Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
'' - .... Allah aşkına kızımı iyi et... Biçare kadıncağız hüngür hüngür ağlıyordu. Raci'nin yüzünde hiçbir teessür alameti görülmüyordu. Sami pek şaşkındı. Saf annenin acıklı halini arz edişi onun yüreğini delmişti. Halbuki Raci'de bu inleyişler, bir kaval sesi kadar bile tesir göstermemişti. Sami, hissizliğin bu derecesine karşı, nefretle
Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne ; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, " Veli Ağa'nın öküzleri gibi öküz yoktur " demesini isterdi. Daha gülünçleride vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum : Gerçek sevgiyi ! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın !
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
William Harrington, evren san­ki işe yaramaz bir yermiş de ondan uzun zaman önce vazgeç­miş gibi, dünyaya tepeden bakardı. Düşman süngülerinin gö­rünmesini engelleyen zamansız sisi, kuşatılmış Sivastopol şehri dışındaki savaş alanına indirmiş olan ahmak da kimdi acaba? İngiltere’nin kaderine hükmedecek ideal kişinin bir kadın olacağına kim karar vermişti? Doğu gerçekten de güneşin doğması için en uygun yer miydi?
Yok , bunlar adam olmayacaktı. Sonunda bir gün daha cesur bir kadın ya da erkek çıkacak , bunlardan birini kandıracak , bu güzelim aşk da hiç yaşanmadan öylece kalacaktı.
Sayfa 136Kitabı okudu
Hava güzel diye açsam pencereyi, Sen misin açan? Yağmur yağmaya başlar. Bir kadın mı gülümser karşı balkonda? Kendime sanıp baksam kadın kaybolur. Ne hoş kokuyor değil mi şu çiçekler? Uçmuştur kokusu koparmak istesem. Yemişle mi sarkıyor karşı dallardan? Elimi uzatsam yemişten eser yok. Herkes rakı içer, az çok neşelenir; Bense her içişimde efkarlanırım. Nerden, nasıl bindim Yarab bu gemiye? Hangi denize çıksam fırtına kopar.
Sayfa 125Kitabı okudu
Bir kadın olarak doğmak benim korkunç trajedim. Ana rahmine düştüğüm andan itibaren bedenimde penis ve testisler yerine göğüs ve yumurtalıklar tomurcuklandırmaya; tüm eylem, düşünce ve duygu çemberinin kaçınılmaz kadınsılığımla kesin bir çizgiyle sınırlandırılmasına mahkum edildim. Evet, sahnenin dinleyen, kaydeden, isimsiz bir parçası olmaya duyduğum yıkıcı arzularım, hepsi ama hepsi; yol işçileri denizciler ve askerlerle, meyhane müdavimleriyle haşır neşir olduğum, kız olduğum, daima taciz ve tecavüz tehlikesi altındaki bir dişi olduğum gerçeğiyle yerle bir oluyor. Erkeklere ve onların hayatlarına duyduğum ilgi, onları baştan çıkarma arzusu ya da cinsel birliktelik davetiyesi olarak yanlış yorumlanıyor. Fakat tanrım, ben herkesle elimden geldiğince derinlemesine konuşmak istiyorum. Açık bir arazide uyuyabilmek, Batı'ya seyahat edebilmek, geceleri özgürce yürüyebilmek istiyorum...
Sayfa 50
Reklam
"...Zor be sevgilim, erkek olmak zor. Hele ki bir kadın sevip, onun kalbinde yersiz yurtsuz kalmak daha da zor! "
Kadın, derinlerde bir yerlerde, hep bir başkası tarafından desteklenip geçindirilmenin Tanrı vergisi hakkı olduğuna inanmaktadır. Şimdi sorulması gereken soru şu; kadın hu hale nasıl geliyor?
Erkeklere yönelik öfke, bir kişilik savunması (kırk yıl önce Clara Thompson tarafından dikkat çekilen ve beraberinde "tali kazançlar" taşıyan bir savunma) olarak iş görebilir. Baskıcı "erkek toplumuna" öfke duymaya yönelik genel kültürel bir eğilimin bulunduğu durumlarda, kadın, "çağının özgürlüğü yönünde ilerlediği yanılsamasına" kapılır. Bu da bir erkekle yakın bir ilişki söz konusu olduğu sürece ona kabul edilebilir bir çıkış sağlar. Kadının farketmediği şey, karşı cinsle kurulan yakın bir ilişkinin, eski çocukluk bağımlılıklarına ilişkin tehlikeli bütün duyguları alevlendirebileceğidir. "Kadının, erkek karşısında şu veya bu şekilde üstünlük kazanma mücadelesi," diyor Thompson, "iç ruhsal yapıyı yıkımdan koruma çabasıdır.” (Bakınız Clare Thompson, "Cultural Pressures in the Psychology of Women," Psychiatry, vol. 5,-1942, sf. 331-9.)
O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev.
Reklam
Bu kreşteki kızlar, eski bir anlaşmayı sahneliyor: korunma karşılığı sahibinin önünde el pençe duran köleler. Danışmanlar, araştırmacılar ve genç kadınlarla çalışan veya onlarla ilgili araştırma yapanlar, Sindrella Kompleksinin varlığını sürdürmesinden üzüntü duyuyor. "Kadın rolüne ilişkin onca yoğun odaklaşmaya rağmen, genç kızların yetişkinliğe hazırlanışında pratik anlamda hiçbir değişme olmamıştır," diyor Amerikan Kız Kulüpleri direktörü Edith Phelps yakın tarihli bir konferansta.
“Benim için, ‘görev’ sözcüğü çok ağır ve baskıcı bir sözcük. Ben yalnızca tek bir şey için görev sözcüğünün söz konusu olabileceğini düşünüyorum; o da özgürlüğümün korunması. Evlilik ve ona eşlik eden sahip olma duygusu ve kıskançlık, ruhu tutsak eder. Bunlar benim üzerimde asla egemenlik kuramayacak. Doktor Breuer, ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyorum.”
Sayfa 22 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.