Ebevenler okuyun bence
1944 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde 20 yeni doğmuş bebek,sadece fizyolojik ihtiyaçlarının karşılandığı bir deneye tabi tutuldular. Teslim edildikleri bakıcılar deney talimatlarınca bu bebeklere sadece onları doyurmak, yıkamak ve bezlerini değiştirmek için yaklaşacak ve bunlar dışında hiçbir şey yapmayacaklardı. Bakıcılara bu işleri yaparken dahi mecbur kalmadıkları müddetçe bebeklere hiç bakmamaları ve dokunmamaları, onlarla asla iletişim kurmamalarısöylendi. Bebeklere duygudan arındırılmış makineler gibi yaklaşıldığı halde tüm fiziksel ihtiyaçlarına azami kertede özen gösterildi. Ayrıca,ortam hep steril tutuldu. Dört ay sonra, bebeklerin yarıdan fazlası çoktan ölmüştü.Bebeklerin ölmesi için fizyolojik hiçbir neden yoktu; öldüklerinde hepsi son derece sağlıklıydı. Bebeklerin her biri istisnasız olarak, ölümlerinden bir süre önce ses çıkarmayı, bakıcılarının ilgisini çekmeye çalışmayı kesmiş, çoğunluğu hareket etmeyi, ağlamayı hatta herhangi bir jest, mimik göstermeyi bıraktıkları bir evreye girmişti.Ölüm, bebeklerin "vazgeçtiği" bu evreden hemen sonra geliyordu. Deney dört ayın sonunda artık daha fazla ölüme neden olmamak için yarıda kesildi; fakat bu bebeklerden "vazgeçme" evresine girmiş olanlar deney ortamından hemen çıkarıldıkları ve doğal bir aile ortamına alındıkları halde kurtarılamadılar
O evdə mənə yer yoxdur.
İnsanlar əldə edilməsi çətin olan və ya mümkün olmayan şeylərin həsrətində daha çox olurlar. Bir şeyə nə qədər möhtac olduqlarını da yalnız onu əldən verdikdən sonra anlayırlar.
Reklam
Gerçekten de her şey bitti mi?” “Geri dönülemez biçimde mi yok olup gitti her şey? Acaba bir denemeye daha girişilemez mi?
Belki başka bir şey daha düşünebilirim diye, uyuyamadığım çoktur.
Ayrılığı Anlamak ve kabullenmek...
Geçmişinde kaybettiklerim hiç ummadığım anlarda su yüzüne çıkıyor. Yaşamın akışında kaybettiklerimden çok, bile bile kaybettiklerim acıtıyor canımı. Elinin altında olduğunu sandığın ve bir anda elimden kayıp gidenler... Bazen yüreğime taş basarak kaybetmek zorunda olduğumu kabul ettiklerim. Gözümden yaşlar süzülürken sırtımı dönüp gittiklerim, vazgeçtiklerim... Eski aşklar, eski sevgililer, eski dostlar... Kaybedilenlerin gözlerinde yıllar sonra gördüğün gülücükler mutlulukla acıyı aynı anda yaşatıyor. Onun mutluluğu, senin kayboluşun. Geriye dönemez, bir kez daha saramazsın. Sen, gecenin ayazında yalnızlığına sarılır, bugününe bakmaya devam edersin. Kırgınlıklarınla, gururunla, yalnızlığınla, kaybolduğun şehirle... Aşkın soğuk girdabında, ayrılığın kavurucu sıcaklığında, zamansız yitirişlerin çaresiz yalnızlığında aklın düşüyor bir yüze, bir isme... Kilitleniyor tüm beden, zihin, duygular... Bir an bile hayata karışmak zor oluyor. Olmadık yerde, olmadık zamanda dönüp dolaşıp aynı isme, aynı yüze, aynı kokuya bürünüyor her şey... Kızsan nafile, isyan etsen beyhude... Tadı olmuyor onsuz içtiğin kahvenin, kokusu yetmiyor denizin, çiçeğin... Alışırım elbet yokluğuna, ne de olsa dünya dönüyor değil mi? Dünya dönüyor da ben dönemiyorum. Aklımın düştüğü boşlukta, sensizlikte, sensiz karanlıkta her şey duruyor
Sayfa 147 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Sen ne Güzel Acı , Ne güzel aşk'sın
Aşk bir kere geldi mi Yakar kavurur küle döndürür adamı ,ama başka türlü bir yangındır. o yanmayı sever kavruldukça daha çok yanmak istersiniz, o günleri düşünüyorum da ayaklarım yerden kesilmişti sürekli başım dönüyor Dünyayı Çok farklı görüyordum sanki Dünyanın Rengi değişmiş her şey başka türlü parlıyordu ..yalnızken bile durup durur gülmek
Reklam
ATEİST VS DİNDAR
- Yani siz ruhun kurtuluşu veya mahkûmiyetine inanma­ dığınızı mı söylüyorsunuz? - Şüphelerim var, zira her şeyden önce siz bana ruhun varlığını kanıtlamadınız... - İyi de beyefendi... - Hayır, kanıtlamadınız. İkinci olarak, ruhun ölümsüz olduğunu varsayıyorsunuz; üçüncü olarak da, ruhun yeryüzün- deki davranışlarına göre yargılanacağını, ya
Kaybetme korkusu
Bu korku her zaman kaybettirecektir. Atalarımız işi çoktan çözmüşler aslında: ‘Korkan göze çöp düşer!’ demiş adam, muhteşem. Kaybetme korkusu insana tavizler verdidir ve verilen tavizlerin mutlaka bir sonu vardır... Sürekli almaya alışan taraf, bir gün istediğini alamazsa, • Gerçek yüzün ortaya çıktı işte! • Seni yanlış tanımışım, yazıklar olsun! Şeklinde yaklaşımlar sergiler... Yani onu elde etmek için dediği her şeye ‘evet’ demek ve elde ettikten sonra istediği herhangi bir şeye ‘hayır’ demek! ‘Evet’e alışan bir kadını ya da erkeği yıkacaktır. 300.000 tane ‘Evet’i bir tane ‘Hayır’ yerle bir edebilir. O halde hep kendin ol! Bugün kaybetme korkusuyla verdiğin tavizler hiçbir işe yaramayacak! Bu tavizler zaman kaybından başka hiçbir şey değildir. Bugün kaybedecektin ya hani, sadece biraz daha geç kaybedeceksin, hepsi bu! Ama eninde sonunda mutlaka kaybedeceksin. Demek ki değişen bir şey yok! Hatta bugün kaybetmek daha iyidir. En azından yatırım maliyeti daha düşük. Zorlama, hiç kasma. ‘Hayır’ demen gerektiğinde ‘Hayır’ de de sonra hezimete uğrama.
Sayfa 254
Aylardır fiyatlar sürekli olarak artıyor, yoksulluk savaş yıllarından daha büyük. İnsanların aldıkları ücretler en temel gereksinimlerini karşılamalarına bile yetmiyor; insanın parası olsa bile, bu parayla alacak bir şey bulamıyor.
Sayfa 210 - Can YayınlarıKitabı okudu
İnsanın hep umudu olmalıdır. Hayatta bundan daha büyük, daha değerli bir şey olamaz
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.