Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İçimizden bir parça kopmuştu ve o kopan şeyin adı Umut'tu.
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya
Reklam
Evimizde kavga her geçen gün daha da artıyordu. Sessiz, sakin, içine kapanık, neredeyse bohem bir adam olan babam sık sık kavga çıkartacak sebepler buluyordu. İnanamıyordum bir adamın bu kadar değişebilmesine. Gerçekten inanamıyordum. O zaman anladım ki gururu kırılmış, incinmiş bir erkek her şeyi yapabilir. Çaresizlik bir kanser hücresi gibi yerleşmişti babamın zayıf vücuduna. Her müdahalenin ardından büyüyor ve biraz daha yayılıyordu. Bir süre sonra, iyimser sözlerin, insana bir parça olsun nefes aldıran genişliği de iyiden iyiye daralmaya başladı. Babamın uzun ve uykusuz gecelerini bir parça olsun aydınlatan umut cümleleri, hüzünlü bir veda ile evimizi terk edip gittiler.
Artık korkmuyorum eksilmekten de kaybolmaktan da.
Sen beni hiç kırabilir misin? Ben zaten kırıktım, senden önce bilmiyorum kaç parçaydım. Bir rüzgâr esse parçalarım dağılırdı etrafa uzaklaşırdı benden her biri. Toplamam da bir hayli zaman alırdı senden önce. Sen geldin sonra zihnimin ve kalbimin hatta her zerremin parçalarını sevgi ile tek bir parça haline getirdin. Teşekkür ederim. Artık korkmuyorum eksilmekten de kaybolmaktan da. Eğer ki bu kalp yeniden bin parça olursa ve şayet bunu sen yaparsan sevgilim bilmeni isterim ki her bir parçası ile seni sevmeye devam edeceğim, hem de her gün.
Sayfa 236Kitabı okudu
Ölümden değil, yaşamdan yana olmak. Bir ağaç dikmek, bahçeyi çapalamak, ayrıksı otlardan arındırmak, toprağı karıştırmak, havalandırmak, tazelemek. Güneşte yanıp gölgede serinlemek, Bir ağaç altı bulup orada gölgelenmek. Ve kısa bir öğle uykusu: derin ama kısa; ve dinlendirici. Uyandın. Dinlenmişsin. Bir bardak çay, demli. Hafif bir esinti. Tekrar koyul çapalamaya, çabalamaya. “Tohum saç, bitmezse toprak utansın!””* Güneş çekiliyor. Akşam. Evine dön. Kapıyı kapa, rüzgâr dışarıda kalsın. Umut ve dua: Güneş yarın yeniden doğsun. Güneş doğsun ve manasızlığı boğsun. Çapalanan topraktan bir mana filiz versin. Bir sürgün göğe doğru yükselsin, ağır ağır, ama güvenle... Çabamız bir şeye değsin, değsin ve bir değişimi başlatsın ve bir değer yaratsın. Bir değeri olsun çabamızın. Çabaladığımıza değsin. Toprağa karışan çabamız bir sürgün versin. Bir fidan olsun bu sürgün, bir ağaç, bir orman. Bir orman, kayrana açılan. Güneş şavkısın bu kayranda. Ve biz kayrana karışalım. Parça olalım, bir şeyin parçası.
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
vücut benim,ben de düşüncelerimi istediğim gibi saklarım, oyunumu oynarım.
Hayata tutunmak, anlatılması zor bir şey. insan ne yıkımlar yaşıyor ama öyle ya da böyle devam ediyorsun yola. Yürürken sağ kolun düşüyor, sonra sol gözün. Düşenleri yerden toplayıp idareten yerine takarak ilerliyorsun bir şekilde. Artık o gözü ters mi taktın, sadece iç organlarını mı görüyorsun fark etmiyor. Dıştan bir bütün halindesin ya... En zarar gören şey, umut edebilme yetin oluyor. Her seferinde bir parça daha kapıyorsun kendini. Keşke vücutlarımız olmasaydı ve ortada ruhlar şeklinde gezebilseydik.Vücutlarımız ruhumuzu saklayabilmemiz için ideal bir kılıf sadece. Ruhun belki onun boynuna sarılmak, kucağına oturup, küçücük kalmak istiyor ama yüzünde bir mimik bile kıpırdamıyor. Oyunculuğun bir meslek olması ne kadar manidar.
Sayfa 210Kitabı okudu
Vedalar yarım bırakır insanı, bir parça alır kalandan.
" Umutsuzluğun ve cesaretin birleştiği noktadayım şu an. Umut bitti. Zaten fiilen bitmiş bir şeyi resmiyete döküyorum sadece. Belki de içsel bir cinayettir bu, bilemiyorum. Belki bir öz kıyım. Her şeye rağmen..."
Sayfa 155 - Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Her konuda arkanda olurum ve seni her koşulda savunurum ama evin içinde gölgelerin arasına saklandığımız “ baba” nın bir parça bile olsa sende izini görürsem bitmiştir. Şiddet bir şeylerin çözümü olsa bizim ev dünyanın en huzurlu evi olurdu .
Sayfa 65 - İkinci adam yayınlarıKitabı okudu
İnsanoğlunun sınırı yoktu. Her neyse yaşarsak yaşayalım, yine de içimizde bir parça hala umut etmeye devam ediyordu. Ve o umut her hayal kırıklığına dönüştüğünde de yine ve yine cam kırıkları misali dağılıyorduk sanki.
Sayfa 425Kitabı okudu
Reklam
Yok olmanın korkutuculuğu hakkında
“Ama ben ne olacağım?” diyorum Bayan Delbene'e, “bu karanlık beni ürkütüyor, bu sonsuz yok oluş korkutuyor." “Söyle bana lütfen, dogmadan önce neydin?” karşılığını veriyor bu dâhi kadın. “Düzenlenmemiş, henüz hiç biçim almamış ya da senin hatırlayamayacağın biçimde maddeyle dolu bir iki parça, işte, doğa yasaları uygun bulduğunda yeni varlıklar örgütlemeye hazır bu aynı madde kısımları haline geleceksin. Zevk alıyor muydun? Hayır. Acı çekiyor muydun? Hayır. Çok güç bir durum mudur bu? Asla acı çekmeme kesinliğine her türlü zevki feda etmeyecek bir varlık var mıdır? Bu pazarlığı yapabilse ne olur? Atıl, hareketsiz bir varlık. Ölümden sonra ne olacaktır? Kesinlikle aynı şey. Mademki doğa yasası sizi eğer hâkim olabilseniz seve seve kabul edeceğiniz duruma kesin olarak mahkûm ediyor, acı çekmek neye yarar? Eh, Juliette, hep olmayacak olmanın kesinliği hiç olmamış olmaktan daha mı umut kırıcı?
Sayfa 96 - Fol, 2.Basım, Kasım 2022
Çürüme de umut da hep olacak-3
Evet, hiç bu kadar sahtelikler, ikiyüzlülüklerle kuşatılmamıştık. Muhtemelen yanı başımızdakiler, hatta bizler bu sahtelikten birer parça nasibimizi almış olabiliriz. Öte yandan, aklımız, vicdanımız, ölçülerimizle tartıya vurduğumuzda olup bitenlerin bir yanılsamadan ibaret; bir sahtelik oyunundan birer sahne olamayacağını söylüyor. Bizzat sahtelik izafe ettiği gerçek üzerine kurulu. Sonuçta sahtelik de hakikati perdeleyen, asli olanın yerini gasp eden bir vakıa. Sahtelik örgüsünü parçalamadan hakikat ışığına yol vermek imkansız. İnsan olmaklığımızdan siyasete, gönül iklimimizden enformatik cehalete uzanan kendi oluş şartlarımızdan uzaklaşma ile yüzleşme cesaretine ihtiyaç var. Belki de anlık bir pırıltının içimizde çakmasına, aşka, samimiyete, adanmışlığa ihtiyaç var. Bunların yerine kabuk bağlayan şey her ne ise işte odur içten içe bizi, hepimizi çürüten kimya.
İçimizden bir parça kopmuştu, Ve o kopan şeyin adı Umut'tu.
Sayfa 85 - Dedalus KitapKitabı okudu
986 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.