Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yerden buruşturulmuş bir kağıt parçasını aldı ve Cafarak'a uzattı. Soytarı eliyle düzeltip ışığa tuttuğu kağıdın üzerinde, müneccimin elinden çıkmış dört satırlık Farsça bir rubai yazılı olduğunu gördü. "Bir ömür kervanı bir tuhaf gelir gider Kazancın, yaşamasını bildiğin günler; Saki, bırak şu yarını düşünenleri Geçti gidiyor gece, geçmeden şarap ver." "Yazık" diye iç geçirdi Cafarak, sonra birden buruşuk suratı aydınlandı. "Ama yaz... daha çok şiir yaz. Senin gözyaşlarının hediyesi bu!"
Ömer, Melikşah'ın ölümü nedeniyle şiirler yazıyordu. Genç sultan -Melikşah öldüğünde sadece otur dokuz yaşındaydı- neredeyse ilk gençlik döneminden beri arkadaşıydı. Şimdi o da Rahim, Yasmi ve Cafarak'ın yanına gitmişti - acaba şimdi neredeydiler? Yazdığı bir rubai Ayşe'nin hiç ilgisini çekmemişti. Can yoldaşı dostlar çekildi gittiler Ecel çiğnedi hepsini birer birer Yan yana oturmuştuk hayat sofrasında Bizden birkaç kadeh önce sızdı gittiler.
Reklam
Rubai
Ben bir bahçıvanım sen benim Yedi yılda açan gülümsün Erişilmez oluşun yıldırmıyor beni Belki bilhassa bundan dolayı makbülsün
RUBAİ Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta. (Aile. 1951, Sayı 17)
Rubai
Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta.
// RÜBAİ 2 // Dal goncayı bir sabah açılmış buldu , Gül melteme bir masal deyip savruldu Dünyada vefasızlığa bak; on günde Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.
Reklam
Rubai
Bir agacın altında bir somun ekmekle Bir şişe şarap Bir şiir kitabı ve Sen Yanımda doğaya şarkını söylüyorsun İşte O an, doğa cennetim olur ...
Rubai
Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta.
Adam YayınlarıKitabı okudu
Ah Hayyam ah :)
Hakim sordu: -Bir şey söyleyecek misiniz Hayyam! -Evet, şu demin okuduğunuz rubai benim değil.Fakat şimdi okuyacağım rubai benimdir: "Kıyametin fecri doğduğu gün herkes kabrinin içinde ne varsa onunla birlikte kalkacaksa, benim başucuma Şiraz şarabından bir testi ile şen bir sevgili koyun." -Bu rubaiyi şimdi yazdım.
Sayfa 285Kitabı okudu
Ak saçlı, titrek elli şair bâdeye uzanır. Eğer öbür dünyada daha iyi bir yaşam olduğuna inansaydı, buradaki içki ve safâ âlemini öbür dünyaya bırakarak pişmanlık duyardı. Şu rubai ömrünün son dakikalarında ölümün gölgesini yanında gören, dinî efsaneler dışında kendine teselli veren, tesellisini şarap kadehinde arayan, tamamen maddeci bir filozofun üzüntüsünü göstermektedir: Zühdün, tövbenin eteğini bırakacağım. Ak saçlarımla, meye el atacağım. Yaşım geldi dayandı yetmişe. Şimdi değil de ne zaman neşe bulacağım? İyice dikkat edersek, muhtelif yaşlarda söylenen bu dört rubaide şairin düşünce tarzının, dilinin ve felsefesinin aynı olduğunu göreceğiz. Şu halde açıkça diyebiliriz ki, Hayyam gençlik yıllarından maddî ölümüne kadar kötümser ve kuşkucu biri olarak kalmıştır.
YKB
Reklam
— Bu dörtlüğü ilk kez duyuyorum. Benim yazdığım rubai şöyle: Hiç, hiç bir şey bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar. Şu cahillere bak, dünyaya egemen onlar. Onlardan değilsen eğer, sana kâfir derler. Onlara aldırma Hayyam, yoluna devam et. "Şu cahillere bak" derken, eliyle kalabalığı gösteren Hayyam, yanlış bir iş yapmış oldu. Eller kalktı, giysisini çekiştirmeye başladı, elbisesi parçalandı, sırtına indirilen bir diz darbesi ile kendini yerde buldu.
Rübai
Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle. Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var ve asi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile.
909 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.