Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
-ben zamanı gördüm, içimde ve dışımda sessiz çalışıyordu, bir mezar böyle kazılırdı ancak, yıldırımsız ve baltasız, bir orman böyle devrilirdi! ben zamanı gördüm, kaç bakışta bozdu hayalimi, ve kaç düşüncede! ben zamanı gördüm, şimşek gibi bir ânın uçurumunda.. kim tanır bizi şimdiden sonra, aydınlığı kıt gecemize misafir olanlardan başka..' Zaman Kırıntıları/Ahmet Hamdi Tanpınar
Hiç kimse, bir şimşek aydınlığı gördükçe Pervin’in niçin haykırdığını, niçin saçını başını yolduğunu, kendini yerlere attığını, niçin kafasını döşemelere vurduğunu, niçin tepindiğini anlamıyor, çünkü bu anda hastanın gözleri önüne gelen manzarayı bilmiyor, bu onlar için ebedî meçhûldür, bunu yalnız biz, bu hâileyi en yakından, bu hâileyi içinden seyredenler, bunu yalnız biz biliyoruz.
Sayfa 320Kitabı okudu
Reklam
"Zaman Kırıntıları Biz, zaman kırıntıları, Zaman sinekleri, Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar Ve lüzumsuz görenler artık Bu aydınlıkta kendi gölgelerini!
Sayfa 73
MÖ 2000'de Hint-Arî kabileleri Zagros Dağları'nın ve Kürdistan'ın yerel halkları üzerinde egemen sınıf oluşturduklarında kendileri ile birlikte asli ülkelerinden getirdikleri tanrılarla birlikte yerel tanrıları da korudular. Bu nedenle Mitani tapınaklarında fethetmiş oldukları topraklardan birçok tanrıyı bir araya getirmişlerdi ve
Sayfa 99 - -102Kitabı okudu
Baksak aynalara Tanır mıyız kendimizi, Tanır mıyız bu kaskatı Bu zalim inkarın arasindan Sevdiklerimizi. Ben zamanı gördüm, İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu, Bir mezar böyle kazılırdı ancak, Yıldırımsız ve baltasız, Bir orman böyle devrilirdi! Ben zamanı gördüm, Kaç bakışta bozdu hayalimi, Ve kac düşüncede! Ben zamanı gördüm, Şimşek gibi bir anın uçurumunda. Kim tanır bizi şimdiden sonra, Aydınlıgı kıt gecemize Ahmet Hamdi Tanpınar
Hiç kimse, bir şimşek aydınlığı gördükçe Pervin’in niçin haykırdığını, niçin saçını başını yolduğunu, kendini yerlere attığını, niçin kafasını döşemelere vurduğunu, niçin tepindiğini anlamıyordu. Bunu yalnız biz, bu haileyi en yakından, bu haileyi içinden seyredenler, bunu yalnız biz biliyoruz
Reklam
Bakara Suresi
17. Onların misali, bir ateş yakan insan gibidir. Ateş tam etrafını aydınlattığında Allah ışıklarını yok eder de onları karanlık içinde, hiçbir şeyi görmez bir halde bırakıverir. 18. Artık onlar sağırlardır, dilsizlerdir ve körlerdir; bu yüzden geri de dönemezler. 19. Yahut onlar, karanlıklar içinde gökten boşanan gök gürültülü, şimşekli bir yağmu- ra tutulmuş kimseler gibidirler. Yıldırımlar yüzünden ölümden korkarak parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Hâlbuki Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır... 20. Şimşek gözlerini kör edercesine çakar, onlara ışık verdikçe bu işık sayesinde yürürler, ışıklarını karartınca da kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini büsbütün giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. [Müfessirler 17-20. âyetlerde geçen; ışığı İslâm'ın nuru, karanlığı imansızlık, yağmuru rahmet veya ganimet, gök gürültüsünü ve şimşeği de inkârcıları tehdit eden ayetler olarak açıklamışlardır. Biz buradaki işığı ve aydınlığı "duyu organları, akıl, sezgi" gibi beşeri bilgi Kaynakları ve araçları olarak; karanlık, yağmur, gök gürültüsü, yıldırım, şimşek ve bunlar arasında ilerlemeye, yol almaya çalışan insanı da "bütün iniş ve çıkışlarıyla, maddi ve manevi meseleleriyle insanın dünya hayatı" olarak anlıyoruz.]
Şeytan bir kere kalbe yerleşip iman nûruna kara çalmayı, leke düşürmeyi başardığında, zihninize yerleşip orada hükümran olduğunda, artık sizin için bedihî olan dahi şüpheli hâle gelebilir, müsellem ve zâhir olan da muğlak görülebilir. Siz artık nazarî ihtimalleri vakıaya uyarlar, matematiksel olasılıkların peşinden koşar, güneşin ziyasıyla inceleme yapar fakat “bu güneş bir rüya olabilir” diye meydan yerine çıkarsınız hem de büyük bir özgüvenle. Çünkü şeytan perdedir, kâfir ise perdelenen. O, bedihî olanı da zâhir, mutlak, müsellem ve müşahhas olanı da perdeler. Siz, her şey size apaçık malummuş gibi konuşur fakat bakar kör olarak önünüzü dahi göremezsiniz. Şimşek çaktığında onun aydınlığında yürür, o sûni aydınlığı hakikat nûru diye kabullenirsiniz. İşte bu itibarla iman; Cenab-ı Hakk’ın, şeytanı kendinden uzak tutmak için niyaz eden kulunu muhafaza ederek, onu şeytanî perdelerinden azade kılmasıdır. Melikşah Sezen
Biz, zaman kırıntıları, Zaman sinekleri, Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar Ve lüzumsuz görenler artık Bu aydınlıkta kendi gölgelerini! Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde Siyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz, Sanki hiç görmedik birbirimizi,
"Hiç kimse, bir şimşek aydınlığı gördükçe Pervin’in niçin haykırdığını, niçin saçını başını yolduğunu, kendini yerlere attığını, niçin kafasını döşemelere vurduğunu, niçin tepindiğini anlamıyor, çünkü bu anda hastanın gözleri önüne gelen manzarayı bilmiyor, bu onlar için ebedî meçhûldür, bunu yalnız biz, bu hâileyi en yakından, bu hâileyi içinden seyredenler, bunu yalnız biz biliyoruz."
Sayfa 320 - Bunu yalnız biz (YANİ BU ROMANI OKUYANLAR) biliyoruz.Kitabı okudu
Reklam
Koşar Adım Giyotin
Yargılama yönteminin kısaltılmasını, insanlar için hem kurtarıcı hem yıldırıcı olan adaletin gerçek niteliklerinden biri olarak kabul etmekteydi. Bu adaleti uygulayacak olanlar leh ve aleyhteki kanıtları eski gotik terazileriyle inceden inceye tartarak vakit geçirecek kürklü* kediler değil, yalnızca vatan tutkusuyla yargılayan ve her şeyi bir şimşek aydınlığı içinde görebilen devrimcilerdi. * Kürklü Kedi: Tören giysilerinde kürkler bulunduğundan yargıçlara alay olsun diye takılan ad.
Sayfa 226 - Olympia YayınlarıKitabı okudu
"Biz, zaman kırıntıları. Zaman sinekleri, Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar Ve lüzumsuz görenler artık Bu aydınlıkta kendi gölgelerini! Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde
"Yeraltı Adamı"nın bu uzaktan görünüşü, yazarın yaratıklarına karşı ateşli sempatisiyle açıklanır. Onu, bize betimlediği dünyanın ortasına atan, bir sinir nöbeti, neredeyse bir sara nöbetidir gibi görünüyor. O, iç evrenin alacakaranlıkları içine sokuluyor birden. Ve gözleri karanlığa alışıyor hemen. Görüyor, anlıyor. Sanki tam bir yaşam, bir düşünce birkaç saniye içinde gelip geçiyormuş gibi, sanki bu bir şimşek aydınlığı içinde sunulan araştırmalarıyla, umutlarıyla tam bir tinsel serüvenmiş gibi. Ama, dağarcığında bir yığın düşüncelerle yüzeye çıktığı ve zamanın dışında, mekânın dışında, nedensellik ve uyuşmazlık kurallarının dışında yaşadığı bir öyküyü düzenlemeye kalkıştığı vakit, sanatçının boğucu sıkıntıları başlıyor. İkinci yaşamın bir dramını, ikinci düşünceye sahip olmayan okuyuculara anlaşılır bir duruma getirmek söz konusudur. Genel bilinçle, bilinçaltını kavratmak, bilinçaltını bilinçli kılmak söz konusudur. İnsanları, gerçekten kendileri olan kişilerle ilgilendirmek söz konusudur.
Sayfa 405 - Dördüncü Kitap, Dördüncü Bölüm, Karamazov KardeşlerKitabı okudu
Ünlü Kürd şair ve mutasavvıfı Melayê Cıziri’nin hanımına ithafen yazmış olduğu divan( türkçesi altta) Reşîd Sofî seslendiriyor .. Sabahul Xeyr , Sabah-ul Xeyr , Sabahül Xeyr  ; Sebahul xeyr xana min,şehî şîrîn zebana min 
Bakara Sûresi, 17-20. Âyet
17. Onların misali, bir ateş yakan insan gibidir. Ateş tam etrafını aydınlattığında Allah ışıklarını yok eder de onları karanlık İçinde, hiçbir şeyi görmez bir halde bırakı verir. 18. Artık onlar sağırlardır, dilsizlerdir ve körlerdir; bu yüzden geri de dönemezler. 19. Yahut onlar, karanlıklar içinde gökten boşanan gök gürültülü, şimşekli bir yağmura tutulmuş kimseler gibidirler. Yıldırımlar yüzünden ölümden korkarak parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Hâlbuki Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır. 20. Şimşek gözlerini kör edercesine çakar, onlara ışık verdikçe bu ışık sayesinde yürürler, ışıklarını karartınca da kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini büsbütün giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kādirdir. [Müfessirler 17-20. âyetlerde geçen işığı İslâm'ın nuru, karanlığı imansızlık, yağmuru rahmet veya ganimet, gök gürültüsünü ve şimşeği de inkârcıları tehdit eden âyetler olarak açıklamışlardır. Biz buradaki ışığı ve aydınlığı "duyu organları, akıl, sezgi" gibi beşerî bilgi kaynakları ve araçları olarak; karanlık, yağmur, gök gürültüsü, yıldırım, şimşek ve bunlar arasında ilerlemeye, yol almaya çalışan insanı da "bütün iniş ve çıkışlarıyla, maddi ve manevi meseleleriyle insanın dünya hayatı" olarak anlıyoruz.]
103 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.