Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Titanic'te yolculuk eden parıltılı şöhretlerden öyle çok söz edildi ki, bu deniz devinin aslında kimin için inşa edildiği unutuldu: Hiçbir toprak parçasının beslemek için kabul etmediği ve Amerika'yı düşleyen milyonlarca kadın, erkek göçmen. Transatlantik tam bir insan hasadı yapacaktı: Southampton'dan İngilizler ve İskandinavyalılar, Queenstown'dan İrlandalılar, Cherbourg'dan da daha uzaktan gelenler, yani Yunanlılar, Süryaniler, Anadolu Ermenileri, Selanik veya Besarabya Yahudileri, Hırvatlar, Sırplar, İranlılar. Rıhtımda gördüklerim bir iki parça yükleri etrafına birikmiş, başka bir yere gitmek için sabırsızlanan bu Doğululardı işte; zaman zaman telaşlanıp kaybettikleri bir belgeyi, fazla yaramaz bir çocuğu veya bir sıranın altına yuvarlanmış bir balyayı aramaya koyuluyorlardı. Her birinin bakışlarının dibinde bir macera, bir acı, bir meydan okuma yatıyor, hepsi de Batı'ya gelir gelmez bir insan beyninin tasarladığı en güçlü, en modern ve en sarsılmaz transatlantiğin açılış seferine katılacak olmayı kendilerine tanınmış bir ayrıcalık diye duyumsuyorlardı.
Rus-Alman Saldırmazlık Paktı
Pakt'a ekli gizli bir protokol, Sovyetler'in Barış Cephesi müzakerelerindeki gerçek niyetlerini de açığa vurmaktaydı. Bu protokole göre, Litvanya'nın kuzey sınırının yukarısında kalan Baltık bölgesi, yani Finlandiya, Estonya ve Letonya, Sovyet nüfuz alanı oluyordu. Litvanya Almanya'nın nüfuzuna bırakılmıştı. Bununla beraber, her iki devlet, Polonya'nın Vilna bölgesinin Litvanya'ya ait olduğunu kabul ediyordu. Polonya'ya gelince; bu devlet de Sovyet Rusya ile Almanya arasında paylaşılmaktadır. Narev, Vistül ve San nehirlerinin meydana getirdiği çizginin doğu kısmı Sovyet nüfuzu, batı kısmı da Alman nüfuzuna bırakılıyordu. Polonya'nın bağımsız bir devlet olarak kalıp kalmayacağına, ileride duruma göre karar vereceklerdi. Nihayet, yine bu protokol ile Almanya, Sovyet Rusya'nın, Romanya'ya ait Besarabya'yı eline geçirmesine razı oluyordu. Barış Cephesi müzakerelerinde Sovyet Rusya'nın, Baltık memleketlerine garanti verilmesinde ve Polonya'nın da Sovyet askerine geçit vermesinde ısrar etmesinde, gerçek niyetlerinin ne olduğunu bu protokol bu şekilde gün ışığına çıkarmış olmaktaydı. Sovyetler Almanya ile bu kazançlı antlaşmayı yapınca, Moskova'daki İngiliz ve Fransız askerî heyetlerine, 25 Ağustos'ta, "şartların değişmiş olması dolayısıyla" artık görüşmelere devama lüzum kalmadığını bildirerek, aylardan beri oynamakta oldukları komediyi sona erdirdiler.
Sayfa 271 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Reklam
II. Abdülhamid'in ilk saltanat yılları zor geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu hiçbir zaman bu kadar kısa sürede bu kadar çok toprak kaybetmemişti. 1878-1882 yılları arasında sultanın hukuki yahut fiili iktidarı Avrupa topraklarındaki Bosna, Besarabya, Bogdan, Eflak, Bulgaristan ve Teselya’da, Anadoludaki Batum, Kars ve Ardahan'da, Kıbrısta ve Afrikada Mısır ile Tunus'ta ortadan kalkmıştır
Sayfa 372 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bir Resmi Yalan: Abdülhamit ve "Kaybetmediği" Topraklar
Berlin Muahedesi'yle büyük Bulgaristan yerine küçük ve Türkiye'ye bağlı bir Bulgaristan Prensliği kuruldu. Balkan Dağları'nın cenubunda Hristiyan bir valiyle idare edilir bir Şarki Rumeli vilayeti teşkil olundu. Romanya, Sırbistan ve Karadağ tam istiklale kavuștular; Besarabya, Tuna ağızları, Anadolu'da Batum, Kars ve Ardahan Rusya' ya brakıldı. Muvakkat kaydıyla Avusturya, Bosna ve Hersek'i ve emanet kaydıyla İngiltere Kıbrıs Adası'nı aldı. Tesalya nın büyük bir parçası Yunanistan'a verildi. Hatta İran lehine de bir hudut tashihi yapıldı 1881de Fransızlar Tunus'u, 1882'de İngilizler Mısır'ı, 1885'te tam istiklalini ilan eden Bulgarlar Şarki Rumeli vilayetini işgal ve ilhak ettiler, artik Babıâli demeyelim, Yıldız bu tecavüzleri protesto etti ve protestolarını takip etmedi. Abdülhamid'in bu dış siyaseti hiç değişmedi. 1897'de Giritlilerin çıkardığı ihtilale yardım eden Yunanistan' a harp açtı, harbi kazandı, fakat Avrupa devletlerinin tavassut ve müdahalesiyle eski hudut üzerine sulh yaptı, Girit Adası'na muhtariyet verdi.
Sayfa 457Kitabı okudu
Ukrayna, Besarabya......
"Bu derebeyi aristokrasisi kendi başına bir yıl bile ayakta duramazdı. Ama arkalarında dünya sermayesi vardı; katliamları yapacak silahlari ya da silahlari alacak parayı Amerikalı büyük işadamlarından alıyorlardı. Evet, verdikleri borçların faizini alabilmek ve gelip ülkeyi -demiryollarını, madenleri, petrol sahalarını, hatta bü­yük kaleleri ve gayrimenkulleri- satin alabilmek için Beyaz Terör'ü ayakta tutanlar Amerikalılardı."
Sayfa 520
Gençliğimde çok şey gördüm, çok. Sözgelişi, izin verirseniz size Besarabya'daki salgın hastalıktan ilginç bir öykü anlatayım.
Sayfa 165Kitabı okudu
Reklam
280 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Rus edebiyatının en büyük şairi olarak kabul edilen Puşkin’in yapıtları arasında, şiirlerinin yanı sıra, epik şiir ya da anlatı şiir olarak adlandırılan poemaları önemli bir yer tutmaktadır. İlki Ruslan ve Ludmila olmak üzere 1820-1833 yılları arasında toplam 13 poema kaleme alan Puşkin'in bu kitapta, (yarım bıraktığı Ejerski hariç) 11 poema
Poemalar
PoemalarAleksandr Puşkin · Yapı Kredi Yayınları · 2012108 okunma
Bohemya ister Keltler, ister Slavlar; Besarabya, ister Rumenler, ister Ruslar tarafından işgal edilmiş olsun, dünyanın umurunda bile değildir. Ama karatavuk, başlangıçtaki doğa yapısına ihanet eder, insanı yapay dünyasında ve doğaya karşıt olarak izlemeye kalkarsa, o zaman gezegenin örgütlenişinde bir şeyler değişiyor demektir.
Sayfa 226Kitabı okudu
Moldova yerine Besarabya demek <3
Fakat son sınıfta iken küçük bir Besarabyalı kız beni kendine bağlamaya muvaffak olmuştu.
Sayfa 57
Titanic ilk ve son seferi
Cherbourg, 10 Nisan 1912. Önümde göz alabildiğine Manş denizi uzanıyor. Yanımda Şirin. Valizimizde Semerkant Yazması. Etrafımızda ne olduğu belirsiz bir kalabalık, çoğu Doğulu. Titanic'te yolculuk eden parıltılı şöhretlerden öyle çok söz edildi ki, bu deniz devinin aslında kimin için inşa edildiği unutuldu: Hiçbir toprak parçasının beslemek için kabul etmediği ve Amerika'yı düşleyen milyonlarca kadın, erkek göçmen. Transatlantik tam bir insan hasadı yapacaktı: Southampton'dan İngilizler ve İslandinavyalılar, Queenstown'dan İrlandalılar, Cherbourg'dan da daha uzaktan gelenler, yani Yunanlılar, Süryaniler, Anadolu Ermenileri, Selanik veya Besarabya Yahudileri, Hırvatlar, Sırplar, İranlılar. Rıhtımda gördüklerim bir iki parça yükleri etrafına birikmiş, başka bir yere gitmek için sabırsızlanan bu Doğululardı işte; zaman zaman telâşlanıp kaybettikleri bir belgeyi, fazla yaramaz bir çocuğu veya bir sıranın altına yuvarlanmış bir balyayı aramaya koyuluyorlardı. Her birinin bakışlarının dibinde bir macera, bir acı, bir meydan okuma yatıyor, hepsi de Batı'ya gelir gelmez bir insan beyninin tasarladığı en güçlü, en modern ve en sarsılmaz transatlantiğin açılış seferine katılacak olmayı kendilerine tanınmış bir ayrıcalık diye duyumsuyorlardı.
Sayfa 311 - YKYKitabı okudu
97 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.