Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Hala etkisinde olduğum, okurken bitsin ve bitmesin arasında kaldığım enfes bir eser. Beklentimin oldukça üstünde olan, yazım dili oldukça akıcı, okuru eserin içine alan ve ana karakterle yer yer bütünleşebildiğiniz okuması oldukça keyifli bir eser. Ölümü nasıl betimlediğinize bağlı olarak eserin size dokunduğu noktada farklılaşacaktır. Asıl ölümün fiziksel mi? ruhsal mı? olduğunu sorguladım ben..Birçok okur direk fiziksel ölümle nitelendirirken benim kitabın sayfaları içerisinde kaybolduğum da bile aklımın ucuna bile gelmedi fiziksel ölüm. Sorgulamalar yaşadığım, gelgitlerimin bolca olduğu, alt cümleleri yorumladığım ve gerçekten zaman zaman eseri bitirmek ve bitirmemek arasında kaldım. Bitirmemekte ki kastım bitmesini istemememden kaynaklanmakta bu arada. Sizde öyle olur mu? bilmem ama bazı eserler bende varoluşsal sorgulamalara neden oluyor, ölüm ama ruhsal bir ölüm..Kitabın ilk başında da dediği gibi “ …peki insanın kendi nerde?”. Keyifli okumalar..
Ölü Kelebeklerin Dansı
Ölü Kelebeklerin DansıHüsnü Arkan · Sia Yayınları · 2020455 okunma
Bilmem, sana da öyle mi geliyor, günler hiç geçmiyor sanki.
Reklam
Maddi olarak yenilen sağlıksız gıdalar vücutta nasıl önce hantallık yapıyor, sonra zarar veriyorsa, benzer bir durum manevi olarak da vuku bulur. Yenilen haram lokma manevi açıdan da hantallığa sebe- biyet verir. Kişi bunu bilemese de belirtilerini ibadetlere isteksizlik veya manevi duygu hissedememe olarak deneyimler. Bilmem ki eklemeye gerek var mı, hamile bir kadın ve bebeği de buna maruz kalır. Manevi veçhemiz, maddi kuvvemizle öyle benzerdir ki.
TAŞLARA VURAN ACI
Hatice, dedim. Ben Leyla’yım, dedi. Ürperdim. Yol kayboldu. Ay sustu. Rüzgâr bütün yapraklardan çekildi. Yalnızlık işte, dedim. Yok, dedi, sevmek arzusu. Bir tek ölüler yalnızdır. Bir daha ürperdim. Gülümsedi. Su gülümsedi. Kedi kalbime yürüdü. İnsanlar, dedim, konuşmuyor, dinlemiyor Herkes bir top pıtrak ötekinin ağzında. Korku, dedi.
“Yanlış,” dedim kendi kendime, “İrlanda resmi bize uymaz.” Türk milletinin bilmem nesi itibariyle değil, Müzeyyen itibariyle uymazdı. Bizim de buralarda kadınlarımız, icabında, ayıp, yasak, günah üçgeninde sıkıştırılmış vaziyetteydiler ama, Müzeyyen bu üçgeni yırtmış, yırtarken kendi kendine bir şeytan üçgeni yaratmış, arada bir, üçgenin kuyuya
Akif'in kaleminden...
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya. Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp
Reklam
"İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş. Öyle derler bizim buralarda. O derdin büyüklüğü neye göre ölçülür biçilir bilmem ben. Fakat birinin gülüşünün sıcaklığını hissettim mi, anlıyorum ki derdi çok. Güzelleşmiş derdiyle.." - Neşet Ertaş
İŞTE BUNUN ADINA SEVDA
Ummadığım bir anda, Kabul olan duamın adına. Bilmem, bilemem heyecanlandım ben, Ah aşk can bulunca, Titredim, titredim, sarsıldım ben. Rüyalarım bir değişik, Sanki bir mesaj verir bana.
Kendi payıma, dünyadan şikayetçi değilim. Evren adına bir itirazım da yok. Karamsar sayılmam. Acı çekerim ve şikayet ederim, ama acı çekmek genel bir kural mıdır, insan doğasında mı vardır, bilmem. Öyle ya da değil, bilsem ne olur, bilmesem ne olur? Acı çekiyorum, ama bunu hak edip etmediğimi bilmiyorum. Karamsar değilim, hüzünlüyüm.
:D
«- Burası Milliyet Gazetesi!.. Buyrun!..» Dedim ki: «-Ben Kadir Mısıroğlu, sizin Üniversite muhâbirinizle görüşmek istiyordum!..» Muhavere şöyle devam etti: «- O şu anda burada yok. Ne yapacaktınız kendisini?!» «- Bir şey söyleyecektim O'na.» «- Ben karikatürist Turhan... Bana da söyliyebilirsiniz.» «- Öyle mi?» «- Evet, evet!..» «- Ben dünkü hadiselerde canımın sıkıntısından «Hasbunallahû veniğmel vekil!..» demiştim. Sizin üniversite muhabiriniz bu sözü «arabca küfür» zannetmiş. Bendeniz arapça küfretmesini bilmem ama türkçe küfretmesini çok iyi iyi bilirim. Sizin topunuzun anasını avradını...»
Reklam
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Bilmez Miyim Hiç...
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki,
Ancak bütün müşterilerimiz köşklerde yaşamıyordu. Köşklerin hepsi dokuz-on taneydi. Ötekiler, tek katlı, birkaçı da üç katlı evlerdi. Bunların harem ve selamlık bölümleri yoktu. Ev, bütünüyle haremdi. Evin beyi ile oğullarından başka, yabancı bir erkek giremezdi. Bakkal, gezgin satıcı veya biz, dışarıdan, yani sokaktan yapardık alışverişi.
191 syf.
·
Puan vermedi
Yürümenin sanatsal felsefesi
Yürümekten pek de haz almayan biri olarak belki bu kitap yürümeye dair bakışımı değiştirir ve ben de yürümeyi daha çok severim diyordum.kitap şimdi bitti ve iyi ki okumuşum diyorum ve evet,yürümeye bakışım çok ama çok değişti. Yazar yürümeye dair bakış açılarını yazar,şair veya tarihten ünlü bir kişiyle,o kişinin hayatıyla öyle güzel anlatıyor
Yürümenin Felsefesi
Yürümenin FelsefesiFrédéric Gros · Kolektif Kitap · 20206,8bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.