İhtimal, belki.
Kırıldım mı, kızdım mı anlamadım insanın kalbi kara kış bazen. Çerçevesini bozduğu hiçbir fotoğrafa benzemiyor tekrar. Nerede o taşrasını bırakıp kaçan küçük kara çocuk. Bir ipliğin üzerine dizilmiş kilometrelerce, her küstüğünde şehri terk etme isteği. Vardır hepimizin bir yolculuğu telaşlanınca gözlerimizin bile titrediği. Tarlanın ortasındaki o yalnız, bir gün tarla da yalnız kalacak. Benim koptuğum, bağımınsa hiç kopmadığı bu coğrafyada ruhuma yapılan her çiçek açışı bir tekmeyi getiriyor aklıma. Kış hani bu kadar uzun sürmeyecekti? Deneme. Bir iki. İhtimal, belki. Çerçeveyi düzgün kurduğun zaman erkekler de güzel ağlıyor, hele de yedikleri basit gollerde.
Bir dilim ekmeği nerde olsa bulur insan. Yaşamak yalnız bundan mı ibarettir?
Sayfa 203 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Nâzım Hikmet babası Hikmet Beyi çok sever. Onu hem babası, hem de kardeşi, arkadaşı sayar. Bunu 1 Ocak 1932’de yazdığı şu dizelerle dile getirir: Baba! her yılbaşında sana söyleyecek
Artık ayrılmamız lazım. Dediğim gibi, sana en küçük bir faydam olacağını bilsem her şeye tahammül eder ve kalırdım. Halbuki selametinin yalnızlıkta olduğunu görüyorum. Hâlâ, bugün bile şuna kaniyim ki, bir müddet daha bocaladıktan sonra, yolunu bulacaksın, fakat yalnız olman lazım. Herhangi bir insanın, ayaklarına dolaşmaması lazım…
Bir dostunun acısını herkes paylaşabilir ama başarısını paylaşmak çok ince bir karakter, aslında gerçek bir Bireyci'nin sahip olabileceği bir karakter gerektirir.
Sayfa 26 - Can yayınlarıKitabı okuyor
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Suların ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım
Reklam
İnsan,anlaşılmaz bir toplumda yalnız kalmış gibi görünüyordu.
Hemen gelme Camilla; burada tek başıma oturup bu ender duyulan heyecana alışayım; zihnim eşsiz zerafetinin sonsuz yalnızlığında gezinirken yalnız bırak beni; bir süre için, açık gözlerle seni düşleyip açlığını çekmek istiyorum.
Buse-i Mader
Bir akşam hemşiremin evindeyim. Dışarıda kar fırtınasının kopardığı çığlıklarla titreyen buğulanmış camlar sanki ılık odanın hararetiyle terliyorlardı... Bir aralık hemşirem, galiba bir iş için sofaya çıktı. Şimdi içeride küçük hemşirezademle, minimini Nermin ile yalnız kalmıştık. O benden bî-haber, sobanın arka tarafında süslü oyuncaklarıyla
Aya ulaşma umutları içindeki insanlar ayaklarının dibinde açan çiçekleri görmez oldular.
Reklam
O kadar kendi vehimlerinin içindesin ki seni o âlemden bir türlü kurtaramıyorum.
ırmaklarca yalnız akarız bazen durulur bazen coşar kabarır taşarız
Sayfa 37 - Yurt Kitap YayınKitabı okuyor
Yalnız bir tek şeyin açıkça farkındaydı, kendi mutlak yalıtılmışlığının.
Çünkü yaşadığı hayat ona her şey için bir bedel ödemesini gerektiğini öğretmişti.
Alman komutanları yürüdükleri yanlış yolda yürümeye devam ediyorlardı. Kendilerine, haklı savaşlarını bile kaybettiren insancıl sevginin ne olduğunu bir türlü öğrenememişler, her zaman zaferin arkasını şiddet ve korku olarak bellemişlerdi. Albay Alfons Karr da bunlardan biriydi. O da tanrısı Çelik ve zır olan bir genelkurmayın, demir bir elle çalıştırdığı ve imalata geçirdiği bir fabrikanın sonrasından çıkmıştı. Alfons Karr’ı Mitza gibi bir kadın, bir ana doğurmamıştı. O Reich seri numarasını taşıyan bir piyondu. yaşamıyordu, onu oyun tahtasının üstünde bir yerden bir yere süren yabancı ellerdi. Kalbini çıkarmışlar, yerine yalnız Germen hayalinin yararına çalışan güçlü bir dizel motoru takmışlardı. Dizel motorunun duygularla ve insancıl davranışlarla değil, mazotla çalıştığı da bilinen gerçeklerdendi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.