Durmaksızın özlüyorum onu biliyor musun? Yataktan kalktığımda, yatağa yatarken, rüya görürken ve tüm gün boyunca, adeta onu durmaksızın beraberimde götürüyormuşum gibi, sanki onu kendime, bedenime katmışım gibi.
Anımsamanın en çileden çıkaran yanı, anımsamaya bir türlü son verememek. Niçin her keresinde bir utanç hissedilir ardından? Bir de neden kırışır insanın yüzü tam da anımsarken?
Yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıpları gebe olduğunda trajik bir hal alır.
"Kendine bak - kendini hiçbir zaman anlamayacaksın. Çünkü kendini bir dizi tasarım içinde görüyorsun, sonunda da dağılıp gidiyor hepsi. Çünkü kişi kendisine dışardan bakamaz, zira kişi kendisinin
nasıl göründüğünü sahiden görmez, çıkarsayabilir ancak. Kişi kendine gerçi, bu koşullar altında ben biz başkası için ne derdim, diye sorabilir. Ama yanıt şu: Bilemezdim. Bilseydim de, o başkasıyla
ilgili haklı olduğum konusunda birşey söylemiş olmazdı. Kişinin kendi üzerine sığ bir yargıda bulunması, kendisini ucuz bir biçimde şu ya da bu komedinin ya da trajedinin oyuncusu sayması, bunları
bir başkası için yapması kadar iğrenç bir şey. Düşün ki, başına ne gibi bir mutsuzluk , nasıl bir acı gelirse gelsin, bu sen kendin hakettin."