Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
İnsan kendi davranışının (aslında davranamayışının) ; yapabilecekken yapmamak ile yapamayacağı/yapamayacağını düşündüğü için yapmamak kategorisinden hangisine dahil olduğunu net olarak bilebilir mi?
Reklam
(Değer bilmezlere) İlla toprak altına mı girmek gerekir değerimizi anlamanız için.İlla canımızın yanması mı gerekir değerli olduğumuzu hissetmek için.İlla sessiz kalmak mı gerek, ''Nasılsın,neyin var.'' cümlesini duymak için. Hiçbir şeye geç kalmayın.. Yarın bunu söylemek için geç olabilir.Sevdiğiniz insanlara,önemsediğiniz,değer verdiğiniz insanlara daha çok ilgi gösterin.Onlar kırıldıklarını çok belli ederler. Susuşundan,gözlerini kaçırışından, en önemlisi de yüzünde ki o güzel gülümsemesi kaybolduğunda anlayabilirsiniz.Bu hayat birbirimizi üzmek için değil.Barış için,aşk için,sevgi için var.Birbirimizi sevelim.(Hayat sevince güzel.) Öncelikle pişman olabileceğimiz şeyleri yapmaktan vazgeçelim.Aşk dolu,sevgi dolu olalım.Düşünsenize, birisinin gülümseme sebebi olduğunuzu?Bu sizi mutlu etmez mi?Ayrıca bu sizinde yüreğinizin güzelliğini ortaya koyar. Ve ayrıca yalnız kalmaktan korkmayın! Vardır Allah'ın bir bildiği.Doğru yerde,doğru zamanda belki en hayırlısı çıkacak karşına. Bunu bilebilir misin ki?Hiçbir zaman isyan etme. Şükr'etmesini bil.Aç ellerini Allah'a dua et.O seni görüyor,duyuyor. ''Bunları ben size diyorum,ama bana bunları söyleyecek daha doğrusu söyleyebilecek bir arkadaşım yok.'' Siz siz olun,kendiniz olmaktan vazgeçmeyin.Açın ellerinizi,dua edin Yaradan'a... Son olarak; Kimseyi kırmayın şu fani dünyada, ne demiş; Mevlana (Kırdığın yerden,kırılacaksın.)
Uyandığım da saat on ikiye geliyordu... Kulakları sağır eden bir sessizlik çökmüştü şehre ve başımı kaldırıp baktığımda, kelimelerin yağdığını gördüm pencereme... Usul usul... Şehre kendilerini sindire sindire... Dışarı da bir kaç sokak kelimesi ,sahipsiz bir kaç satır ve bir de ara sıra pencereme konan hüzün kuşundan başka, hiç bir şey yoktu.... Boştu kaldırımlar... Ve yağmur ince ince atıyordu oklarını... Bu kadar mı? dememe kalmamıştı ki, biri belirdi otobüs durağına beş kala... Islanmıştı saçları, korkmuştu sanki birazda. Başını öne eğmiş, sanki bir şeyler arıyordu yerde. Ne düşürmüştü ki yere? Kim bilebilir ki, belki de bir kaç kelime?... Açıp pencereyi haykırdım. "Kaldır başını, eğme! " ... Sesim şehrin sessizliğinde kaybolup gidiyordu... Bir otobüs yaklaşıyordu... Sessizlik kulaklarımı sağır ediyordu... O gidiyordu... Elini kaldırdı. Sanki otobüsü değil de zamanı durduruyordu... Otobüse biniyordu... Zaman gidiyordu... Tam binmişti ki otobüse birden durdu. Etrafına bakıyordu. Ne arıyordu? Neyi bulamıyordu? Tüm otobüs şehir oluyordu, tüm şehir kelimelere dönüşüyordu. O yine de etrafına bakıyordu. Otobüsün kapıları kapandı... Gidiyordu... Zaman... Durdu...
"Jack London Martin Eden'i yazdığında böyle etkileyici, iz bırakıcı bir roman olacağını tahmin etmemiştir belkide. Hangi yazar bilebilir ki yazdıklarının hangi kuytulara ulaştığını, kimlerde nasıl bir etki bıraktığını. Bilebilirler mi ki; hangi hayatları hangi yollara ittiklerini. Belki bir uçurumun kenarından almış, belki de girdap olup karanlığa çekmiştir birini." ...Mirovek yazarvar.blogspot.com.tr
"Kamber Can" dedi "karıncalar yuvalarını terk ediyor biliyor musun?" "Neden Aka Hasan?" "Yarın olacakları görmemek için, yarın atların ayakları altında ezilmemek için, yarın hala karınca kalabilmek için." "İyi ama biz karıncalarla savaşmaya gelmedik değil mi?" "Öyle mi zannediyorsun? Hayır biz karıncalarla şu gece yarısında öten bülbüllerle, rüzgarla, güneşle, savaşmaya geldik.Yarın ne kadar insan öleceğini biliyor musun Kamber Can?" "Nerden bilebilirim Aka Hasan!..." "Peki, yarın iki taraftan da öleceklerin Türk olacağını biliyor musun?" "Kim bilebilir Aka Hasan!..." "Peki yarın kimin galip geleceğini biliyor musun?" Allah bilir Aka Hasan!..." Allah bilir de Kamber Can, bir de şu kişneyip duran atlar bilir.Bir tanesinin dili olsa da söylese!...Şah mı kazanacak, Sultan mı?"
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
Ne olduğunu ve köklerinin nereden geldiğini bilmeyen bir ülke, nereye gideceğini ve yüzünü neye doğru çevirmesi gerektiğini bilebilir mi?
Tuhaf, değil mi? Yani Akiba'daki bir kafede oturmuş, kayıp zaman hakkında düşünüyorum ve yüz sene önce Fransa'daki yaşlı Marcel Proust da oturmuş, tam olarak aynı konu hakkında bir kitap yazmıştı. Belki de gerçekten kapak ve zihnim arasında dolaşan da onun hayaletiydi ya da sadece çılgın bir tesadüftü bu ; fakat ne olursa olsun güzeldi. Tesadüflerin hoş olduğunu düşünüyorum, her zaman bir anlama gelmeseler bile. Hem zaten herhangi bir anlama gelip gelmeyeceğini kim bilebilir ki? Belki de bir anlamı vardır. Her şeyin bir nedeni vardır demek istemiyorum. Bu daha çok yaşlı Arcel ve benim aynı frekansta olmamız gibi bir durum.
“Bir daha, yalnız sana bağlı olmayan şeyleri ciddiye alma. Aşk, dostluk,ün gibi. Yalnız sana bağlı olan şeyler konusunda da, bunları ciddiye alıp almamanın bir önemi var mı? Kim bilebilir? Herhangi bir ‘kim'se yok ki, 'Ben’ bile anlamsız bir kelime olur bu durumda.Daha iyi, daha iyi.”
MATRUŞKALAR Eğer bir elektronun bilinci olsaydı, kendinden çok daha geniş bir bütün olan atomun içinde yer aldığını bilir miydi? Bir atom, kendinden çok daha büyük olan o bütünün, molekülün içinde olduğunu anlayabilir mi? Peki bir molekül, kendinden çok daha büyük bir bütünün, örneğin bir dişin içinde hapsolduğunu anlayabilir mi? Peki ya bir diş, bir insanın ağzının içinde olduğunu kavrayabilir mi? Dahası, bir elektron bir insan vücudunun en küçük parçasını oluşturduğunu bilebilir mi? Birisi Tanrı'ya inandığını söylediğinde, sanki "Ben, küçük elektron, bir molekülün ne olduğunu gördüğümü ileri sürüyorum" diyormuş gibi gelir bana. Ve biri bana ateist olduğunu söylediğinde, sanki "Ben, küçük elektron, bildiğimin ötesinde başka hiçbir boyut olmadığından emin olduğumu iddia ediyorum" der. Ama inananlar ve ateistler, her şeyin hayal güçlerinin kavrayabileceğinden ne kadar daha engin ve ne kadar daha karmaşık olduğunu bilselerdi ne derlerdi? Eğer bir elektron yalnızca atom, molekül, diş ve insan boyutlarının içinde kapalı bulunmadığını, bunun yanı sıra insanın kendisinin de gezegen, güneş sistemi, uzay ve şimdilik adlandıramadığımız daha büyük bir şeyin içinde yer aldığını bilseydi, nasıl da sarsılırdı. Hepimiz bizi aşan bir matruşka oyununun içindeyiz. Şu andan itibaren, kendime, insanoğlunun Tanrı kavramını icat etmesinin, aslında belki de kendilerinden yukarıda bir yerde bulunuyor olabilecek şeyin sonsuz karmaşıklığı önünde kapıldıkları sarhoşluk karşısında tutunabilecekleri, güven veren bir şey olduğunu söylemeye izin veriyorum.
Reklam
"Her şey mümkündür. Vali, ayağı sürçen zavallı kişiler hakkında ne bilebilir? Bir insan asla yitip gitmez. Ne yaparsa yapsın, hayatının belirli bir anında onu yeniden kazanma, iyi ve topluluğa yararlı biri yapma fırsatı beliriverir. Öyle değil mi dostlar?"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.