktan üzgündü. Bundan başka da, Adnan’ın fikrince, şayet Türk mebusları İngilizler tarafından esir alınırsa, Garp efkâr-ı umûmiyyesi bizim tarafımıza dönecekti. Benim tuttuğum yol, tehlikeli olduğu kadar şüpheli idi de. Bütün bunlara rağmen, gece gayet sakin uyudum. Uyandığım zaman, Nigâr’la Dr.
Bazen hissetiklerini yeni keşfettiğin bir şarkıda bulursun.
SEN YAĞMURSUN - Göksel İpekçi
İnan ki savrulurum yokluğunda
Boğulurum ayrılığın soğuk sularında
Göremem bi’ ışık yolun sonunda
Bi’ sen anlarsın benim halimden
Gözümden okursun her şeyi
Hatta söylersin bilmediklerimi...
Bir nisan sabahı
Güneş doluyor odama
Isıtıyor içimi
Getiriyor aklıma seni
Gülümsetiyor yine beni
Gözlerime baksalar
Anlayacaklar diye
Kaçırıyorum gözlerimi
Anlayacaklar sen dolu bu beni
Benim gözümden seni
Ve doyasıya hissetmeyi seni
Geldiğin günü düşünüyorum
Gördüğüm günü
Güldüğüm günü
Şimdilerde bahçemde hep çiçekler
Yüzümde yine o gülümseme
Yazıyorum seni
Seviyorum seni