Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Berlin, Hamburg. Köln schön, aber bei mir egal :)
Stefan Zweig, İkinci Dünya Savaşının kaybedildiğini ve Hitler diktatörlüğünün, ırkçılığın, Nazizmin dünyaya yayılacağını ve kaybolmayacağını düşünerek 22 Şubat 1942'de, Brezilya'da, Rio De Janeiro Petropolis'te eşiyle birlikte intihar eder. O günden bu yana bu tür umutsuzluk vakalarına "Zweig Sendromu" diyorlar. 30 Nisan 1945'te de Zweig'in kazandığına inandığı Hitler, Berlin'de bir sığınakta, eşi ile birlikte intihar etti. Tüm yakın ekibinin yanı sıra yol göstericisi, Propaganda Bakanı Goebbels de ailesiyle intihar etti. Bizim iyi eğitmenimiz sevgili Ruhan Maral'ın Instagram sayfasında okumuştum Stefan Zweig'ın bir sözünü, "Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştirirsin. Hepsi bu." Kendi sözünü kendi mi yanlış anladı Stefan, ne yaptıysa artık. Atalar ne demiş, kısa ve net. İmamın dediğini yap, yaptığını yapma! Sağlam söz. ("Hocam Zweig imam mıymış? Mümin mi kendisi?" Ne olur atma bana bu mesajı, ne olur canci.)
Reklam
Talat Paşa’nın eşi Hayriye Hanım; “Berlin'de beş parasız kaldığımız günle­rimiz oldu. Parmağımdaki yüzükleri sattık. Nihayet kendi­sine (Talat Paşa) verilen son hatıraları ve nişanları bile...”
Talat Paşa'nın evi yalnız Almanya’dan değil, Avrupa'nın her yerinden gelen ittihatçıların buluşma merkezi olmuştu. Talat Paşa, öldürüldüğü gün olan 15 Mart 1921 tarihine kadar Berlin'de bu evde, kimliğini gizleyerek, ekonomik ve sağlık sıkıntıları içinde sade bir hayat sürdürmüştü.
Talat Paşa önce, ülkeyi terk etmek istememiştir. Ancak İstanbul işgal altındayken İttihat ve Terakki ileri ge­lenlerinin adil olmayan bir yargılama sonucu idam edilme ihtimalleri yüksekti. Bu nedenle Talat, Enver ve Cemal pa­şalar ile İttihat ve Terakki'nin ileri gelen altı önemli şah­siyeti 1 Kasım'ı 2 Kasım'a bağlayan gece İstanbul Bo­ğazı'nda açıkta bekleyen Alman torpidosu ile yol alıp 3 Kasım günü Sivastopol'a ulaştılaır. Aynı gün Kırım'daki Alman Askeri yetkililerin yardımı ile Ak Mescit'e (Simfe­ropol), oradan da 7 Kasım'da takma isimlerle gizli bir şe­kilde, mahiyetleriyle birlikte Berlin'e varmak üzere yola çıktılar. Berlin'e doğru hareket eden İttihatçılar arasında Enver Paşa yoktur. Enver Paşa, Ak Mescit'te kalıp Trans­kafkasya'da İslam ordusu kurma çalışmalarını sürdüren kardeşi Nuri Paşa'nın yanına geçmek istemişse de Alman­lar -kendi çıkarlarına aykırı buldukları için- buna müsa­ade etmemişlerdir.
Sayfa 236 - pdfKitabı okuyor
Hile 16: Zorluk Çıkarma
Ad haminem ya da ex concessis argümanlar. Muhalif bir iddia ortaya attığında, bu iddianın herhangi bir şekilde (sadece görünüşte bile olsa), onun daha önce söylediği veya kabul ettiği bir şeyle; ya da övdüğü ve onayladığı bir ekol veya mezhebin ilkeleriyle; ya da bu mezhep taraftarlarının (sahte veya görünürdeki taraftarlarının da) eylemleriyle; ya da kendi yaptığı veya kaçındığı şeylerle çelişip çelişmediğine bakmamız gerekir. Örneğin intihan savunuyorsa, hemen "Öyleyse neden kendini asmıyorsun!" diye bağıra biliriz. Ya da mesela muhalif Berlin' de bulunmanın hoş olmadığını söylemişse, "Niçin ilk trene atlayıp burayı terk etmiyorsun?" diye çıkışıveririz. Zorluk çıkarmanın bir yolu ınutlaka bulunabilir.
Sayfa 40 - Sel Yayınları
Reklam
Ama biliyordu gözyaşlarından oluşan kulenin birazdan devrileceğini. Yerçekiminden daha güçlü değildi iradesi. Önce küçük, sonra daha büyük bir damla tam gözbebeğinin altından aktı. Zargana son düşeni bir damla kana benzetti oturduğu yerden gördüğü kadarıyla. Kan kadar yavaş akmıştı gözyaşı. Çünkü kan kadar doluydu içi. Kan kadar ağırdı Amanda’nın acısı. Beuhal’deki ve Berlin bölgesindeki en dürüst ruha sahip kadın bininci kez tanık olduğu bir şeye, yani ölüme bininci kez ağlıyordu. Acıya alışmanın mümkün olduğunu düşünenlerin ağızlarını kendi şaşkınlıklarıyla doldurabilecek kadar açık bırakacak bir örnektir Amanda. Kötü olan ve acı veren hiçbir şeye alışmaz Amanda. Ne ölüme, ne de yoksulluğa. Her seferinde ilk kez görüyormuş gibi bitmişliği, mücadelesine en baştan başlar. Her acı farklıdır gözünde. Hepsinin tedavisi ayrıdır. Zargana’nın acısının tedavisiyse yoktur.
Şairlerin söylediği gibi, "Paris güzel bir salon,Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir" di.
İnsan kendini o kadar çok önemsememeli, başkalarının söylediğine de kulak vermeli.
Reklam
O halde ne yapmalı? Machiavelli ve Berlin’in hafif bir varoluşa sahip olmaları fayda sağlamıştır, çünkü cevapları aynıdır:Endişelenme. Çelişkilerle yaşamayı öğrenin. Berlin, Machiavelli’nin “ıstıraptan eser göstermediğini” belirtiyor ve kendisinin de öyle olmadığını ifade ediyor: “Ankoritler” her zaman “erdemlerini çölde uygulayabilirler”, “şehitler ise ödüllerini ahirette alacaklardır.” Machiavelli “kamu işleriyle ilgilenir; güvenlikle, bağımlılıkla, başarıyla, şanla, güçle, dinçlikle, cennetteki değil yeryüzündeki saadetle; geçmişle olduğu kadar bugünle ve gelecekle de ilgilenir; hayali bir dünyayla değil gerçek dünyayla ilgilenir.”
"Dünyamız nörotik bir insan gibi dağıtmıştır." Berlin Duvarı.
Sayfa 84
İzlenilesi İki Film
1. #thezoneofinterest filmini izlemeden konusunu biliyordum ama yinede filmin başlarında gayet sıradan bir ailenin nehir kenarında yüzüp eğlendiği, piknik yaptığı eve döndüklerinde büyük geniş havuzlu bahçesinde oturup suya girerek çocuklarıyla şakalaştığı Rudolf Höss ve ailesinin sıradan yaşantısını izlemeye koyuldum. Fakat aile ve yaşantısı
Çamur değildi toprak, tane taneydi. "Küller küllere kavuşacak, toprak toprağa."
Sayfa 36 - Doğan Kitap YayınlarıKitabı okuyor
-"Berlin'de yalnızsın değil mi?" -"Ne gibi?" -"Yani...Yalnız işte...Kimsesiz...Ruhen yalnız...Nasıl söyleyeyim...Öyle bir haliniz var ki" -"Anlıyorum, anlıyorum...Tamamen yalnızım...Ama Berlin'de değil... 𝘉𝘶̈𝘵𝘶̈𝘯 𝘥𝘶̈𝘯𝘺𝘢𝘥𝘢 𝘺𝘢𝘭𝘯ı𝘻ı𝘮... Küçükten beri..." -"𝐵𝑒𝑛𝑑𝑒 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧ı𝑚... 𝐵𝑜𝑔̆𝑢𝑙𝑎𝑐𝑎𝑘 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧ı𝑚... 𝐻𝑎𝑠𝑡𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜̈𝑝𝑒𝑘 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧..."
Sayfa 73 - YKY YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.