Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeydi. Besarabya diye bilinirdi. 1800'lerin başından itibaren Rus İmparatorluğu'yla Romanya arasında gitti geldi. Birinci Dünya Savaşı bitiminde Romanya toprakları içindeydi, İkinci Dünya Savaşı başında Sovyetler Birliği'nde; savaşın ortasında Romanya'da ve savaşın sonunda yine Sovyetler Birliği sınırları içinde kaldı. Moldova bir asır boyunca sınırlarını çizemedi. Sınırların arasında kaldı.
Titanic'e binen pek çok ünlüden söz edildi ama bu deniz devinin kimler için yapıldığı unutuldu: göçmenler, milyonlarca göçmen erkek, kadın ve çocuk için... Hiçbir toprağın beslemeyi kabul etmediği ve Amerika özlemi çeken onca insan için... Gemi, tam bir dolmuş gemisi gibiydi: Southampton'dan İngilizleri ve İskandinavları, Queenstpwn'dan İrlandalıları ve Cherbourg'dan daha uzak diyarlardan gelen Yunanlıları, Suriyelileri, Anadolu Ermenilerini, Selanik veya Besarabya Yahudilerini, Hırvatları, Sırpları, Acemleri toplamaktaydı. Limanda gördüğüm Doğulular bunlardı.
Reklam
Rus-Alman Saldırmazlık Paktı
Pakt'a ekli gizli bir protokol, Sovyetler'in Barış Cephesi müzakerelerindeki gerçek niyetlerini de açığa vurmaktaydı. Bu protokole göre, Litvanya'nın kuzey sınırının yukarısında kalan Baltık bölgesi, yani Finlandiya, Estonya ve Letonya, Sovyet nüfuz alanı oluyordu. Litvanya Almanya'nın nüfuzuna bırakılmıştı. Bununla beraber, her iki devlet, Polonya'nın Vilna bölgesinin Litvanya'ya ait olduğunu kabul ediyordu. Polonya'ya gelince; bu devlet de Sovyet Rusya ile Almanya arasında paylaşılmaktadır. Narev, Vistül ve San nehirlerinin meydana getirdiği çizginin doğu kısmı Sovyet nüfuzu, batı kısmı da Alman nüfuzuna bırakılıyordu. Polonya'nın bağımsız bir devlet olarak kalıp kalmayacağına, ileride duruma göre karar vereceklerdi. Nihayet, yine bu protokol ile Almanya, Sovyet Rusya'nın, Romanya'ya ait Besarabya'yı eline geçirmesine razı oluyordu. Barış Cephesi müzakerelerinde Sovyet Rusya'nın, Baltık memleketlerine garanti verilmesinde ve Polonya'nın da Sovyet askerine geçit vermesinde ısrar etmesinde, gerçek niyetlerinin ne olduğunu bu protokol bu şekilde gün ışığına çıkarmış olmaktaydı. Sovyetler Almanya ile bu kazançlı antlaşmayı yapınca, Moskova'daki İngiliz ve Fransız askerî heyetlerine, 25 Ağustos'ta, "şartların değişmiş olması dolayısıyla" artık görüşmelere devama lüzum kalmadığını bildirerek, aylardan beri oynamakta oldukları komediyi sona erdirdiler.
Sayfa 271 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
Gagavuzlar
Sayıları 230.000'u bulan Hıristiyan Türkler, çoğunlukla Orta Besarabya Bölgesi'yle Dobruca'da, Müslümanlar ise yine Dobruca'da ve Romanya'nın güneyinde Deliorman Bölgesi'nde yaşamaktaydılar. Gök Oğuz boyundan gelen ve Hıristiyanlığı seçen Gagavuzlarla birlikte tüm Türklerin anadili Türkçedir. Gagavuzlar, eski sultanlar kentinin etki alanının uzağında kalmış olmaları nedeniyle, anadillerini Arapça ve Farsça'nın sızmalarından koruyabilmişler, okulda öğretilmemesine karşın Türkçe'yi kuşaktan kuşağa aktarabilmişlerdir.
Sayfa 211 - 1.Basım Eylül 2010 - Çev.: S.Eriş ÜlgerKitabı okudu
9 Temmuz’da Sultan Süleyman yine İstanbul’dan ayrıldı ve ayın 18’inde Edirne yakınlarına karargâh kuruldu. Yanında iki küçük oğlu, Mehmed Paşa, Lütfi Paşa ve her iki Beylerbeyi vardı. Tatar Hanı’na, Osmanlı ordusu ile birlikte hareket etmek üzere Boğdan’a karşı hazırlık yapması emredildi. Vlad’ın Eflaklarına da yolu ağaçlardan temizleme görevi
Tatar Samet'in sonu
Tamara Hanımın konser verdiği salonda düzeni sağlamak için beş subay görevlendirilmişti. Ruzi o subaylardan birinin Fergana doğumlu Sarnet adlı bir Tatar olduğunu öğrendi. Ruzi, Yüzbaşı Samet'e kendisinin de Fergana Vilayeti'ne bağlı Margilan şehrinden olduğunu söyledi, tanışıp dost oldular. Sarnet'in acıklı bir hayat hikayesi vardı. Çok küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybetmiş, kimsesiz kalmiştı. Fergana'daki Rus yatılı okulunda eğitim görmüş, oradaki Rus alayına alay maskotu olarak kabul edilmişti. Sevimli, cana yakın bir çocuktu. Alay nereye giderse o da Rus askerleriyle birlikte gidiyordu. Yaşı biraz ilerledikten sonra Samet'i Rus subay okuluna almışlardı. Okulunu başarıyla bitiren Sarnet subay olmuştu. Ruzi'yle tanıştığında motorlu bir piyade bölüğünün komutanıydı. Bir Rus hanımla evliydi ama çocukları olmamıştı. Alman-Sovyet savaşının başladığı ilk günlerde Sarnet'in bölüğü Besarabya'da Alman birlikleriyle çarpıştı. Cephenin ön safındaki bölük, Alman birliklerinin arkasında kaldı. Bunun farkında olmayan Rus topçusu, Alman birliklerini top ateşine tuttuğunda, Alman birlikleri arasında bulunan Sarnet ve bölüğünden birçok asker, bu top ateşi altında hayatını kaybedecekti.
Reklam
Nazi Sovyet savaşı başlıyor
Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında Ribbentrop ve Molotov tarafından Moskova'da 23 Ağustos 1939'da imzalanan Saldırmazlık Paktı'nın üzerinden 22 ay geçmişti. Stalin bu süreyi çok iyi değerlendirdi. Fabrikalar Ural Dağlan'nın doğusuna taşınmıştı bile. Nazi saldınsı başlayınca Kızıl Ordu, bir zamanlar çarlık ordularının Napolyon orduları önünde yaptığına benzer bir şekilde, ardında ateşe verilmiş topraklar bırakarak Moskova'ya kadar çekildi. Japonların Almanlar safında savaşa gireceğini öğrenen Stalin, Sovyetler Birliği'nin en doğusundaki topraklarda üslenmiş, yıpranmamış, taze Kızıl Ordu birliklerini Batı'ya sevk etti ve Ruslar, 194 1 sonunda Alman tanklarını Moskova yakınlarında durdurdu. I Ol Savaşın başladığı günü izleyen seher vakti Ruzi ve arkadaşlan borazan sesleriyle uyandılar. Uzakta patlayan topların sesi onların bulunduğu yerden bile duyuluyordu. Askerler, bindirildikleri silah ve mühimmat dolu yük arabatarıyla Besarabya taraflarına doğru hareket etti. Güzergah boyunca ilerlerken, iki askeri havaalanının yakınından geçtiler. Alman uçaklan tarafından ağır bir şekilde bombalanmış havaalanlarında uçaklar tamamen imha edilmişti. Her taraf alevler içindeydi.
Bir garip antlaşma Ayastefanos
Ateşkes maddelerinde anlaşmaya varılıp İngiltere ile gerginlik sona erince, Ruslar çok hızlı davranıp barış antlaşmasını bir an önce imzalamak isterler. Osmanlılara yeniden kuvvet toparlayamayacaklari kadar az zaman bırakmak söz konusudur ve ayrıca öteki Büyük Güçler'in barışın düzenlenmesini sağlayacak bir genel konferans düşündükleri de
Tuna’yı görmedim fakat tanırım, Bir ümit önünde koştuğum zaman Geçmişi anarak coştuğum zaman Kendimi Budin’in Bey’i sanırım. Hülyamda Vistül’e dek uzanırım, Atım eğilerek içer o sudan. Avcumda gibidir Eflâk ve Boğdan, Erdel, Besarabya, Azak ve Kırım. Tarihi ne zaman açıp okusam, Günlerce bir ateş şakaklarımda, Günlerce içerim yanar, kor olur. Bir istek tutuşur dudaklarımda. Sonra parça parça dağılır tasam, İçim Sakarya’da teselli bulur.
Hamit Macit Selekler
Hamit Macit Selekler
Rus Pravoslav Kilisesi
Her ne kadar başlangıçta Bizans misyonerlerinin etkisinde kalmışlarsa da, 1770'lerde Besarabya'ya yerleştikten sonra Rus papazlarının etkisiyle Pravoslav dini denilen Rus Hıristiyanlığı Gagauz Türkleri üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Bugün aralarında Babdist ve Adventist Protestanlık da belli bir seviyeye ulaşmışsa da, Gagauzların çoğu Ortodoks olup Moskova Patrikliğine bağlıdırlar.
Reklam
J. Eckmann ise Karamanlı iskan yerleri konusunda daha geniş bir coğrafi alan çizerek Suriye'de, Balkanlar'da, Besarabya' da, hatta Kırım' da Türkçe konuşan Ortodokslara rastlandığı ancak esas kitlenin Türk-Yunan nüfus mübadelesine kadar Trabzon-Fırat-Toros-Silifke hattından batıya · düşen kısımda özellikle Kayseri Nevşehir, Niğde, Konya bölgesinde, Karadeniz sahil mıntıkasında İstanbul' da ve daha başka yerlerde dağınık olarak oturmakla olduklarını belirtmektedir
J. Eckmann ise Karamanlı iskan yerleri konusunda daha geniş bir coğrafi alan çizerek Suriye'de, Balkanlar'da, Besarabya' da, hatta Kırım' da Türkçe konuşan Ortodokslara rastlandığı ancak esas kitlenin Türk-Yunan nüfus mübadelesine kadar Trabzon-Fırat-Toros-Silifke hattından batıya · düşen kısımda özellikle Kayseri Nevşehir, Niğde, Konya bölgesinde Karadeniz sahil mıntıkasında İstanbul' da ve daha başka yerlerde dağınık olarak oturmakla olduklarını belirtmektedir. Yine Robert Anhegger de Türkçe konuşan Ortodoksların Anadolu dışında Rumeli'de Tesalya, Makedonya, Beserabya, Tuna'ya kadar uzanan bölgelerde yaşamış olduklarını, hatta Odessa ve Mariopol'de (Zdanow) izlerine rastlanabileceğine dikkat çekmektedir.
Gagavuzlar
Türk Ocakları'nın kapanmasından sonra 1931 yılında Bük­reş Elçiliği'ne atanan Hamdullah Suphi Tanrıöver göreve başla­dığı andan itibaren Müslüman Türkler kadar Dobruca ve Besarabya' da yaşamakta olan Gagauz Türkleri ile de yakından ilgilenmiş, yaşadıkları yerlerde Türkçe eğitim yapabilmeleri için başarılı girişimlerde bulunmuştur. Bunun dışında 1935 yılında 21 Gagauz gencini Türkiye'ye göndermeyi başaran Hamdullah Suphi'nin asıl gerçekleştirmek istediği, Gagauzlara Anado­lu'nun kapısının açılmasıdır. Elçiliği dönemi boyunca Gagauz Türkleri ile ilgili hazırladığı raporları Türk Dışişleri'ne ileten Hamdullah Suphi 1934 yılında hazırladığı raporunda şöyle de­mekteydi: "(Dörtyüz bin kişilik bu Türk kitlesinin) Hıristiyan kısmı ıssız Anadolumuzun koskoca bir parçasına neşe, hayat, refah ve ümran getirecek bir kıymet ve ehemmiyettedir.
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.